Gültekin: “Çocukların Cinsel İstismarı Lanzarote Sözleşmesi İle Yasallaştırıldı”

Türkiye'nin de altına imza atmış olduğu Lanzarote Sözleşmesi ile ilgili konuşan Dr. Öğretim Üyesi Mücahit Gültekin, çocukların cinsel istismarının, cinsel sömürüsünün uluslararası hukuk ve sözleşmeler tarafından yasal hale getirildiğini ifade etti.

İlkha Haber / Mücahit Gültekin 12 Mayıs 2020

 

Bir kaç yıl önce gazetelerde çıkan bir haberle Lanzarote Sözleşmesi’nden haberdar olduğunu söyleyen Gültekin, sözleşmenin içeriği, amacı ve çocuklar üzerindeki olumsuz yansıması hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.

Gültekin, “2017 yılının ekim ayında gazeteler Vlada Dzyuba isminde Esse Firması adına çalışan bir mankenin, podyumda çok çalışmaktan dolayı öldüğünü yazdılar. Olay gerçekten çok dramatikti. Fakat haberin veriliş şekli çok ilginçti. Çünkü neredeyse bütün basın söz birliği yapmışçasına, ‘genç manken çok çalışmaktan dolayı öldü’ şeklinde haberi verdiler. Genç kavramına dikkat ediyoruz değil mi? 14 yaşındaki bir çocuktan bahsediyoruz. Fakat ilginç olan şey şu ki; bir kaç gün sonra Vlada Dzyuba’nın çok çalışmaktan dolayı değil de zehirlenerek öldürülmüş olabileceğini iddia eden haberler yayılmaya başlandı. Çünkü Vlada’nın vücudunda toksit maddelere rastlanmıştı. Haberlere göre yapılan otopsi sonucunda zehirli maddelere rastlanmıştı. Şimdi böyle bir durum karşısında insan ne bekliyor? Yani işte, insan hakları örgütleri ayağa kalksın, kadın hakları savunucuları ortalığı birbirine katsın, çocuk hakları savunucuları kıyameti koparsın, sokaklara çıksınlar, yürüyüş yapsınlar, dilekçe yazsınlar, siyasileri baskı altında tutsunlar, filan. Bunu bekliyoruz değil mi? Hayır hiçbirisi olmadı.” dedi.

“Moda sektörü ser verip sır vermeyen bir sektör”

Vlada ile ilgili gazetelerde çıkan haberler sonrasında ‘acaba bu gibi daha kaç vaka yaşanmış’ diye düşündüğünü belirten Gültekin, “Acaba moda sektöründe Vlada’nın koşullarında çalışan kaç tane çocuk var? Moda endüstrisinde, belki Vlada Dzyuba kadar işte ölüme gidecek kadar olmasa da yine de büyük acılar çeken ve büyük dayatmalarla zor koşullar altında çalışan kaç tane çocuk var? Bunu araştırmaya başladım. Ama maalesef çok fazla bilgiye rastladığımı söyleyemem. Çünkü böyle ser verip sır vermeyen sektörler vardır. İşte moda endüstrisinin çocuklarla ilişkisi de böyle bir şey, yani bu konuda çok fazla bilgiye rastlayamıyorsunuz.” diye konuştu.

Mankenlik ajansları incelendiğinde korkutucu sonuçlarla karşılaşılır

Yaptığı araştırmalarda fazla bilgiye rastlamasa da hem Türkiye hem dünyadaki mankenlik ajanslarının çocuklarla çok küçük yaştan itibaren çalışmaya başlattığı bilgisine ulaştığını aktaran Gültekin, çocukların 2-3-4 yaşlarından itibaren mankenlik ajanslarında, defilelerde, podyumlarda kullanılmaya başlandığını ve Türkiye’deki mankenlik ajansları incelendiğinde sadece şaşırtan değil korkutucu sonuçlarla karşılaşılacağını ifade etti.

