Taze Ekmek Alışkanlığı İle İsraf Hayat Tarzımız Olmuş

İsrafın meşru hale gelmesi. İnsanlar gereksiz tüketimi israf olarak değil bir yaşam tarzı olarak görmeye başlamışlar. Bu alışkanlık israf kadar korkutucu hatta daha fazla ürkütücü.

Türkiye’nin, dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer almasının sebebi, üniversitelerin ilgisini neden çekmiyor acaba?

Özellikle sosyoloji, ekonomi ve ilahiyat alanında yüksek israfın neden ve sonuçları tez konusu olmayı hak ediyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı tarafından hazırlanan 2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre: Türkiye’de her yıl 11,3 milyon tondan fazla gıda israf ediliyor.

Bir yıl içinde çöpe giden yiyecek miktarı kişi başına evlerde 93 kilogram (kg), restoranlarda 28 kg ve satış noktalarında 16 kg.

Aynı rapora göre dünyada gıda israfının durumu ise şöyle:

Dünya genelinde her yıl toplam 931 milyonton gıda israf ediliyor.

Bu, küresel çapta perakende satış noktaları, evler ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gitmesi anlamına geliyor.

Ve en tehlikesi şu; İsrafın yüzde 61’i evlerde yapılıyor.

**

Peki, ülkemizde insanlar gıda israfı hakkında ne düşünüyor?

Ramazan öncesinde NG Araştırma 22 Mart-1 Nisan 2021 tarihleri arasında Türkiye genelinde, 15 yaş üzeri 2 bin 178 kişinin katılımı ile online bir anket yaparak israf konusundaki en son bilgileri elde etmiş.

Ankette katılımcılara gıda israfının ne boyutta olduğu sorulduğunda verilen cevaptan çıkan sonuç israf kadar ciddi bir sorun.

O da nedir?

İsrafın meşru hale gelmesi.

İnsanlar gereksiz tüketimi israf olarak değil bir yaşam tarzı olarak görmeye başlamışlar.

Bu alışkanlık israf kadar korkutucu hatta daha fazla ürkütücü.

En küçük bir alışkanlığın bile terkedilmesinin ne kadar güç olduğunu biliyoruz.

Eğer insanoğlu yaptığı israfı alışkanlık haline getirdiyse, bu alışkanlığıyla da israfı meşrulaştırdıysa işimiz çok zor.

**

Genellikle israf konusunda başkalarını sorumlu tutarken kendi yaptığımız ufak tefek gereksiz tüketim ve çöpe atma faaliyetlerini israf olarak değil, normal olarak görüyoruz.

Oysa israf etmek için satın aldıklarımızı çöpe toptan atmak gerekmiyor.

Meyve ve sebzeleri çürümeye yüz tuttuğunda ayıklamadan atabiliyoruz.

İçecekleri bir iki yudum aldıktan sonra bardakta bırakma alışkanlığı ciddi boyutlara ulaşmış.

Taze ekmek manyaklığı neredeyse her eve girmiş.

Yemek masalarında ekmek eskisi gibi çok tüketilmiyor ancak mutlaka bulunuyor.

Bir dilim yendikten sonra kenara alınıyor.

Bir sonraki yemekte ise tekrar taze ekmek alındığı için bir önceki yemekten kalan ekmekler çöpe gitmekten kurtulamıyor.

Restoranlarda masaya kızarmış ekmek isterken, evlerde bir önceki yemekten kalan ekmeği kızartmayı düşünmüyoruz.

Bu aptalca israf da ekmekleri çöpün içine atmayıp çöpün kenarına bir poşetle konularak meşrulaştırılıyor.

**

Evindeki yiyecekleri bitirmeden alışverişe çıkmayanlar yalnızca her 5 kişiden 1’i.

Markete gittiğinde, ihtiyacı olmayan şeyleri almayan yok.

Sadece tek bir ihtiyacını gidermek için markete girenlerin en az 3 şey alıp çıktığını biliyoruz.

Çünkü market rafları ihtiyacın üstünde alışları sağlamak üzere kurgulanmış.

Sadece yağ almak için uğradığımız marketten iki elimizde 25 kuruşluk tam dolu poşetlerle çıkıyoruz.

Gözün ölçüsü ile ihtiyacın ölçüsü farklı olduğundan dolayı genelde çoğumuz raf tuzağına yakalanırız.

**

Artık yiyebileceğimizden fazla yemeği tabağımıza aldıktan sonra yarısını tabakta bırakarak masadan kalkmayı israf olarak görmüyoruz.

Oysa yemek tabağa girmeden müdahale etmek bu küçük ama sürekli hale gelince büyük olan israfı önlemek mümkün.

Misafirler için hazırlanan çeşit çeşit yemekler ve tatlıların tüketilemeyecek kadar fazla olması israf olarak değil misafire ikram olarak görüldüğü için bu israfın sona erdirilmesi de oldukça zor.

Yemeklerin, meyvelerin ve tatlının tüketebileceği kadar ikram edilmesi misafire saygısızlık olarak görülüyorsa israfa göz yummak da kültürün bir parçası oluyor.

**

Sonuç şu; Gerçekten israf ettiğimizin farkında değiliz.

Gereğinden fazla üretim ve tüketimin bize yüksek fiyat olarak döndüğünün bilincinde olarak alışkanlıklarımızı yeniden güncellememiz gerekiyor.

Ekonomik şartların çok ağırlaştığı bu salgın döneminden geçerken ihtiyaç sahiplerini daha çok düşünelim, Ramazan ayını israf ayı olmaktan çıkaralım; Hem bedenimizi sağlıklı tutalım hem de ülke ekonomisine katkı sağlayalım.

Yeni Şafak / Yaşar Süngü