İslam dünyasında abide eserlere rastlamak, onlarla övünmek, İslam medeniyetinin şaheserleri diye batıya öykünmek, Müslümanları hep gururlandırmıştır.
Hindistan’da Tac Mahal: Devrin sultanının doğum sırasında ölen çok sevdiği eşine duyduğu derin sevgisinden, ona abide bir anıt mezar yapmak için, bir servet akıtarak yaptığı, uzaydan çıplak gözle bakılınca dünyadan görülebilen tek yapıt. Binlerce işçinin zülüm görerek hayatları feda edilerek, milyonlarca altına mal olan yapıt. Osmanlı Padişahlarının birbirleriyle yarışırcasına yaptırdıkları milyon altınlara mal olan süslü camiiler… Avrupa’da İslam imparatorluğu kurmuş, Batıya ilim alanında, geometri, fizik, kimya vs alanlarında öncülük eden Endülüs Emevi Devleti. Yine binlerce işçiyi çalıştırarak ince işçilik, süslemeler, milyonlarca altına mal olan El-Hamra sarayı. İnsanın aklına Allah’ın elçisi Abdullah’ın oğlu Muhammed geliyor. Temelleri takva üzerine kurulmuş mescidinde sahabesiyle savaş kararları aldığı, yabancı ülke elçilerini karşıladığı, vahyi gözlerinin içine bakarak okuyup “Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın resulü ” diyen ashabı.
Allahın dinini kıyamete kadar ayakta tutacak şanlı hayatlar.Allah resulünün ölümünden sonra Raşit halifeler dönemi de dahil, devirlerinin Bizans, Sasani vb. saray ve ihtişamını hiç birisi örnek alıp bu abide eserler yapmayı akıllarına bile getirmediler.Bu abide eserlerin sahipleri ve devletleri yerle yeksan olmuşken, İspanya’da bu gün İslam adına, Müslüman olarak bir tek topluluk kalmazken, böyle eserler yapacaklarına “Keşke aziz İslam’ı sinelere yok olmayacak kadar işleselerdi” demek geliyor içimizden. Bu ibretlik tarihin tozlu sayfalarında bir anı olarak kalmış imparatorluğun abide eseri El-Hamra sarayının ibretlik hikâyesini anlatan belgeseli siz Venharhaber okuyucularının beğenisine sunuyoruz.