“Modellerin yüzde 54’ü 16 yaşında veya daha küçükken işe başlıyor”

Araştırma yaparken asıl bilgiyi “Jennifer SKY” isminde bir mankeni görmesiyle elde ettiğini söyleyen Gültekin, “Jennifer Sky moda endüstrisinin çocuklarla olan kirli ilişkisini, sektörün içerisinden gelen birisi olarak anlattığı için söyledikleri son derece önemliydi. Youtube’de bir videosuna rastlamıştım Jennifer Sky’ın. Söylediklerini aynen aktarmak istiyorum. Çünkü her biri kelimesi ama her biri kelimesi son derece önemli diye düşünüyorum. Şöyle diyor Jennifer Sky: ’14 yaşında evimi, Japonya, İtalya, Fransa, Meksika ve New York için terk ettim. Yetişkinler tarafından çevrilmiştim. 14 yaşında birinin kaldıramayacağı ortamlara konulmuştum. Birçok kez gece yarısına kadar uzun bir süre çalıştım. Bir keresinde te-nim tam anlamıyla maviye dönene kadar buz gibi suda beklemek zorunda bırakıldım. Sonunda sosyal kişiliğim değişti, iyice içe kapanık oldum ve kolayca ürkmeye başladım. Benim için yeni yerlere gitmek yeni restoranlarda bir şeyler yemek Hatta köşedeki markete gitmek bile korkutucu olmaya başlamıştı. Aşırı ürkek olmuştum, artık konuşmuyordum. Yaşadığım belirtilerinin ne olduğunu anlamam 20 yılımı aldı. Ben bunu model giysilerinin içinde kaybolmak olarak tanımlıyorum. Fakat aslında bu travma sonrası stres bozukluğuydu. Modellerin yüzde 54 ‘ü 16 yaşında veya daha küçükken işe başlıyor. Ajanslar 13 yaşında işe almaya başlıyor. Gözde moda dergileriniz-deki birçok fotoğraf kadın gibi gözüksün diye giydirilen küçük kızlar. Tahrik etmek modanın dili ve trilyonlarca dolar hâsılat elde ederken neden endüstri değişmeli? Çünkü çocuklar zarar görüyor.” şeklinde konuştu

Çocukların cinsel istismara karşı korunması için çıkarılan kanunlarla çocuklar istismar ediliyor

Jennifer Sky’ın söylediklerini de dinledikten sonra araştırmalarına devam ettiğini ancak ciddi bilgilere ulaşamadığını aktaran Gültekin şöyle konuştu:

“Belki bu konuyu daha ciddi bir şekilde daha derin bir şekilde araştırmak gerekiyor. Fakat şunu düşündüm, dedim ki; yani bu çocukları, işte dünyada uluslararası iş örgütü var, çocuk hakları sözleşmeleri falan var, uluslararası sözleşmeler var. Bunlar legal bir güvence sağlamıyor mu? Burada bir istismar, bir sömürü var. Böyle devasa sektör, üstelik bir şov sektörü, eğlence endüstrisi, bütün dünyanın gözü önünde yaptığına göre bu sözleşmeler niçin müdahale etmiyor? Diye düşündüm. Lanzarote Sözleşmesi ile işte bu araştırma sürecinde karşılaştım. Öncelikle sözleşmenin tam ismine dikkatinizi çekmek istiyorum. ‘Çocukların Cinsel Suiistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ bu sözleşme Türkiye tarafından da imzalanmış ve 10.09.2011 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmış. Sözleşmenin hemen tanımlar bölümünde çocuk pek çok uluslararası belgede olduğu gibi 18 yaşın altındaki bütün kişiler olarak tanımlanıyor. Yine tanımlar bölümünde sözleş-menin özellikle 18 ve 23’üncü maddeleri arasının daha önemli olduğunu anlıyoruz. Çünkü hem çocuğun cinsel sömürüsü ve cinsel istismarı bu maddelerde tanımlanıyor, hem de bunlara uygulanabilecek cezai müeyyideler yine bu maddeler içerisinde yer alıyor.” ifadelerini kullandı.

