Suriye’de İbre Esad’dan yana

Prof. Fawaz Gerges: “Suriye’deki çatışmanın bölgeye yayılması ve El Nusra’nın güçlenmesinden korkan ABD tutum değiştirdi. En belirleyici faktör Rusya. S-300’ler oyun değiştirici silahlar. Şu an ibre Esad’dan yana. Türkiye dâhil herkes planını Esad’ın 2014’ten önce gitmeyeceği tezine göre yapmalı”

Haziran ayında yapılması öngörülen İkinci Cenevre Konferansı Suriye’nin kaderinin belirlenmesinde bir dönüm noktası olabilir. Ancak, geçen hafta AB’nin Suriye’ye silah ambargosunu kaldırması ve Rusya’nın S–300 füzelerini Esad’a gönderme kararı alması nedeniyle ülkedeki gerilimin yankısı uluslararası siyasette de kendisini iyice hissettirir oldu. Suriye denklemini İstanbul Şehir Üniversitesi’nin davetlisi olarak Türkiye’ye gelen çok önemli bir isimle konuştum: London School of Economics’in Ortadoğu Merkezi Direktörü Prof. Fawaz Gerges. Yüksek lisansını London School of Economics ve doktorasını da Oxford Üniversitesi’nde tamamlayan Gerges; Harvard, Oxford ve Columbia Üniversiteleri’nde öğretim üyeliği yaptı. Lübnan kökenli olan Gerges’in yorumları sık sık CNN International, El Cezire, The Guardian gibi dünyanın saygın medya kuruluşlarında yer buluyor. Profesör Gerges, büyük güçlerin bölgeyle ilişkileri ve El Kaide üzerine yaptığı çalışmalarla dünyanın sayılı Ortadoğu uzmanları arasında gösteriliyor.  

Dünyanın en saygın üniversitelerinden London School of Economics’in Ortadoğu Merkezi Direktörü Prof. Fawaz Gerges ikinci Cenevre konferansı yaklaşırken Suriye eksenli sıcak uluslararası gündemi AKŞAM’a değerlendirdi:

– ZAMAN geçtikçe Suriye’de gerilim tırmanıyor ve bu durum uluslararası alanda da kendisini gösteriyor özellikle son birkaç gündür. Suriye’deki son durumu nasıl yorumluyorsunuz? 
Suriye’deki çatışmalar artık bir iç çatışma değil. Önce Esad’a karşı siyasi bir başkaldırı hareketinden silahlı bir iç mücadeleye, şu anda da ucu açık bir vekâlet savaşına dönüştü. Bu ardında özellikle ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin olduğu bir çatışma. Ve şu anda tüm bu çatışmaların bölgesel bir savaşa dönüşmesi endişesi var. İsrail’in birkaç haftadır sürece müdahil olması da durumu iyice komplike hale getirdi. Bu nedenle ABD pozisyonunu değiştirmiş görünüyor.

OBAMA ERDOĞAN’I İKNA ETTİ
– ABD gerçekten pozisyonunu değiştirdi mi? Nasıl bir fark var?

Geçtiğimiz günlerde John Kerry ve Rus Dışişleri Bakanı arasında yapılan görüşmeler sonrası Amerikalılar çok büyük imtiyazlar verdi. Birincisi, görüşmeler başlamadan önce Esad’ın iktidarı bırakmak zorunda olduğu konusunda geri adım attılar. İkincisi, “Geçiş hükümeti oluşturulurken Beşşar Esad kalabilir” noktasına geldiler. Ayrıca Amerikalılar Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi bölgedeki müttefiklerine 2’inci Cenevre Konferansı’na şans vermeleri için baskı yapıyor. Başbakan Erdoğan Washington’a gitmeden önce Suriye konusunda ABD’nin muhalefeti silahlandırması ve Esad’ın devrilmesi konusunda daha aktif davranmasını istiyordu. Bu çerçevede, Suriye’nin muhalefete karşı kimyasal silah kullandığına dair elindeki delilleri Obama ekibine sundu. Obama ise Washington’da Erdoğan’ı gerçek bir yıldız gibi karşıladı ve kendisini İkinci Cenevre Konferansı’na bir şans vermesi gerektiği konusunda ikna etti.

EL NUSRA KORKUSU
– ABD’NİN Esad’la ilgili pozisyon değiştirmesine neden olan temel faktör nedir? 

