2018 yılının Ağustos ayında döviz kurlarının çok hızlı yükseldiğini gördük. Dolar 7, Euro ise 8 liraya kadar yükseldi. Kurlardaki hızlı yükselme ile birlikte dövize olan talebi sınırlamak isteyen hükümet bir dizi tedbir aldı. Bunlar arasında en çok konuşulanı Türk Parasının Değerini Korumak Hakkındaki 32 sayılı kararda yapılan değişiklikti; kira, ücret telif hakkı vb sözleşmelerin döviz cinsinden yapılması yasaklandı, mevcut sözleşmelerin ise 30 gün içerisinde liraya dönüştürülmesi zorunlu kılındı.
Döviz kullanımını neredeyse yasaklayıcı hale getiren bu tür düzenlemelerin yapıldığı bir dönemde Hazine ilginç bir borçlanma yöntemine gitti, doğrudan vatandaşa döviz cinsi tahvil satışına başladı. Üstelik bu yöntemle borçlanılacak miktar açıklanmadı. Bu demektir ki gelecek olan tüm talep karşılanacaktır. Bankalarda bulunan döviz tevdiat miktarı dikkate alındığında çok yüksek bir talebin gelmesi olasılıklar arasındaydı.
Kısa bir süre önce yabancı yatırımcılardan %7,5 faizle borçlanan Hazine, kendi vatandaşlarına daha düşük bir faiz oranı sundu. Bir yıl vadeli dolar(faizi %4) ve euro(faizi %2,5) cinsi tahvillerin doğrudan vatandaşa satılacağı duyuruldu ve 17-26 Aralık 2018 tarihleri arasında talepler toplandı. Başlangıçta sadece gerçek kişilere satış yapılacağı ilan edilmiş olmakla birlikte, yeterli talep gelmediğini gören Hazine bu tahvillerin finans dışı sektörlerde yer alan kurumsal yatırımcılara da satılacağını duyurdu.
Bir taraftan döviz ile işlem yapılması sınırlandırılırken diğer taraftan vatandaştan döviz üzerinden borçlanmaya gidilmesi ülkede, haklı olarak, tartışma konusu oldu. Ulusal parasının itibarını koruması temel görevleri arasında yer alan egemen bir devletin kendi yurttaşlarından yabancı para birimleri üzerinden borçlanmak istemesi açıklanmaya muhtaç bir durumdur. Bunun gerekçesini Hazine açıklamamış, hatta böyle bir açıklama ihtiyacı dahi hissetmemiştir.
Hazine Ocak-Mart 2019 döneminde 44,4 milyar liralık iç borç ve 4,5 milyar dolar dış borç ödemesi yapacak. Duyurulan borçlanma programında ödenecek bu borcun 42,3 milyar lirasının yeniden borçlanma ile karşılanacağı açıklanmıştır. Hazine’nin piyasa faiz oranlarını 31 Mart yerel seçimlerine kadar düşük tutmak için TL cinsinden borçlanmaktan vazgeçebileceğini daha önce iptal edilen ihalelerden tahmin edebiliriz. Diğer bir ifade ile TL faizlerini baskılayarak düşük tutmak için Hazine kendi yurttaşlarından döviz üzerinden borçlanmayı tercih ediyor.
Döviz tahviline vatandaş ilgi göstermedi
Yapılan döviz cinsi tahvil ihracına ne kadar bir talep geleceği merak konusu oldu. 28 Aralık 2018 tarihinde bu tahvillerin talep edenlerin hesaplarına aktarılacağı duyurulmuş olmasına rağmen gelen talebin ne olduğuna ilişkin Hazine tarafından henüz kurumsal bir açıklama yapılmamıştır. Bu konudaki tek açıklamayı 3 Ocak günü Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bir televizyon programında yapmıştır. Bu açıklamaya göre Hazine’nin doğrudan vatandaşa ve kurumsal yatırımcılara dolar ve euro cinsi tahvil satışına gelen talep tutarı 1,1 milyar liradır. Dikkat ediniz, döviz cinsi bir ihraca ilişkin açıklama TL cinsinden yapılmıştır. Gelen talep miktarı o kadar düşük ki bunu döviz cinsinden ilan edemediler. 1,1 milyar lira yıl sonu kurundan dolara çevrildiği zaman gelen talebin yaklaşık 200 milyon dolar olduğu görülür. Önemsiz sayılacak kadar düşük bir miktar. 200 milyon dolarlık talebin ne kadarının gerçek kişilerden geldiğini de bilmiyoruz. Büyük olasılıkla talebin önemli bir kısmı finans dışı kurumsal yatırımcılardan geldi. Üstelik bu kurumsal yatırımcıların ne kadarının kamu kuruluşu olduğu da bilinmiyor. Tahminlerimiz bir kısmının kamu kuruluşlarından geldiği yönündedir. Beklentilerine uygun miktarda talep gelmemesi nedeniyle Hazine bu tahvillerin satış süresini Ocak ayı sonuna kadar uzatmıştır.
Vatandaşta döviz mi yok?
28 Aralık 2018 tarihli TCMB verilerine göre Türkiye’de gerçek kişilerin döviz cinsinden mevduat hesaplarının tutarı 88,5 milyar dolar civarındadır. Vatandaşların bu kadar yüklü miktarda dövizi olmasına rağmen Hazine’nin döviz cinsi tahvil ihracına çok düşük düzeyde teklif gelmiş olmasının nedenlerini iyi analiz etmek gerekir. Bankada mevduat hesabında döviz bulunduranlar Hazine’nin tahvillerine neden ilgi göstermiyorlar? Normalde devletin borcunu ödeyeceğine dair herhangi bir endişenin olmaması gerekir. O zaman tekrar soralım, neden almıyorlar?
Kural bazlı ekonomi yönetimi olmayınca…
Türkiye’nin ekonomik sorunlarının çok büyümüş olmasının nedenlerinden birisi de kural tabanlı bir ekonomi yönetimi olmayışıdır. Piyasa ekonomisinin sağlıklı çalışabilmesi için kurulların açık ve şeffaf bir biçimde oluşturulması ve piyasaların bu kuralları bilerek karar almaları gerekir. Oysa Türkiye’de kuralların beklenmedik bir biçimde değiştirildiğini biliyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz 32 sayılı kararda yapılan değişiklikte olduğu gibi. Bu da ülkenin öngörülemez olmasına yol açmaktadır. Hal böyle olunca döviz cinsi tahvillerin gelecekte durumunun ne olacağı vatandaşlarda endişeye yol açmış olabilir. Acaba bu tahvillerin vade sonunda ödemesinin TL cinsinden yapılmasından mı endişe ediliyor? Ya da vade sonu geldiğinde ödeme yapılmak yerine yeni bir tahvil verilerek süresi uzatılabilir kaygısı mı oluştu? Bunları bilmiyoruz. Ancak Hazine’nin vatandaşın bankada mevduat hesabında bulunan dövizlerini devlete neden borç vermek istemediğini çok dikkatle değerlendirmesi gerekir.
Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi