Muhammed Abid Câbirî’nin elimizdeki ‘Arap Ahlaki Aklı’ kitabı hakkında bilgi vermeden önce Câbirî’nin oldukça aktif olan hayatı hakkında kısa bir bilgi verelim. Câbirî 27 Aralık 1936’da Fas’ın güneydoğusundaki Fecîc şehrinde doğdu. Ana dili Berberîce olup Arapça’yı ilkokulda öğrendi. Tahsiline Medresetü’n-Nehda el-Vataniyye’de başladı, Fransız okulunda devam etti ve Fransızca’yı bu okulda öğrendi. 1956’da liseden mezun oldu. Üniversite öğrenimini Rabat Üniversitesinde tamamladı (1962). Daha sonraki hayatında gazetecilik öğretmenlik ve siyasi çalışmalarıyla aktif bir hayat yaşayan Câbirî çok sayıda kitap yazdı. Kaleme aldığı eserlerinin birçoğu uluslararası ödül aldı. Birçok siyasi eylemlere ve konferanslara katılan Câbirî bir ara tutuklanıp iki ay cezaevinde kaldı.
1967’de Rabat V. Muhammed Üniversitesi’ne asistan olan Muhammed Âbid Câbirî Fas’ta felsefe doktoru unvanını alan ilk kişi oldu. 2002’ye kadar bu üniversitede görev yapan yazar emekli olup kendisini tamamen ilmi çalışmalara verdi. 3 Mayıs 2010 tarihinde Dârülbeydâ’da vefat etti. (Kaynak, İslam Ansiklopedisi). Uluslararası birçok ödüle de imza atan Câbirî kendisine teklif edilen bazı para ödüllerini ise reddetmiştir. Câbirî’nin oldukça hareketli geçen hayat hikâyesinden çok kısa bir bölümü aktarmakla iktifa edelim. Fazla uzatmamak adına Câbirî’nin hayatıyla alakalı daha fazla bilgi edinmek isteyen dostlar farklı kaynaklardan rahatlıkla edinebilirler.
Elimizdeki kitap yaklaşık 850 sayfadan müteşekkil olup “Arap Aklının Eleştirisi” serisinin de sonuncu kitabı niteliğini taşımaktadır. Daha önceki üç çalışma ‘Arap Aklının Oluşumu’ ‘Arap Aklının Yapısı’ ve ‘Arap Siyasal Aklı’ başlıkları altında yayınlanan serinin sonu olarak elimizdeki ‘Arap Ahlaki Aklı’ yayınlanmıştır. Köklü bir çalışma yapmak isteyen okuyucu dostların serinin tamamını okumaları tavsiye edilir.
Câbiri kitabın yaklaşık 30 sayfasını mukaddime ve giriş bölümüne ayırmış. Yazarımız, 5 ana konu başlığı altında kitabı 23 bölüme ayırmış olup kitabın sonunda ise kısa bir sonuç değerlendirmesi yapmıştır. Elimizdeki eser Şubat 2015 yılında Mana yayınları tarafından Türkçeye kazandırılmıştır. Kitabı Türkçeye çeviren Dr. Muhammet Çelik, yanlış hatırlamıyorsam hala Marmara üniversitesi İlahiyat fakültesinde görev yapmaktadır. Kitapla ilk tanıştığımda kendi adıma biraz kaygılanmıştım ama M. Çelik hocanın aynı zamanda ödül alan o nefis çevirisiyle karşılaşınca kitap beni adeta içine çekti. Muhammet Çelik hocaya bir şekilde ulaştım ve kendisine canı gönülden teşekkür ettim. Belki biraz abarttığımı düşünenler olabilir ama bu kitabı okuma cesareti gösterenler ne demek istediğimi o zaman anlayıp bana hak vereceklerdir.
