Kur’an “Mehcur”, Ümmet Zillette Değil mi?

Kur'an mizanında, aynasında biz Müslümanların manzarası ne yazık ki çok kötü... Bunu Kur'an'dan birkaç ayet-i kerimeyle ifade etmeye çalışalım. Bu, aynı zamanda bir muhasebedir, bu arınma ayında Kur'an nerede, biz Müslümanlar nerede?

Ramazan ayını idrak ediyoruz. Ayların en üstünü, şerefini/değerini son kitap Kur’an-ı Kerim’in, karanlık dünyamızı aydınlatmaya başlamasıyla kazandı. Kur’an; Nur, Furkan, Şifa, Ruh, Kitap, Zikir…

Kur’an mizanında, aynasında biz Müslümanların manzarası ne yazık ki çok kötü… Bunu Kur’an’dan birkaç ayet-i kerimeyle ifade etmeye çalışalım. Bu, aynı zamanda bir muhasebedir, bu arınma ayında Kur’an nerede, biz Müslümanlar nerede?

*Hadid Suresi 25. ayeti: Kitabın, peygamberlerin, mizanın yeryüzünde adaletin sağlanması için gönderildiğini/indirildiğini bildiriyor; biz adaletin neresindeyiz?

*İsra 9, En’am 153. ayetleri en doğru yolun (İslam) olduğunu bildiriyor; biz Müslümanlar hangi yoldayız, ikiyüz yıldır?

*Mutaffifin Suresi 1. ayeti “ölçü ve tartıda/ticarette hile yapanların vay haline!” diyor; bizde hilesiz/aldatmasız ticaret ne kadar?

*Al-i İmran Suresi 102. ayeti bize “dünyada İslam’a uygun bir hayat sürdürmemizi, Müslümanlar olarak can vermemizi bildiriyor; bizler daha çok modern Batılı yaşam tarzında, çabasında değil miyiz?

*Al-i İmran Suresi 100. ayeti bizim, “Yahudi ve Hıristiyanlara uymamız halinde bizim kâfir olmamız” tehlikesine dikkatimiz çekiliyor. Biz onlarla uyum için çaba göstermiyor muyuz? (Batılılaşma, AB…)

*Taha Suresi 123. ayeti: “Kim benim hidayetime uyarsa, ne sapar, ne de sefalete düşüp, bedbaht olur” buyuruyor. Biz bu yolda mıyız?

*Taha Suresi 124. ayeti: “Kim zikrimden (Kur’an, hükümleri) yüz çevirirse (hevasına, nefsine, tağuta uyarsa) şüphesiz ki onun için dar bir geçim/sıkıntılı bir hayat vardır” buyrulduğu halde, biz Müslümanlar Kur’an hükümlerini terk edeli yüz yıl oldu. Her türlü maddi, manevi sıkıntılar içinde bunalmıyor muyuz?

*Şûra Suresi 30. ayette: “Başımıza gelen musibetlerin, günahlarımız yüzünden olduğu, çoğunun da affedildiği” bildirilmekte iken biz yine de isyanlara, yanlışlara, azgınlaşmaya devamla çareyi yine yanlış yollarda aramaya devam etmiyor muyuz?

*Zuhruf 16-17. ayetlerde: “Rahman’ın zikrini (Kur’an hükümlerini) görmezlikten gelirsek, bu nedenle bize şeytanın musallat/arkadaş olup, bize hep yanlış yaptırdığı halde doğru yaptığımız şaşkınlığına düşeceğimiz” bildirildiği halde, yanlışlarımızı sürdürmüyor muyuz?

*Maide Suresi 32. ayette: “Bir insanı öldürmek tüm insanları öldürmek gibidir…” tehdidine rağmen, Müslümanlar olarak birbirimizi hem de tekbirlerle öldürmekte, düşmanlıkta değil miyiz?

*Hicr 90.-91. ayetlerde: “Bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmamak veya yürürlükten kaldırarak kitaplarını bölük bölük yapanlara azap” tehdidine rağmen, laiklikle dinimizi parçalamadık mı, hükümlerini yürürlükten kaldırmadık mı?

*Yunus Suresi 15. ayette “…Bize başka bir Kur’an getir veya değiştir” diyenlerle ilgili tehdide rağmen, bizde de dini dönüştürme, değiştirme/reform düşünce ve teşebbüsleri olmamış mıdır, olmamakta mıdır?

*Enfal Suresi 24. ayette Kur’an ve sünnetin bizlere “hayat veren” nimetler olarak belirtildiği halde, neden uymak yerine uzaklaştırıldık?

*Furkan Suresi 30. ayette ahirette Efendimizin (s.a.v), “Kur’an’ı mehcur ettiğimizden/terk edip uzaklaştığımızdan dolayı” Rabbimize şikâyetçi olması bizim için ne kadar ağır bir mahcubiyet, sorumluluk değil midir?

*Nahl Suresi 112. ayette, “itaatte olunması halinde memlekette güven, huzur ve refah, nankörlük halindeyse açlık/yoksulluk ve korkunun memleketi saracağı/kuşatacağına” örnekle vurgu yapılmasına rağmen, bizler isyanlara devam etmekte değil miyiz? “Beka” tehdidiyle, tehlikesi altında değil miyiz?

*Mücadele Suresi 20. ayette Kur’an’a ve Sünnete muhalefet/düşmanlık edenler, İslam’a aykırı kanunlar, ilkeler koyanların zillete düşeceği vurgulanıyorken, bizim bu nedenle de zillette olduğumuz ne zaman anlaşılabilecek? Yoksa zillette değil miyiz?

*Al-i İmran Suresi 103. ayetiyle tüm müminlerin topluca Allah’ın ipine (İslam) sarılmamız, birlikte olmamız emredilip, tefrikaya düşmemiz yasaklanmışken neden biz başka yollarda, ilkelerde, partilerde, görüşlerde vahdeti arıyoruz ve parçalanmaya da devam ediyoruz. Gücümüzü de kaybediyor, düşmanlarımızı da sevindiriyoruz.

*İnfitar Suresi 26. ayeti: “O halde(Kur’an’ı bırakıp) nereye gidiyorsunuz?” uyarısına rağmen, çareyi, çözümü başka yollarda, ideolojilerde, düzenlerde aramak suretiyle şaşkın şaşkın çırpınmaya devam etmiyor muyuz?

Efendimiz (s.a.v): “Ya Ali! Kur’an Allah’ın semadan yeryüzüne asılmış ipi gibidir. O’na tutunanı Allah yüceltir. Terk edeni de parçalar ve zillete düşürür.”

Bu muhasebe yüreğimizi yakmalı ve derhal “toptan tevbeyle/istiğfarlarla” ilahi mesaja yüzümüzü dönmeliyiz de ümmetin halifesi mi var ki, tüm Müslümanları ayırt etmeksizin etkin bir şekilde bu çağrıyı yapsın?! O takdirde Rabbimizin yardımı gelir. Ve bunu kimse engelleyemez. İlahi yardımı alınca dünya düşman olsa ne çıkar? Haydi öyleyse… Yeniden tevbeye/istiğfarlara… Hep birlikte Rabbimizin kapısına…

Milli Gazete / Bahaddin Elçi