“Çocuk pornografisini özünde yasaklamayan, uluslararası bir metinle karşı karşıyayız”

50 maddeden oluşan sözleşmenin ayrıca analiz edilmesi gerektiğini ancak mide bulandırıcı olan birkaç madde üzerinde durmak istediğini vurgulayan Gültekin, şöyle konuştu:

“Bunlardan ilki 20’nci maddenin 2-3 ve 4’üncü fıkraları. Bazılarının belki canı sıkılabilir fakat lütfen dinlemeye devam edin. Çünkü uluslararası sözleşmelerde hukuki metinlerdeki maddeler bizim hayatlarımızı radikal anlamda dönüşüme uğratabilecek maddelerdir. Yani bir filme dayanarak, bir romana dayanarak, bir edebi esere dayanarak kimse sizin seyahat hakkınızı elinizden alamaz. Kimse sizin evinize baskın düzenleyemez. Kimse sizi alıp bir hücreye koyamaz. Ama bütün bunların hepsini bir hukuki maddeye dayanarak yapabilir. O yüzden hukuki metinleri dikkatli bir şekilde noktası virgülüne kadar ayrıntılı bir şekilde okumamız gerekir. Maddenin ikinci fıkrası, çocuk pornografisini tanımlıyor ve diyor ki; Görsel olarak bir çocuğun gerçek veya temsili açık cinsel ilişkiye girdiğini ortaya koyan veya bir çocuğun cinsel organlarının cinsel amaç öncelikli olarak her türlü gösterimini içeren herhangi bir materyali ifade eder. 3’üncü fıkrada ise, taraflardan her biri aşağıda belirtilen pornografik materyallerin üretimi ve sahipliğine 1-a ve e fıkralarını kısmen veya tamamen uygulamama hakkını saklı tutabilir. Yani 3’üncü fıkra diyor ki; aşağıda belirtilen kesim, bu sözleşmede belirtilen cezaları vermek konusunda devletler toleranslı olabilir ya da tamamen uygulamamak hakkına sahiptir. Şimdi ben maddeleri okuduğumda tabii ki şunu anladım, doğal olarak. Dedim ki; yani çocukların ürettiği kendi kişisel kullanımlarıyla sınırlı dahi olsa, çocuk pornografisini özünde yasaklamayan, özünde serbest bırakmak toleransı gösteren bir uluslararası metinle karşı karşıyayız.”

“Lanzarote Sözleşmesi çocuk pornografisinin üretilmesi ve kullanılmasını yasaklamıyor”

20’nci maddenin ‘çocuk pornografisine ilişkin suçlar’ hakkında olduğunu belirten Gültekin, maddenin a ve e bentleri ile ilgili de şunları kaydetti:

“Tarafların her biri, aşağıdaki kasti davranışların, haksız yere gerçekleştirilmesi halinde, suç teşkil etmesinin sağlanması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır. A-çocuk pornografisi üretmek, b -çocuk pornografisi sunmak veya temin etmek; c -çocuk pornografisini dağıtmak veya iletmek; d- kendisi veya başka biri için çocuk pornografisi tedarik etmek; e- çocuk pornografisine sahip olmak; Maddenin 1-a bendi, çocuk pornografisi üretimi, 1-e bendi ise çocuk pornografisine sahip olmak. Şimdi lütfen 20’inci maddenin 4’üncü fıkrasını da dikkatli bir şekilde inceleyelim. ‘Tarafların her biri madde 1.f’yi kısmen veya tamamen uygulamama hakkını saklı tutabilir.’ 1.f maddesinde de, ‘bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak çocuk pornografisine bilerek erişim sağlamak.’ İbaresi yer alıyor. Bu okuduklarıma göre Lanzarote Sözleşmesi çocukların çocuk pornografisi üretmesini ve kullanmasını, kendi kişisel kullanımlarıyla sınırlı da olsa, yasaklamıyor, buna tolerans gösteriyor.”