‘Arap Ahlaki Aklını’, biz bir grup arkadaşla ekip çalışması olarak gündemimize aldık ve belirli aralıklarla bir araya gelip kitabın özeti diyebileceğimiz kısımları karşılıklı olarak müzakere edip paylaştık. Şahsım adına son derece yararlı olduğu kanaatindeyim. Bireysel okumalar olmazsa olmazımızdır, ancak bu tür köklü çalışmaları bir ekip çalışması yapmanın çok daha yararlı olduğunu söyleyebilirim. Kitabın hacmi korkutucu olsa da okunuşu görüntüsünden daha sevimli ve okuma esnasında sizi hiç yormayacak akıcı bir üsluba sahip. Câbirî’nin kullandığı edebi dilin akıcılığı ile beraber çevirmen kardeşimizin başarılı çalışması kitaba ayrı bir güzellik katmış diyebilirim. Burada Muhammet Çelik hocaya bu başarılı çalışmasından dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum.
Okuyucu dostlara önerim eğer imkânları varsa bir ekip çalışması yapmalarını tavsiye ederim. Ortak okumaların en güzel yanlarından birisi anlayamadığınız veya anlamadığınız kısımları diğer kardeşler vasıtasıyla daha güzel anlama imkânını da yakalamış oluyorsunuz. Gözden kaçırılan ayrıntıları bir diğer şahıs yakalamış oluyor.
Bu kanaatlerimi okuyucu kardeşlerimle paylaşırken şunun altını çizerek söylemeliyim; Câbirî’nin fikri yapısı ve siyasi görüşünden çok beni ve diğer dostları ilgilendiren daha çok kitabın ilmi derinliği ve bize sağlamış olduğu müspet katkılardır. Kitaba olan övgülerim gerçekten başarılı bir çalışma olmasındandır. İnsan olarak yanılabilirim, yanlışlar bana, doğrular her zaman olduğu gibi Allah’a aittir. Câbirî’nin eleştirisini veya övgüsünü yapmak gibi bir derdimiz olmamıştır. Ancak her vicdan sahibi de bilir ki kişiye hakkını teslim etmek biz Müslümanların görevidir. Bizim maksadımız bu kıymetli çalışmadan Müslümanların yararlanmasını sağlamak. Buradan yola çıkarak okuyucuya tavsiyem Yunan mirası (kültürü), Sufi mirası, Farisi mirası, Arap mirası ve Saf İslam mirası hakkında derinlemesine bir okuma yapmak istiyorsanız Câbirî’nin bu kitabını okumamanız büyük bir eksikliktir. Bu birikimleri (farklı mirasları) anlamadan, araştırmadan saf İslam mirasını anlamak gerçekten zor görünüyor.
Bu arada kitabın ana konu başlıklarına bir göz atacak olursak, 1. Kısım Farisi miras ya da itaat ahlakı. 2. Kısım Yunan mirası mutluluk ahlakı. 3. Kısım Sufi miras: Fena ahlakı ve ahlakın fenası. 4. Kısım Saf Arap mirası: Mürüvvet ahlakı. 5. Kısım İslami ahlak arayışı yolunda İslami miras. Beş kısım ve 23 başlıktan oluşan kitabın bazı bölüm başlıklarını kitap dostu olan dostlarımızla paylaşalım ve biraz merak uyandıralım. Ahlak, edep ve değerler düzeni. Kisracı devletin İslam’da yasallaşması. Erdemli şehir ve bireyin kendisini yönetmesi. Derlemeci yönelim. Tasavvufun kökleri ve dalları. Ahlakın fenası. Mürüvvet/aristokrasi ilişkisi ve Arap Rönesans’ı gibi. Sözü fazla uzatmamak için her kısımdan sadece bir başlık aldık.
