İbret Alın Ey Akıl Sahipleri!

Büyük deprem sadece binalarımızı yıkmakla, otoyollarını kâğıt gibi buruşturmakla, otomobillerimizi sobanın külünden çıkmış oyuncağa dönüştürmekle, arazileri allak bullak etmekle kalmadı. Bütün duygu, düşünce ve tasavvurlarımızı da allak bullak etti. Deprem bir kısım hususları da pekiştirdi, adete perçinledi.

İbret alın ey akıl sahipleri! (Haşr, 2).

İbret alın ey “ûlul elbâb!” Yani lübb ehli, özcüler…

Önce ülke sonra da tüm dünyanın bu olağanüstü depremden alması gereken çok büyük ibretler var.

Her şeyden önce kafamızdaki Allah tasavvurunu bir daha gözden geçirmenin zamanıdır. Allah’ı gereği gibi takdir ediyor muyuz? Allah her şeye kâdirdir diyoruz ama Allah’a meydan okurcasına, onun buyruklarını kulak ardı ediyoruz. Allah’ın bizi hesaba çekeceğini biliyoruz ama bunu imana dönüştüremiyoruz. Rant denilen bir put imanımızı tozun-toprağın içinde bırakıyor. Biz biz olmalı ve kıyameti, yeniden dirilmeyi, Allah’a hesap vermeyi nefsimize kabul ettirmeli, iman haline dönüştürmeliyiz. Allah’tan başka herhangi bir tanrı olmadığını, Allah’ın kendisinden başka hüküm koyucu tanımadığını kesin bilgi olarak kalbimize ve kafamıza yazmalıyız.

Büyük deprem sadece binalarımızı yıkmakla, otoyollarını kâğıt gibi buruşturmakla, otomobillerimizi sobanın külünden çıkmış oyuncağa dönüştürmekle, arazileri allak bullak etmekle kalmadı. Bütün duygu, düşünce ve tasavvurlarımızı da allak bullak etti. Deprem bir kısım hususları da pekiştirdi, adete perçinledi. Bunların ilki şudur: Bizler öyle ‘mış gibi’ değil, sahici anlamıyla İslam’a dönmeli, İslamlaşmalıyız. İslam bizim dinimiz ve her şeyimizdir. İslam bizim yuvamızdır, ekmeğimizdir, aşımızdır. Deprem hanelerimizi yıkabilir ama İslam’ın yuvamız olmasını yıkamaz ve yıkmamalıdır. Depremden sonra yeniden iman etmeli, daha fazla salih amel işlemeli, daha fazla iş, daha az laf yapmalıyız. Allah’a olan tevekkülümüz deprem korkusu gibi korkularımızı da hafifletecektir.

Bir de depremin getirdiği yıkım karşısında zafiyet göstererek, İslam düşmanı kişi, kurum ve ülkelerle dost olunabileceği gibi vehimlere kapılmamalıyız. Allah’ın, kafirlerin bizden asla razı olmayacağı buyruğunu halk muhayyilesi, ‘gavurdan dost olmaz’ sözüyle tefsir etmiştir. Bundan sonra bu sabitemizi değiştirecek miyiz? Bizim velayetimiz ancak ve ancak Allah, Rasûlullah ve müminlerledir.

Deprem insanın kibrine meydan okumuştur. İnsan haddini bilmeli, yaratılışa kafa tutmaktan vazgeçmelidir. Bizim öğreneceğimiz en güzel hasletlerden biri de tevazudur.

Yardımlaşma, merhamet, saygı, diğerkamlık, fedakârlık, affedicilik ve bunun gibi nice güzel ahlak hususiyetleri belki de bize depremin getirdiği hediye paketi olacaktır.

Allah’ın boyası; Allah’ın boyasından daha güzel kimin boyası vardır?
VENHAR