“Lanzarote Sözleşmesi Taraf Devletleri, cinsel rıza yaşına ulaşmış çocuğun rızasıyla kişisel kullanım için üretilen pornografik materyalin üretilmesini ya da bulundurulmasını suç saymayabilir”

Afrika Çocuk Hakları ve Refahı Komitesi, Avrupa Konseyi Sekretaryası, BM Çocuk Hakları Komitesi, BM Çocuk Satışı, Çocuk Fuhşu ve Çocuk Pornografisi Özel Raportörü, BM’nin diğer kurulları, ECPAT, Europol, UNİCEF, İNTERPOL ve çocuk haklarıyla ilgili uluslararası pek çok saygın ve güvenilir kurumun birlikte hazırladığı Lüksemburg raporunun 3’üncü sayfada Lanzarote Sözleşmesine çokça gönderme yapıldığını hatırlatan Gültekin, raporda geçen bazı ifadeleri şu şekilde aktardı:

“Lanzarote Sözleşmesi ve pek çok ulusal hukuk Sistemi akranlar (18 yaşın altında) arasındaki cinsel ilişkilerle bir çocukla yetişkin arasındaki cinsel ilişkiler arasında ayrım gözetir. Çocuğun gelişim halindeki yeteneklerinin tanınması ve cinsel rıza yaşına gelmiş çocukların cinsel ilişkiye hakkı olduğunun (bu ilişkilerin sömürücü ya da istismarcı nitelik taşımaması koşuluyla) kabulü açısından Lanzarote Sözleşmesi, taraf devletlerin belirli davranışları suç sayma yükümlülüğüne istisna getirmiştir. Yani bu tür davranışları eğer cinsel rıza yaşına erişmişse, taraf devletler bu tür davranışları suç saymama istisnasına sahiptir. Raporda, örneğin cinsel rıza yaşının üzerindeki bir çocuğun teşvik edilmesi kendi başına mutlaka suç oluşturan bir fiil demek değildir (ancak koşullara göre böyle de olabilir). Ayrıca devletler, cinsel rıza yaşına erişmişse çocuğun cinsel istismar ya da cinsel aktivitelere tanık olmasına yol açmayı suç saymama kararı verebilir. Son olarak Lanzarote Sözleşmesi Taraf Devletleri, cinsel rıza yaşına ulaşmış çocuğun rızasıyla üretilmesi ve yalnızca kişisel kullanımla sınırlı kalması durumunda pornografik materyalin üretilmesini ya da bulundurulmasını suç saymayabilir.”

