Put denilince hepimizin aklına ilk olarak taştan, topraktan heykeller, duvarlara çizilen ikonalar gelir.
Esasen putları daha ziyade arkalarında kendilerine yüklenen siyasi, sosyal ve psikolojik anlamlar ile birlikte düşünmek gerekir.
Böyle bir düşünce bize putların ve putçuluğun geçmiş dönemlerden ibaret olmadığını, bilakis günümüzde de yaşadığını gösterecektir. İçerisinde yaşadığımız çağ esasen insanlık tarihi boyunca putun ve putçuluğun en yaygın olduğu dönemlerden biridir.
Modern çağın putlarını idrak etmek için evvela putun ne olduğunu da anlamak icap eder.
Nedir put?
Put, Allah’tan başta kendisine ibadet edilen, hürmet ve övgüde bulunulan, insana maddi ve manevi faydalar sağladığına inanılan, kurumsal hale getirilmiş, değer atfedilmiş bir nesnedir. Bazen bir ağaç, bazen bir taş, bazen bir çamur yığını, bazen bir insan, bazen bir resim yahut ikonadır.
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedis’nden kısa bir iktibası, meselenin daha iyi anlaşılması için olduğu gibi aktarmak istiyorum:
“İslâm’ın doğuşuna tekaddüm eden Câhiliye dönemiyle İslâm’ın zuhuru sırasındaki müşrik Araplar’ın dinleri hakkında ayrıntılı bilgilerin yer aldığı Kur’ân-ı Kerîm’de putu veya putları ifade etmek üzere esnâm, ensâb, evsân, cibt, timsâl (temâsîl), ünsâ (inâs) ve tâgūt gibi kelimeler kullanılmıştır. Bunların ilk üçü çoğul olup tekilleri sanem, nusb ve vesendir. Sanem Sâmî dillerdeki salm kökünden türemiş olup sözlükte “Allah’ın dışında ilâh edinilen şey” demektir. Sanem “sûret, resim” ve özellikle “put” anlamına gelmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de daima çoğul şekli ile yer alır (el-En‘âm 6/74; el-A‘râf 7/138; İbrâhîm 14/35; el-Enbiyâ 21/57; eş-Şuarâ 26/71). Eski Ahid’de genellikle “put, oyma ve dökme put” mânalarında kullanılmıştır (Sayılar, 33/52; II. Krallar, 6/18; Hezekiel, 7/20; Amos, 5/26). Sanem ayrıca ağaçtan yontulmuş, altın, gümüş yahut bakırdan dökülmüş olup cismi veya belli bir şekli olan putu ifade eder. “Dikmek” anlamındaki nasb kökünden “dikili taş” anlamına gelen nusb, putlar adına kesilen hayvanların kanlarının üzerlerine döküldüğü -mezar taşları gibi- taş bloku ifade eder. Esasen Kâbe’nin harem bölgesinin sınırlarını belirleyen kaba taş sütunlardan ibaret olan ensâb yerleşik topluluklar arasında Kâbe’deki putların şekillerinin işlendiği taşlar yani esnâm haline getirilmiş ve bazı göçebe topluluklarda nâdiren ilâhların sembolü olarak kullanılmıştır. Ensâb adı verilen putların belirli şekil verilmiş hallerine esnâm veya evsân denilmiştir. Vesen ise “sadece taştan yapılan, fakat cismi veya belli bir şekli olmayan put” demektir. Daha ziyade resim biçimindeki objeler hakkında kullanılır. Ayrıca evsân, yalnız düzmece tanrıları simgeleyen nesnel ve somut imajlara değil en geniş anlamıyla asılsız inanç ve uygulamalarla ya da sahte değerlere bağlanma eğilimiyle bir arada düşünülebilen her şeye işaret etmektedir. Bunun içindir ki ilgili âyetin hemen arkasından “her türlü asılsız sözden kaçınma” buyruğu gelmektedir (el-Hac 22/30).