Son olarak ‘Arap Ahlaki Aklı’ kitabı hakkında üç beş kelime edecek olursak; gerçekten şimdiye kadar yanlış anlamlandırdığımız bazı kavramları ve değerleri Câbirî’nin deyimiyle, ‘bir arkeolojik kazı’ yaparak, kavramların ayıklanmasını sağlayan bir çalışmayla karşı karşıyayız. Kitapta cevabını bulacağınız soruları sorarak az da olsa kitabı tanımaya çalışalım. Kur’an’da Ahlak kavramı var mı, varsa Müslümanlar bu kavramı ne zaman kullanmaya başlamışlar? Edep kavramının kökeni nereye ait? Müslümanlar edep kavramını Ahlak yerine kullanmışlar mı? Liberalizmin temellerini Muaviye mi attı? Mürüvvet ahlakı neyi ifade ediyor? Sultanların Kâtiplerinin mektup yazıcılığı İslam’a ne kattı? Mürüvvet ve fütüvvet kavramları saf Arap aklına mı ait yoksa Saf İslami mirasa mı? Bu iki kavramı kullanan cahiliye şairleri ne yapmak istiyorlardı? Yunan mirası Sufi miras ve Farisi miras saf İslam mirasının üzerinde hangi etkileri oluşturdu? Eşitlik bir değer olarak ne zaman İslam toplumuna girdi? İtaat ahlakı İslam toplumuna ne zaman yerleşti? Krala itaat eden Allah’a itaat etmiş olur diyerek veya sultan/kral, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi mantığıyla sultanlara ilahlık payesi ne zaman verildi? Yunan mirasını İslamileştirmeye çalışan Müslüman filozoflar kimlerdi? Gazali ve Ragıb el-İsfahani gibi ünlü İslam âlimleri kitaplarını oluştururken hangi kaynakları referans aldılar? Büyük İslam âlimi sıfatını şahsında toplamayı başaran derlemeci Müslüman âlimler ve filozoflar kimler? Bu büyük şahsiyetler gerçekten bu övgüleri hak etmişler mi?
Daha onlarcasını sıralayabileceğimiz konuları 850 sayfa boyunca tüm ayrıntıları ile irdeleyen yazar, Ahlak üzerine yazılmış çok ünlü eserlerin de adeta MR’ını çekmiş. 10. Yüzyılda yaşayan, Farisi kökenli İbn Miskeveyh’in Tehzibül Ahlak (Ahlak Eğitimi) kitabını ciddi anlamda irdelemiş. Platon, Aristo ve Galen gibi ünlü Yunan filozoflarından ciddi anlamda alıntılamalar yapan, Müslüman filozofları, tek tek inceleyen Câbirî kendisini adeta bu işe adamış görünüyor. Bir Hind klasiği olan Kelile ve Dimne’nin Arap ahlakına etkilerine varıncaya kadar yüzlerce ismi gerçekten arkeolojik kazıya tabi tutan Câbirî kılı kırk yararcasına fikirleri, yazılan eserleri, kaybolan kitapları, görmezden gelinen yazarları, hepsinin hakkını teslim etmeye çalışmıştır. Kitap boyunca sürdüğü iz, en sonunda Câbirî’yi aradığı izi bulmaya muaffak kılmıştır. Aradığı ve sonunda bulduğu bu doğru iz âlimler sultanı olarak adlandırdığı İzz b. Abdüsselam’dan başkası değildir. Ahlak ile ilgili düşüncelerini tamamen Kur’an ve sünnete dayandıran Abdüsselam ahlak yazıcıları tarafından görmezden gelinmiş ve hak ettiği şöhrete ulaşamamış samimi bir mümin. Kitabından uzunca bir alıntı yaptığı İzz b. Abdusselam’ın Mısır sultanlarıyla ilgili çok ilginç bir hikâyesi de var ve okuyucunun beğeneceği kanaatindeyim. Câbirî bu zorlu yolculuğunda Abdüsselam’ın eserini, fikirlerini ortaya çıkarıp okuyucusuna sunmakla hakkını teslim etmiştir. Abdüsselam’ın hiçbir mirasın etkisinde kalmadan sadece saf İslam mirası üzerinden kaleme aldığı eserini Câbirî çok beğenmiştir. Onun bu çalışmasından dolayı Câbirî ona ‘Âlimler Sultanı’ unvanını uygun görmüştür.
Son söz olarak bu kadar hacimli bir kitabı zevkle okuyacağınıza olan inancım tamdır. Bu kıymetli çalışmayı görmezden gelmek gerçekten haksızlık olur diye düşünüyorum. Kitapla yakından tanıştığınızda inanıyorum ki, kitabın yazarına, yayıncısına ve okunmasına vesile olanlara teşekkür edeceksiniz. Son cümle olarak bir ahlak kitabını yazmanın zorluğunu bilerek, okuyucu dostlarıma diyorum ki, geliniz ahlaka dair önümüze konmuş bu kıymetli çalışmayı görmezden gelmeyelim. Okuma ve doğruyu öğrenme ahlakımız bunu gerektiriyor. Selam ve dua ile..
Venhar Haber / Ahmet Durmuş