Kimin Hakimiyeti..
Jan Jack Russo’lardan sonra Osmanlı ülkesinde de başlayan bir söylentiye göre, egemenlik halkın imiş. Türkiye’de bu aidiyet millet’e verildikten sonra, onar yıllık aralarla tekrarlanan darbelerin ardından ulus’un emanetine tevdi edildi…
Toparlayıcı ifadesiyle, halkın ve ahalinin, vs…
Acaba hakikaten hakimiyet, vasıtalı vergilerle anası ağlatılan ahalinin midir?
•
Futbol, bizim çocukluk günlerimizde spor’dan sayılıyordu. Gerçi büyük annelerimiz bu spora Hz. Ali efendimizin düşmanları tarafından kesilen başının tekmelenmesi deseler de, bez paçavralardan yuvarlayarak yaptığımız topları tepiklemekten zevk alırdık. Çocukluktu işte…
Kırklı ve ellili yıllarda şahsen hissetmeye başladık ki, hemen hepimiz bir spor klübüne ve belirli oyuncularına sevdalanmışız. O yıllarda İstanbul’un bütün Türkiye’ye şamil olmak üzere, her şehrin kendine özgü lig şampiyonlukları yapılırdı. İşin içine para hiç karıştırılmaz ve tamamiyle zevk için spor için amatörce koşulurdu, top’ların peşinde…
Altmışlı yıllarda, haminnelerimizin zamanında top hakkındaki yorumlamaları doğru çıktı ve futbol meydanları şeytanların cirit attıkları kumarhanelere dönüştü. Futbol metalaştırılınca müsabakalar, mutlak sayılarıyla birlikte cinsleri, yerleri, isimleri çoğaltıldı. Yan sanayi olarak bunlara eşlik eden kumarhanelerin kanun nizam, din, iman, ahlak ve devlet tanımaz puştluklarıyla, milletler, halklar, uluslar ve ahaliler donuna kadar soyulmaya can atar hale getirildiler…
Ticari Futbol şirketleri baktılar ki yönetenlerle yönetilenler, çalışanlarla çalıştırılanlar, erkeklerle dişiler, büyüklerle küçükler, askerlerle siviller, avamıyla birlikte havastan olanlar, müminlerle kafirler, halkın, ulusun, milletin ve ahalinin yüzde yüzü bu belaya ölümüne tutkulanmış, birbirleriyle kıyasıya tutuştukları ahlaksızlık savaşında hiçbir şeyi düşünmez oldular. Futbolcuya para yetiştirmekte zora girdiklerinde korkmadan borçlandılar. Nasıl olsa borçlarını ödeyecek yöneticilerin egemenliğinde bir devlet vardı arkalarında, sağmal!..
Vergiden muafiyet, borçlarına kefalet, şeytaniyetse, mutluluk yüklü çağdaş bir ibadet oldu…
Hiçbir vekil, mebus, bakan ya da başkan, asgari ücretli bir vatandaş ilen fakirinden kıtıbiyoz bir top’çuyu, bırakın fiziken yüz yüze karşılarına almayı, similasyona aktararak, hal ve keyfiyet çizgisinde mukayeseye kalkışmadı…
Şimdi, ticari futbol klüplerinin kıçları sıkışmış. Boğazlarına kadar borç içindeler ve destek arıyorlar…
Bunlardan birisini, galiba Galatasaray’ın tepelerinden başkan yardımcısı, bay Albayrak…
Seyredelim…
“Bakanımız Berat Albayrak ile görüştüm»
“Sayın Berat Albayrak kulüplerin durumlarıyla yakından ilgileniyor. Türk futboluna önemli katkılar yapılacağını söyledi. İnşallah ay başında banka düzenlemeleriyle Türk futbolu rahat bir nefes alacak”.
Bir diğeri de Mustafa Cengiz, imiş. O da şöyle konuşuyor.
“Konuyla ilgili 101 milyon TL seyirci gelirimiz, bu yıl 233 milyon TL oldu ve giderek artıyor. Gelirde milyar TL’yi zorluyoruz. Bugün itibarıyla büyük kulüpler arasında mali dengesi en iyi kulübüz diyebilirim. Ama mutlaka banka yapılandırılması yapılmalı. Kulüpler mali anlamda çok kötü”…
•
İsteniliyor ki devlet, ticari futbol kulüplerine; ki, bunların sermaye bloğundan birer ikişer kapitalist sahipleri de bulunmaktadır.
“Devlet kendilerine yardım elini uzatsın”…
•
Şimdi soralım. Hakimiyet kimindir, devletin mi milletin mi?
Bu sual, bizi bir başka suale götürür…
Devlet mi milletindir, yoksa millet mi devletin kölesi?..
Eğer söylenip de yazıldığı gibi, hakimiyetle birlikte devlet de milletin ise kararı millet versin…
Nasıl?..
•
İstanbul’un 39 ilçesinden rastgele toparlanıverecek beşer kişiyle hep birlikte Beştepe’de hiçbir gerekçeden korkmaksızın, çekinmeden içten gelecek samimi duyguların himayesinde yapılacak bir dertleşme sonunda halkın bu konudaki isteği kabak misali ortaya dökülüverir…
Ticari futbol kulüplerine devlet desteği, anca ölmemesine yetecek ölçüde bulabildiği imansız peyniriyle katkılı somun ekmeğine bile vergi ödeyen vasat halka zulumdür.…
Halkın göstereceği çözüm yoluna gelelim…
Büyük şehirlerimizde insan akışının hızlı ve yüklü olduğu noktalardaki helaların bila istisna kapılarına at-geç çalışan birer fırıldak kumbara…
İşi olan ödeyecek, destek paraları da kapılarda birikecek. Hela işletmeleri yönünden Federasyon ve Türk futbolu adına yapılacak bu operasyonun hukuk dışılığı falan söylenemez…
Söz konusu Türk futbolunun itibarıysa, gerisi hep palavra…
Kimselere duyurmadan Devletbaşkanları Tayyip Erdoğan’ın kulağına fısıldamış olalım…
Sakın ola, futbola olan tutkusunu istismar yoluyla, hem de tam seçimler arefesinde yüreğini yumuşatmaya kalkmış olmasınlar…
Hatırlayalım ve unutmayalım, ne işleri vardı İmamoğlu’nun son günlerin stadyumlarında, haaa?
Akit / Atilla Özdür