Kur’an’da tâğūtla birlikte sadece bir yerde geçen cibt, “Allah’tan başka ibadet edilen her şey, kendi başına hiçbir değeri ve faydası olmayan şey, hiçbir gerçeğe dayanmayan anlamsız gizler” gibi mânalara gelir. Ayrıca put, puta tapınma, sihir, falcı ve büyücüler hakkında da kullanılır. Kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar cibte ve tâğūta inanıyorlar meâlindeki âyette görülen (en-Nisâ 4/51) cibtin sihir, tâğūtun da şeytan olduğu ifade edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de sekiz yerde geçen (el-Bakara 2/256-257; en-Nisâ 4/51, 60, 76; el-Mâide 5/60; en-Nahl 16/36; ez-Zümer 39/17) ve “put, putperestlik, put evi” gibi mânalarda kullanılan tāgūt ise öncelikle Allah’tan başka ibadet edilen her şeyi ifade eder. Ayrıca büyücüye, kâhine, cinlerin âsi olanına, insanı hayır yolundan, böylece Allah’tan uzaklaştıran ve şeytana yönelten sahte tanrılara da tâğūt adı verilir. Hem tekil hem çoğul olarak kullanıldığından “şeytânî güçler” mânasına da gelir.”
İşte modern çağın putları da tıpkı bunlar gibidir.
Modern putlar, Allah’ın tevhid dininden başa değer ve inanç esasları olan öğretilerin etrafında kurumsallaşan sembollerdir.
Bugün neredeyse her bir ülkenin kendine ait olan ve tevhid inancıyla çelişen bir inanç esası ve sistematiği bulunmaktadır. Birçok ülke kendine ait putlara tapmakla yetinmemekte, diğer ülkelerin putlarına da tapmaktadır. Bu tıpkı eski çağları andırmıyor mu? Tarihten okuduğumuza göre birçok kavim kendi putlarına tapmakla kalmıyor, başka kavimlerin, hatta kendilerine düşman olan kavimlerin dahi putlarına tapıyordu.
Belki modern insanlar bugün tarihte bunu okuduklarında gülüp geçiyorlar, ancak kendilerinin de tıpkı bunlar gibi düşmanlarının dahi putlarını hürmette bulunduklarını göremiyorlar.
Avrupa’dan Asya’da kadar tüm devletlerde manzara aynı: Kutsiyet atfedilen bayraklar, önünde toplanılan heykeller, sözlerine ayet muamelesi yapılan ve sorgulanamaz görülen liderler, tevhid inancının ve Allah’a imanın önüne geçirilen ulusal çıkarlar…
Gazze ve putun boynundaki balta
Bu ulusal çıkar konsepti İslam alemindeki ülkelerde de sıklıkla görülüyor. Maalesef “ulusal çıkarlar” o derece öne çıkarılıyor ki bugün birçok insan maalesef Allah’a tapar gibi bu çıkarlara hürmet ediyor. Bunların korunması sanki Allah’a imanın bir parçasıymış gibi, hatta bundan daha da fazla önemli addediliyor. İnsanları Allah ile aldatanlar, ulusal devletlerin çıkarlarını Müslüman kitlelere İslam’ın çıkarlarıymış gibi gösteriyorlar. Ulusal putların peşinde yürüyen kimseler için dostluk ve düşmanlığın ölçüsü ulusal çıkarlara bağlı kalmaktan ibaret.
Kıymetli okur! Bugün Gazze’nin halinden bihaber olmadığını varsayıyorum. Şimdi yukarıda izah ettiğim durumu düşüneceğine ve Gazze için neden kimsenin hiçbir şey yapmadığının farkına varacağına inanıyorum.
Bugün İslam topraklarını yönetenler Gazze için bir şey yapmıyorlar zira onların maslahat ilkeleri, dost ve düşmanlık ölçüleri, fayda ve zarar mefhumları seninkinden oldukça farklı.
Ulusal putların tesiri altında kalanlar elbette Gazze için kıllarını dahi kıpırdatamazlar. Çünkü onlara zarar dokunur. Çünkü onlar için zarar ve fayda dünyadan ibarettir. Çünkü onlar için mesele ulusal sınırlara köledir. Mısır sınırından ötesi Mısır’ın problemi değildir, İran sınırı dışındaki insanların değeri İran vatandaşlarıyla eşit olamaz, Türkiye’nin çıkarı kendinedir. Kimse Gazze için ölemez, öldüremez, ulusal çıkarlarından feragat edemez.
Gazze’de yaşananların alelade olaylar olmadığını, gerek Müslümanlar gerekse dünyanın geri kalanı için bir beyyine (açık bir delil) olduğu kanaatindeyim.
