Bir Öncüye Rahmetle…

Batı’nın İslâm coğrafyasındaki hâkimiyetinin, ancak bilgi temelli bir mücadele sayesinde geriletilebileceğini savunan Fârûkî, sadece yazdığı kitap ve makalelerle değil, yetiştirdiği binlerce öğrenciyle de İslâm düşüncesi alanında ciddi bir boşluğu doldurmuştu. Eşi Lamyâ Hanım da bilhassa İslâm sanatı sahasına yoğunlaşarak, çok sayıda önemli eser meydana getirmişti.

Filistin’in Yâfa şehrinde kadı olarak görev yapan Râcî Fârûkî, 21 Ocak 1921 günü dünyaya gözlerini açan oğluna İsmail adını koymuştu.

Çevresinde saygın bir insan olarak tanınan Şeyh Râcî, biricik evladı daha bebekken kararını verdi: Onun, İslâmî ilimlerle birlikte Batılı bir eğitim de almasını sağlayacak, böylece oğlunu “zamanın ihtiyaçları”na hazırlamış olacaktı. Mutlu ama disiplinli bir çocukluk geçiren İsmail Râcî Fârûkî, Yâfa’nın merkezindeki Acemî Caddesi üzerinde bulunan Fransız okulu College des Freres’e gönderildi. Burada ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra, istikamet Beyrut Amerikan Üniversitesi’ydi. 1941’de felsefe bölümünden mezun olan genç İsmail, ana dili olan Arapça’nın yanı sıra Fransızca ve İngilizce’yi de mükemmel biçimde okuyup yazabiliyordu.

Siyonistlerin Filistin’e yoğun biçimde göç ettiği ve yerleştiği bir dönemde yetişen İsmail Râcî Fârûkî, kendi kuşağındaki bütün gençler gibi politikayla yakından ilgilendi. 1945-48 arasında Filistin’in Celîle bölgesinin valiliğini yapması ise, onu sıra dışı bir tecrübeyle tanıştırdı. İsrail’in kurulması ve yerli halkın bölgeden sürülmesiyle, İsmail Râcî Fârûkî “Celîle’nin son Filistinli valisi” olarak kayıtlara geçti.

Filistinlilere kendi vatanlarında yaşam hakkı kalmamasının ardından, İsmail Râcî Fârûkî, özellikle akademik alanda çalışmalarını yoğunlaştırmak için ABD’ye göç etti. Indiana ve Harvard üniversitelerinde felsefe yüksek lisansı yaptı, ardından 1952’de doktorasını tamamladı. Doktoradan sonra Kahire’ye giderek, İslâmî ilimler alanında yüksek eğitim alıp diploma sahibi oldu. ABD’ye dönüşünde, Kanada’nın Montreal şehrinde bulunan Mc Gill Üniversitesi’nde iki yıl ders verdi; Pakistan’ın Karaçi kentinde misafir hocalığının yanısıra, ABD’nin Chicago, Syracuse ve Philadelphia Temple üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı, İslâmî araştırmalar bölümlerini kurup yönetti.

İsmail Râcî Fârûkî, Syracuse Üniversitesi’nde doçent olarak çalışırken, kısa bir süre sonra evleneceği Lois Ibsen’le tanıştı. Montana doğumlu bir Amerikalı olan Lois, sanat ve müzik eğitimi almış profesyonel bir piyanistti. Fârûkî’nin dersleri vesilesiyle İslâm kültürüyle tanışan Lois, kısa süre sonra Müslümanlığı seçti ve hocasıyla evlendi. Lois Ibsen, artık Lois Lamyâ Fârûkî idi.

***

Müslüman dünyanın akademik ve düşünsel anlamda nasıl daha ileri gidebileceği üzerine kafa yoran İsmail Râcî Fârûkî, 1970’lerde tartışmaya açtığı “Bilginin İslâmîleştirilmesi” teziyle dikkatleri çekti. İslâmî ilim ve disiplinlerle modern disiplinler arasında bir tür terkip içeren tez, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda İslâm ülkesindeki akademisyenler, düşünürler, gazeteciler ve ilim adamları tarafından uzun süre gündemde tutuldu, hakkında çok sayıda kitap ve makale kaleme alındı.

