Şov Zevkine Dönüşen Aile: Palu Ailesi

Şimdi milletin çekirdeği, yani özü olan aile büyük fırtınalara tutulmuş. Boşanmalar, parçalanmalar, partner yaşamları, geç evlilikler, kendi hayatını yaşama felsefesi, analık-babalığın kaybolan rolleri ile çekirdek çürüme ile yüz yüze. Ailemizin içine kurt düşmüş. Sosyal medya ve klasik medyanın pervasızlıklarıyla kurtlar semizleşiyor. Palu Ailesi, bu açıdan bir fenomen.

Aile ile ilgili ne kadar çok sempozyum yapıyoruz, dergi çıkarıyoruz, eleştiriler sıralıyoruz! Çünkü aile bizim hayat anlamını içinde kurduğumuz yuva. Ancak bu yuvamız sert esen fırtınalarla karşı karşıya. Modernite fırtınası, kapitalizm fırtınası, çalışma hayatı fırtınası ve şimdi de medya fırtınası. Bu fırtınalar birleşince büyük bir “yıkım gücü”ne dönüşüyor.

Aile dayanamıyor. Çatırdıyor, sıvaları dökülüyor, çatısı uçuyor, temelinde çatlamalar meydana geliyor, kapı ve pencereleri yerinden sökülüyor. Hayır hayır aile bir fiziki ev olamaz! Bunun çok ötesinde olan bir “birlik anlamı” var. Üstadımız Nasreddin El-Tusi ne güzel işaret ediyor buna: Ev taş, kapı, dam, duvar değil. Ev bu yapının içindeki babadır, annedir, kardeştir, muhabbettir, fedakarlıktır. Ev tesanüt ve teavündür. Aileyi ayakta tutan bu evdir. Evin anlamıdır.

Milletler, önce ailenin çekirdek olduğu bir varlıktan doğarlar. O nedenle bize çok sıradan gelen “toplumun çekirdeği ailedir” cümlesinin anlamı büyük. Badem çekirdeği, bademin baharda açan güzel pembe çiçeklerini, kokularını, bademin tadını, bademin ağacını, bademin dallarında bahar ile beraber akan balları içinde saklar. Ailenin millete çekirdek olması da öyledir. Bu nedenle aile yoksa, milletin çekirdeği de yoktur. Milletin çekirdeği yoksa, millet de yoktur.

Şimdi milletin çekirdeği, yani özü olan aile büyük fırtınalara tutulmuş. Boşanmalar, parçalanmalar, partner yaşamları, geç evlilikler, kendi hayatını yaşama felsefesi, analık-babalığın kaybolan rolleri ile çekirdek çürüme ile yüz yüze. Ailemizin içine kurt düşmüş. Sosyal medya ve klasik medyanın pervasızlıklarıyla kurtlar semizleşiyor. Palu Ailesi, bu açıdan bir fenomen.

Bir televizyon kanalının sürdürdüğü “aile şovu”, bizi bu fenomenle tanıştırdı. Şov mu bunu üretiyor, yoksa şov mu çürüyen aileye ayna tutuyor belli değil. Aile şovu sanki çürümeyi gıdıklıyor. Gıdıklanan mahremiyetsizlik. Bütün kötülükler bir aile formunda kamuoyuna şov eğlencesine dönüyor. Hem eğleniyoruz, hem kanıksıyoruz, hem de ah vah ediyoruz. Başkalarının evinde yaşanan cinayetleri ve tecavüzleri seyrederek evimizde güvende olmanın keyfini yaşıyoruz! Palu Ailesi 3 cinayet, 4 çocuğa tecavüz, gasp ve işkenceler serisiyle fırlıyor televizyondan. Hep övülen, anlamlı görülen ve toplumsal varlığın çekirdeği görülen ailenin nasıl da canavara dönüştüğü gösteriliyor. Artık aile bir canavardır! Her çeşit kötülük üretiyor. Cinayet, tecavüz, işkence, iftira… Ne istersen var. Kim olmak ister böyle ortam içinde?

Başşovmen yargıç, soruşturmacı polis, yargılayan savcı ve karara veren hakimdir. Havaya bilimsellik de katmak için psikolog ve psikiyatrlar var. Bilim kılıfına bürünen şovmenler bunlar. Bir aile şov oyunu aslında. Şov iyi tutuyor. En çok izlenen program oluyor. Zaten televizyon için de bu önemli değil mi? En çok izlenmek, rekor rakamlara ulaşmak, reklamlardan da en iyi pay almak. Aile burada hem şov hem de bir kapitalizm nesnesi. Mahremiyetinden, namusundan ve çekirdeğinden kapitalizme ne! O karına bakar! Üstelik nedir bu geleneğin “kol kırılır yen içinde kalır” gibi gerici anlayışları! Şeffaflık var zaten. Hepimiz şeffaf olalım demiyor muyuz? İşte Türk ailesi de şeffaf oluyor. Türk ailesi mi şovlaşıyor, şov mu Türk ailesine dönüşüyor? Tecavüz de aldatma da işkence de rahat rahat konuşuluyor. Üstelik eğlenerek. Toplum da terapi görüyor. Hep terapi tek tek mi olacak. Grupsal terapinin de en genişi yapılıyor üstelik. Kitlesel terapi bu. Televizyon şovu bunu iyi sağlıyor. Toplum görsün, kabul etsin ve kanıksasın. Rahatlasın. Zaten filozoflar mutluluğun temelini “doyum”da görmüyorlar mı? Neyin doyumu? Elbette kötülüğü kanıksayarak onunla beraber olabilmeyi kabul etmenin doyumu. Acıyı ve kötülüğü şov üzerinden zevke dönüştürmenin hali. Zevke dönüşen sadece şov değil. Şovdakiler aynı zamanda. Katillik, işkence, ensest ve tecavüz… Şov işkence şovuna, katillik şovuna ve tecavüz şovuna dönüyor. Şovmenlerle katiller ve tecavüzcüler yer değiştiriyor. Ya da aynı zevk ve eğlence şovunu tamamlayan sahnenin farklı oyuncuları haline geliyorlar.

Palu Ailesi, toplumun önüne çıkarılıp şovla millete zevk alma olgusundan çıkarılıp hastaneye, hapishaneye ve psikiyatrik kliniğe alınmalı. Şovmenler değil, güvenlik birimlerimiz görevlerini yapmalı. Şovmen psikologlar değil, araştırmacı psikologlarımız onlar üzerinde çalışmalı. Yoksa aileye düşen kurtlar bizi dibine kadar kemirecek. Fırtınaya tutulan aile, tamamen yok olup harabeye dönecek.

Yeni Şafak / Ergün Yıldırım