Öyle ki Allah bugün yaşananlarla herkese hakkı, batılı, küfrü, nifakı, doğruyu, yanlışı net olarak görme fırsatı sunmuştur. Kimin gerçekten İslam diye bir meselesi olduğunu ve kimin için İslam’ın yalnızca dilden ibaret olduğunu göstermiştir. Artık hakka inanan da kendi hevasının peşinden giden de açık bir delile sahiptir. Gazze’de yaşananları gören kimse batılda ısrarında mazur değildir. Halen inatla ulusal liderlerin peşinden giden Müslümanların bu konuda kendilerine yazık etmemeleri, bu liderlerin esasında İslam’a bir katkısının olamayacağını idrak etmeleri gerekir.
Yaşanan tüm bu olaylar, İbrahim aleyhisselam’ın putları kırdığı Kur’anî kıssayı aklıma getiriyor.
“Derken (onlar gidince İbrahim) o putları paramparça etti. Yalnız büyük putu, belki ona müracaat ederler diye bıraktı. (Onlar dönünce:) ‘Bunu ilâhlarımıza kim yaptı? Hiç şüphesiz o zalimin tekidir.’ dediler. ‘Bunları diline dolayıp duran bir genci işittik, kendisine İbrahim deniliyor.’ dediler. ‘Onu insanların gözü önüne getirin. Böylece (onun çekeceği cezaya) şâhitlik ederler.’ dediler. (İbrahim gelince ona:) ‘Ey İbrahim! İlâhlarımıza bunu sen mi yaptın?’ dediler. (İbrahim de:) ‘Hayır! Belki de şu büyükleri yapmıştır! Eğer konuşuyorlarsa onlara sorun.’ dedi. Bunun üzerine kendi vicdanlarına döndüler de (içlerinden): ‘Hakikaten, asıl haksız kimse sizlersiniz, sizler!’ dediler. Sonra kafalarındaki (eski inançları)na döndüler: ‘Doğrusu, bunların konuşmayacaklarını sen de bilirsin.’ (dediler). (İbrahim) dedi ki: ‘Öyleyse, Allah’ı bırakıp da hiçbir surette size fayda ve zarar vermeyecek olan şeylere mi tapıyorsunuz? Yuh size de, Allah’tan başka taptıklarınıza da! Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” (Enbiya, 58-67)
İbrahim aleyhisselam tüm putları kırmış, putların esasında güçsüz ve zavallı olduklarını göstermek için de böyle bir anlatım benimsemişti.
Bugün Gazze, 2 asırdır Fas’tan Türkistan’a İslam dünyasının her bir köşesinde parlatılarak kutsanan ulusal putları paramparça etmiş, baltayı da ortalarına bırakarak gitmiştir.
Gerçekten 6 aydır tüm bu ulusal güçlerin Gazze’ye bir damla su bile sokamıyor olması, abartılan ulusal çıkarların ve söylemlerin komedisini izhar etmiştir.
Filistin sınırında bulunan Ürdün ve Mısır gibi devletler en çok hasar gören ulusal putların sahipleridir. Bu iki devletin yıllardır övündükleri güçlerinin, sözde haşmetli devletlerinin, ordularının bırakın Müslümanları, kendilerine bile fayda sağlayamayacağı Gazze tarafından net şekilde ortaya konulmuştur.
Öyleyse, kıymetli okur, Gazze’nin de gösterdiği gibi, 2 asırdır gölgelerine hapsedildiğimiz ulusal putların cenderesinden çıkma vaktimiz gelmiştir. Zira bunlar bize uhrevi olarak fayda vermediği gibi dünyevi olarak da fayda vermemektedir. Bugün Gazze’de olanlar yarın İslam aleminin başka bölgelerinde yaşanacak, ulusal putlar bizlere yine fayda vermeyecektir.
Biz Müslümanların hürmeti, ibadeti, saygısı ve sevgisi yalnız Allah’adır. Çıkarımız Allah’a kul olmak, kazancımız ise sonsuz cennet nimetidir. Bundan gayrı bir hürmet, bir itaat, bir sevgi yahut korku kalbimizde yer ettiğinde, işte tam da bugün Gazze’de yaşananların başımıza gelmesi doğaldır.
Allah’a yönelenlerden ve putlardan yüz çevirenlerden olmak duasıyla.
“ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla”
Mepa News / Mahmut Cemil İnce