TÜİK… Yani Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri. Ne işe yarıyor? Mesela Türkiye’nin en dindar şehrini belirleyebiliyor TÜİK verileri. Daha doğrusu şöyle başlayalım söze: Türkiye’nin en dindar şehrini mi belirlemek istiyorsunuz: İşte size imkân. TÜİK bunu belirleyecek yegâne kurumdur. TÜİK’in dışından gelen değerlendirmeler merdiven altı üretimin eseridir, veri analizine dayanmamıştır, bilimsel temelden yoksundur, uzman görüşüne baş vurulmamıştır.
TÜİK verileri Türkiye’nin en dindar şehri olarak Kastamonu’yu belirlemiştir. Kastamonu kişi başına düşen cami ortalamasında birinciliği kapmıştır. Bizim çok dindar sandığımız Konya’da 705 kişiye bir, Samsun’da 497 kişiye bir cami düşerken, Kastamonu’da 145 kişiye bir cami düşmüştür. Artık şimdi sıra Kastamonu’nun bu rekorunu kutlamaya gelmelidir.
Görüldüğü üzere dindarlığın ölçüsünü başka alanlara taşımak isteyenlere, kendine göre veri üretip, başka analizler yapmak isteyenlere imkân tanınmamıştır. Mesela Kastamonu’da o 145 kişiye ulaşıp, sayenizde birinci olduğumuz bu durumdan haberiniz var mı, en son camiye ne zaman gittiniz, ya da camiye niçin gidilir gibi bölücü ve birleştirmeyici sorular sorarak süreci baltalamak isteyenlere asla fırsat verilmemelidir. Sonra, ülkenin sokaklarında güpegündüz, herkesin gözü önünde işlenen cinayetlerin, şeytanın bile aklına gelmeyecek tür ve biçimdeki suçların, sınır tanımayan çıplaklık ve teşhir azgınlığının, anma-kutlama kültürünün camideki ibadetin önüne geçip geçmediğini vb. bilmenin de dindarlıkla bir alakası olmamak gerekir.
Ülkemizde her şeyi kendi bağlamında değerlendirme, sapla samanı, şapla şekeri birbirine karıştırmama bilinci kökleşmeye, sonuçları alınmaya başlamıştır. Mesela sokak cinayetleri dedik… Cami sayısıyla sokak cinayetleri arasında illa tersinden bir alakanın olması mı gerekir? Her ikisi birbirine karıştırılmaması gereken iki ayrı bahistir. Keçiyi keçi bacağından, koyunu koyun bacağından asmak esastır. Hem sonra TÜİK, gerekirse sokak cinayetleri, çıplaklık, aile mefhumu üzerine asit dökülüp dökülmediği, on iki bin beş yüz lirayla bir ay geçinmek gibi tüm bilimsel verileri felç eden asılsız söylemlere dair de pekâlâ veriler üretebilir. Bunların hepsi TÜİK’in elinin altındadır. Devrimiz istatistik devridir.
Öte yandan Türkiye’de en dindar şehir belirlemesi gibi konuların mecrasından saptırılıp namaz, zekât, oruç, tesettür, Müslümanlardaki yardımlaşma şuuru, hayatımızı Kur’an’a dayandırma gibi mefhumlarla sulandırılmasına da izin verilmemelidir. Hele de olur olmaz yerde Gazze’nin son durumu, İsrail’le ilişkilerimizin ne aşamada olduğu, Suriye’de neler yaşandığı gibi hususları gündeme getirenlerin ajan-provokatörler olduklarını, bu gibi sorularla dindar şehir belirleme sürecini baltalamak isteyeceklerini hatırdan çıkarmamak gerekir.
Bu arada TÜİK’ten, Ferdi Tayfur’un hakka yürümesinin ülkenin birlik ve bütünlüğüne katkısı bakımından kaç cami ederine dair en güncel analizleri beklemenin de vatandaşlık hakkımız olduğunu buradan iletmiş olalım. Artık kendi öz kaynaklarımızla kendi ‘ilerleme’ ve ‘kalkınmamızı’ yapmak zorundayız vesselam.