Hayatın anlamı insanın nefes alması ve aldığı nefesi tekrar vermesinde düğümlüdür. Çünkü insan hayatının pamuk ipliğiyle bağlanmış olduğunu idrak eden mümin bir gönül açısından hayat, anlamlandırılamayacak kadar bir muamma değildir. Hayatının bütünüyle, kendisini var eden bir kudretin yedinde olduğunun şuurunda olan bir kimse, kesinlikle hayatın anlamını kavramıştır ve hayata anlam vermekte mahirdir.
Hayat tek bir şeyle anlam bulmaktadır: Allah’ı bilmek, tanımak ve iman. Allah’ı tanımayan bir kimse, şu kadar kilo et-kemik yığınından başka bir şey değildir. İmam Gazali gibi alimler bunu ‘gübre torbası’ diye de ifade etmişlerdir. Bir insanın zihninde ve gönlünde Allah’tan gayrı ne olabilir ki? Çünkü Allah’ın dışındaki her şey bir mecazdan ibarettir. Sadece Allah hakikattir.
Hakkın kendisi olan Allah, onu anlamlandıralım diye biz insanlara görece olarak hem kısa hem de uzun denebilecek bir süre tahsis etmiş, dünya denilen bu muazzam hanede bizi insanlık yarışına tabi tutmuştur. Ne büyük bir şereftir bu, insan için. Sadece hazdan başı bulanan, beşer suretindeki et-kemik kitleleri bu yarışı bir angarya olarak görebilirler. Hayatında Allah mefhumu yer almayan, hakikat körü nice bilim, sanat ve iş insanlarının, bunalım neticesinde intiharı seçtikleri malumdur.
Hayatımız, Allah’ın buyurduğu doğrultuda, sırat-ı müstakim üzere seyrederse, müthiş derecede anlam kazanmaktadır. Elbette, hayatımızın sırat-ı müstakim üzere seyretmesinin biraz açılımının yapılması gerekir. Madem ki bu hayatı bize Allah bağışladı, o halde yine Allah’ın bize verdiği bedeni, Allah’ın verdiği akıl ve iz’anı, malımızı ve bütün imkanlarımızı Allah yolunda kullandığımız takdirde bu sırat-ı müstakim yürüyüşü gerçekleşmektedir. Allah yolunda gecemizi gündüzümüze katmak, Allah yolunda savaşmak, Allah yolunda ilim tahsil etmek, Allah yolunda cihad, Allah yolunda ölmek… İleri derecede zevkli bir hayat bu.
Bu anlamda, kişinin Allah rızasına istinaden dostlarının (evliya) ve düşmanlarının olması ne büyük mutluluktur. Öyle sanıyorum ki, bir kurşunluk canıyla, elindeki sapanıyla İsrail’in korkulu rüyası olan Filistin’in çocukları, anlamlandırılmış hayatların en güzide örnekleridir. Hayatı, para, servet, makam-mevki, şöhret, alış-veriş, tüketimden ibaret olan beşerler içinse bu, karabasanlar demektir.
Modern hayat, anlamsız hayatlarla dolu. Boyunlarına geçirilmiş halkalar nedeniyle kafaları yukarı kalkık, gözleri ayak uçlarını bile göremeyecek şekilde bantlı, elbise giydirilmiş kütükler misali beşer makyajlı canlılar şehirlerin meydanlarını, bulvarları ve AVM’leri tıka basa doldurmaktadırlar. Bu mekanlarda her şey var ama anlam yok. Her şey var ama huzur, sükûn, saygı, iffet ve edep yok. Çünkü hayatın anlamı yok. Hayat AVM’den yatağa, oradan tuvalete giden bir bataklığa dönüşmüş durumdadır.
Allah’ın her şeyi eksiksiz, kusursuz ve hikmetle lebalep dolu vaziyette vermiş oldu şu hayatta, müminler olarak anlamlandırma bunalımı yaşarsak, bizim de o beşer makyajlı canlılardan bir farkımız kalmamış demektir. Hayat, Allah bilinci ile çok güzeldir. Allah’ı hayatımıza müdahil kıldıkça güzellik artmaktadır. Hayatımızın, ölümümüzün Allah’a has olması da budur işte. Sokağımızdan başlayarak, küresel İslam ailemizi her geçen gün daha da büyütebilirsek, hayatımıza en büyük anlamı o zaman katmış olacağız. Allah bu uğurda basiret ve ferasetimizi artırsın.