Dengelenme-Disiplin-Değişim (3D) başlığı altında ‘Yeni Ekonomi Programı (YEP)’ açıklanmıştı. O programdaki bazı öngörülere bakalım:
-2018 yılında %3,8 ve 2019 yılında da %2,3 büyüme olacaktı.
-2018 yılında %11,3 ve 2019 yılında da %12,1 işsizlik oranı hedefleniyordu.
Ya da şöyle verelim: 2018 yılında toplam çalışan sayısı :28 milyon 677 bin, 2019 yılında da 29 milyon 116 bin olarak öngörülmüştü.
2018 yılında -72,1 milyar TL açık vermesi öngörülen bütçe, 2019 yılında da -80,6 milyar TL açıkla kapatılacak.
***
Şimdi gerçekleşmelere bakalım.
2018 yılı büyüme oranı yüzde 3,8 hedefe rağmen %2,6 oranında kaldı. Ama hiç küçülme öngörülmemesine rağmen yılın son çeyreğinde ekonomimiz -%3,0 oranında daraldı.
Burada asıl dikkat çeken nokta hanehalkı tüketimidir. Tüketim daralması yüzde -8,9 oranı ile 2001 ve 2008-09 küresel krizi eşdeğerde çökmüştür. Kısaca yurtiçi vatandaşlar açısından yaşanan ekonomik sıkıntı 2001 ve 2008-09 krizleri ile aynı derecede olmuştur.
Bir başka mesele ise işsizlik oranıdır. 2018 yılı için öngörülen büyüme oranı tutmamış olmasına rağmen hem istihdam da hem de işsizlik oranında programın önünde gerçekleşmeler sağlanmıştır. Programda 28.677 bin öngörülen yıllık ortalama çalışan sayısı 28.738 bin olmuştur. İşsizlik oranı da yüzde 11,3 hedefine karşılık yüzde 11,0 düzeyinde kalmıştır.
Lakin işsizlik konusunda iki noktaya değinmemiz gerekiyor:
1- İş-Kur kayıtlarında 2018 yılında sadece kayıtlı işsiz sayısı bile 1 milyon civarında artarak 2,5 milyon kişiden 3,5 milyon kişiye yükselmiştir. Oysa TÜİK verileri kayıtsız istihdam ve işsizlik verilerini kapsamasına rağmen orada işsiz sayısı sadece 83 bin kişi artmıştır.
2- TÜİK işsizlik verilerinde kasım ayından başlayarak işsiz sayısı hızla artmaktadır. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı:; kasım -153; aralık -180; ocak -170 bin kişi artış göstermiştir. Mevsim etkilerinden arındırılmamış işsiz sayısında ise kasım -193; aralık -321; ocak -366 bin kişi işsizler hanesine girmiştir.
Bu sonuçla; geçen yıl ocak ayında yüzde 10,8 olan arındırılmamış işsizlik oranı bu yıl aynı ayda yüzde 14,7’ye çıkarken, mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı da yüzde 9,8’den yüzde 13,3’e çıkmıştır.
Geçen yıl büyüme hedefinin oldukça altında kalınmasına rağmen işsizlik fonu gibi, kamu yararına çalışma gibi örtülü tedbirlerle işsizliğin üzeri örtülmüştü. Ama gerçek veriler ocak ayı ile tabloya girmeye başlamış ve daha şimdiden işsizlik oranı 2001 krizinin oldukça üzerine çıkarken, 2008-09 küresel kriz seviyelerini de yakalamış oldu.
***
İşsizlik neden bu kadar önemli?
Ekonomi dediğimizde aklımıza ilk olarak çalışmak, yani bir iş sahibi olmak gelir. Bir işiniz yoksa dolar şöyle olmuş faiz böyle olmuş hiç önemli değildir.
İş-Kur kayıtları (ki yayından kaldırılan ve erişilemeyen) geçen yıldan bu yılın şubat ayına kayıtlı işsiz sayısının 2,5 milyon kişiden 4,0 milyon kişiye yükseldiğini gösteriyordu.
Bu sayının bir yarısı kadar da kayıtsız işsiz olduğunu hesaba kattığınızda aslında işsiz sayısının 2,00-2,25 milyon kişi artması beklenirdi. Oysa TÜİK hesapları işsiz sayısının mevsimsel etkilerle beraber maksimum 1,26 milyon kişi arttığını vermektedir. Muhtemeldir ki, yaklaşık 1,00-1,25 milyon kişi daha listeye eklenmeyi bekliyor.
Ayrıca sanayi üretiminin hala düşmeye devam ettiğini, iç tüketimin hala daralmayı sürdürdüğünü gördüğümüzde 2019 yılı ilk çeyreğinin de ekonomik daralma ile geçileceği aşikardır.
Böyle bir ortamda tarihte görülmedik bir işsizlik oranı ile karşılaşırız.
Ama daha önemlisi şu ki; ülkemiz mevcut durumda dahi tarihin en ağır işsizlik oranı ile karşı karşıyadır.
Böyle bir durumda olmamıza rağmen “Ekonomideki en zor dönemi minimum hasarla atlattık” demek farklı bir bakış açısı gerektirmektedir.