“Bu sözleşme bize çocukların cinsel sömürüsü ile ilgili, cinsel istismarıyla ilgili belirli bir yaştan öncesi için koruma ve güvence veriyor.” Diyen Gültekin, “Şimdi Lüksemburg Sözleşmesinin bu maddelerini açımlayan diğer paragraflarına baktığımızda olayı çok daha açık bir şekilde görebiliyoruz. Rapordaki 36’ıncı sayfasını dikkatinize sunmak istiyorum; “Açık herhangi bir cinsel aktivite olmaksızın çocuğu çıplak yarı çıplak ya da erotik pozlarda gösteren ancak yine de çocuğun doğrudan ya da dolaylı olarak cinselleştiren çocuk erotikası ya da cinselleştirilmiş çocuk görüntüleri bu hukuk belgelerinde çocuk pornografisi kapsamında yer almamaktadır ve pek çok devlette yasal sayılmaktadır. Çocuk erotikasının çocuk pornografisi ile ilgili mevcut hukuk tanımların dışında bırakılmasıyla ortaya çıkan hukuksal boşluğa 2003 yılında işaret edilmiştir. O dönemde çocuk erotikasının neden dışarıda bırakıldığı konusunda akla gelen olasılık, lütfen buraya dikkat edelim, internete sansür konusundaki tartışmalarda bir yere oturmasıdır. Yani biz çocuğun bilgi teknolojileri, internet teknolojileri yoluyla istismarında bir sınırlama getirdiysek, oralara uygulanacak cezada bir sınırlama getirdiysek, internetin özgürce kullanımına bir halel getirmemek sebebiyle olabilir. Cinsel rıza yaşına ulaşmış çocukların internette cinsel sömürüye, yani burada da tekrar ifade etmiş olalım, Lüksemburg raporuna göre ‘cinsel rıza yaşı pek çok ülkede 14’ten başlatılmaktadır’ diyor ama 13’ten başlatan ülkeler olduğunu da ifade ediyor. Bu da demek oluyor ki; 13 yaşından sonra çocukların cinsel açıdan istismar edilmesi, cinsel sömürüye alet edilmesi, bunun internet üzerinden yapılabilmesi ya da bu yaştan sonra çocukların pornografik materyal üretmesi, bulundurması ve bunları kendi sahipliklerine alabilmesi Lanzarote sözleşmesi tarafından suç sayılmayabiliyor.” şeklinde konuştu.

“13 yaşındaki 14 yaşındaki çocukların cinsel istismarına göz yumulmasının temel sebebi moda sektörüdür”

Lanzarote Sözleşmesi’nin 51’inci sayfasında “hazırlama” diye bir kavram kullanıldığına dikkat çeken Gültekin, “Lüksemburg raporu bu hazırlama kavramının içini açıyor. Hazırlama kavramı çocukların cin-sel amaçlar için teşviki olarak Lanzarote Sözleşmesi’nde tanımlanıyor. Birtakım kişiler, gruplar, birtakım merkezler çocukları cinsel amaçlar için özendirebilirmiş ve teşvik edebilirmiş. Hazırlama kavramı bunu içeriyormuş, yani böyle yaparsan ne olur? Şimdi rapor diyor ki; hazırlama konusunu ele alan bir başka potansiyel zaafı da devletlere bu tür fiilleri yalnızca cinsel rıza yaşına ulaşmamış çocuklara yöneldiğinde suç sayma yükümlülüğü getirmesidir. Böylece, söz konusu yaşın üzerinde olup yine de sömürücü nitelikte bir duruma sürüklenebilecek ya da bu yönde manipüle edilebilecek kişilere yeterli koruma sağlanamamış olmaktadır. Peki, o zaman soralım, neden? Kimin için? Kimin çıkarları için? Söze geldiğinde lafa geldiğinde çocuklar için, çocuk hakları için siyasiler, uluslararası STK’lar, uluslararası şirketler yeri göğü ayağa kaldırabiliyor ama en mide bulandıran, en iğrenç, en insanlık dışı eylemlerde 13 yaşındaki 14 yaşındaki çocukların cinsel istismarına göz yumulmasına tolerans gösterilmesini sağlayan sebep nedir? İşte bunun en temel sebebi başlangıçta anlatmış olduğum moda endüstrisidir.” dedi.

“Bütün ülkelerin insanlığın vicdanı adına bu sözleşmeden çekilmesi gerekir”

Gültekin, “Uluslararası hukuk, uluslararası normlar ne kadınları ne erkeleri ne de çocukları koruyor. Uluslararası hukuk küresel monarkların, küresel sermayedarların, erkeklerin, kadınların ve çocukların bedenlerini metalaştıran onların bedenlerini sömürgeleştiren kirli endüstrinin çıkarlarını koruyor. Bu kirli hukuka boyun eğmek demek insanlığımızdan vazgeçmek demektir. O yüzden sadece Türkiye’nin değil bu metnin altında imzası olan bütün ülkelerin insanlığın vicdanı adına bu sözleşmeden çekilmesi gerekir.” diye konuştu.