Bilginin İslâmîleştirilmesi, Tevhid, Hıristiyan Ahlâkı, İslâm ve Siyonizm, Niçin İslâm gibi kitapları Türkçe’ye de çevrilen İsmail Râcî Fârûkî, ülkemizde bilhassa “İslâm Kültür Atlası” adlı hacimli eseriyle tanındı. Eşi Lois Lamyâ Hanım’la birlikte hazırladıkları kitap, 1999’da gazetemiz Yeni Şafak tarafından okurlara armağan da edilmişti.

İslâm dünyasının dört bir yanındaki akademisyenlerle ve ilim adamlarıyla organik bir iletişim içinde olan Fârûkî, 1977’de İsviçre’nin Lugano kentinde düzenlenen geniş katılımlı bir istişare toplantısının ardından, 1981’de Uluslararası İslâm Düşünce Enstitüsü’nün (IIIT) kuruluşuna öncülük etti.

Batı’nın İslâm coğrafyasındaki hâkimiyetinin, ancak bilgi temelli bir mücadele sayesinde geriletilebileceğini savunan Fârûkî, sadece yazdığı kitap ve makalelerle değil, yetiştirdiği binlerce öğrenciyle de İslâm düşüncesi alanında ciddi bir boşluğu doldurmuştu. Eşi Lamyâ Hanım da bilhassa İslâm sanatı sahasına yoğunlaşarak, çok sayıda önemli eser meydana getirmişti.

***

27 Mayıs 1986 gecesi, saat 02.30 sularında Lois Lamyâ Fârûkî, Wyncote Pennsylvania’daki evlerinde sahur yemeği hazırlamakla meşguldü. Kocasını ve iki kızını henüz uyandırmamıştı. Ramazanın 18’inci günüydü. Eve de, semte de derin bir sükûnet hakimdi. Lamyâ Fârûkî, az sonra yaşanacaklardan habersiz, mutfaktaki masanın üzerine kahvaltılıkları diziyordu.

Derken, mutfak camı aniden açıldı. Yüzünü kar maskesiyle kapatmış olan bir saldırgan hızla içeri atladı ve elindeki dağcı bıçağını Lamyâ Fârûkî’nin göğsüne iki kez sapladı. Onun acıyla attığı çığlık, yan odada uyuyan hamile kızı Enmar’ı uyandırmıştı. Mutfak kapısında katille karşılaşan Enmar da bıçak darbelerine hedef olarak ağır yaralandı. Saldırgan daha sonra yatak odasına ilerleyerek İsmail Râcî Fârûkî’yi bıçaklamaya koyuldu. Katiliyle boğuşan 65 yaşındaki Fârûkî, aldığı beş darbenin ardından koridorda can verdi. Korkunç katliamdan, çiftin gardroba saklanan küçük kızı Tayme yara almadan kurtulmuştu.

İsmail Râcî Fârûkî ve eşinin katili, “Yusuf Ali” adıyla bilinen yeni Müslüman olmuş Joseph Louis Young adlı bir Amerikalıydı ve siyahî Müslümanlardan oluşan “Nation of Islam” grubunun üyesiydi. Yine aynı gruba mensup üç kişi, 21 Şubat 1965’te Malcolm X’e düzenlenen suikastın failleriydi.

1996’da, kesinleşmiş idam cezasının infazını beklerken hapiste ölecek olan Yusuf Ali’nin, çifte cinayeti, İsmail Râcî Fârûkî’ye Malezyalı bir öğrencisiyle ilişkisi olduğu yönünde atılan iftira yüzünden işlediği anlaşılacaktı. Azmettiricilerin gözettiği gerçek sebep ise, elbette İsmail Râcî Fârûkî’nin ömrü boyunca ısrarla peşinden yürüdüğü hedeflerle yakından ilgili olmalıydı.

***

Bir Ramazan gecesi, sahur vakti dâr-ı bekâya irtihal eden Prof. Dr. İsmail Râcî Fârûkî ve eşi Lois Lamyâ Fârûkî’ye rahmet niyazıyla…

Yeni Şafak / Taha Kılınç