Birkaç faktör var. En büyüğü bölge ülkelerine çatışmaların yayılması. Hizbullah ve İran’ın işin içine daha fazla girmesi ABD’li yetkilileri iyice endişeli yaptı. Muhalefet içinde en İslamcı grup El Nusra’nın güçlenmesi Obama’nın çözüm için devreye girmek istememesine neden oldu. El Nusra ABD’nin Suriye konusundaki dış politika tercihlerini etkileyen bir numaralı faktör. Suriye muhalefetinin mevcut kurumları tümüyle yok etme riski olan büyük bir askeri mücadele kazanıp, buradan El Nusra’nın bir numaralı güç olarak çıkmasından ve tüm siyasi süreci kontrol altına almasından korkuyorlar. Bu nedenle Suriye’de ordu, polis, bakanlıklar, bürokrasi gibi kurumların korunmasını, kademeli olarak bir geçiş hükümeti kurulmasını ve sürecin en sonunda da Esad’ın gitmesini istiyor ABD.

– AB’NİN Suriye’ye silah ambargosunu kaldırmasının ardından Ruslar Suriye’ye S–300 füzelerini göndermeye başladı bile. İsrail de çileden çıkmışa benziyor…
Kendi içindeki ciddi muhalefete rağmen AB’nin silah ambargosunu kaldırmasının nedeni Fransa ve İngiltere’nin “Bu karar Esad’a çok büyük bir mesaj verecek” ısrarı. Bu karar aslında siyasi bir amaç taşıyor. İngiltere ve Fransa muhalefetin silahlandırılması konusunda henüz adım atmadı ama İngiltere ve Fransa’nın bu yönde karar alması ve muhalefeti silahlandırmaya başlaması an meselesi. Çünkü diplomasinin cepheyi yarıp geçme şansının çok az olduğunu hepimiz biliyoruz. Pek az kişi şunun farkında: AB’nin Suriye’ye silah ambargosunu kaldırma kararının ardında ABD var. John Kerry son birkaç haftadır Avrupalı dışişleri bakanlarıyla kapalı kapılar ardında bunu görüşüyordu.

– KENDİSİ silah göndermeyen ABD neden AB’den buna destek vermesini istedi? 
Çünkü ABD bu çatışmaya doğrudan müdahil olmak istemiyor. Avrupa, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi Suriye’nin etrafındaki ülkelerin bu mücadeleye sahip çıkmasını ve liderlik etmesini istiyor. Libya’da da aynı şey oldu. Obama’nın ekibi “Neden sürekli her şeye bizim liderlik etmemiz gerekiyor? Bu sizin bölgeniz, sizin sorumluluk almanız gerek” diye düşünüyor.

RUSYA BELİRLEYİCİ FAKTÖR
– AB’NİN ABD destekli kararının hemen ardından Rusya’nın S-300’leri yola çıkarması nasıl etkileyecek süreci? 

S-300’ler Suriye’de oyun değiştirici nitelikte silahlar. Şimdi durum 1–1 oldu. Suriye meselesinde en önemli faktör AB veya ABD değil; Rusya. Çünkü Rusya’nın duruşu başından beri son derece somut, güçlü, ikna edici ve tutarlı. Rusya kendisini bu meseleye adamış durumda. Öte yandan Batı dünyasının kafası karışık ve tutarsız. Batı da muhalefete bir miktar silah sağlıyor ama hiçbirisi S-300’ler gibi sofistike silahlar değil. S-300’lerin gönderilmesinin yegâne nedeni dışarıdan herhangi bir müdahaleyi ve uçuşa yasak bölge oluşturulmasını engellemek. Şu anda ibre Esad’dan yana. Kendisi taarruz ediyor, müttefikleri derinden kendisine destek veriyor… Muhalefet ise sandığımız kadar bütün ve sağlam değil, özellikle Şam ve Kusayr’da. Tüm bunlar Esad rejiminin pazarlık gücünü artırıyor. Önümüzdeki günlerde durum değişebilir ama şu andaki mevcut tablo bu.

Muhalefeti alternatif olarak görmüyorlar
– Esad kaybetmediği için kazandığını düşünüyor galiba giderek. Sizce de Esad kazanıyor mu? 

Esad kazanmıyor ama burada söyle bir tehlike var: Giderek daha fazla Suriyeli Esad’ı istemese bile muhalefeti alternatif olarak görmüyor. Oranları küçük olsa da, cihatçı militan unsurların muhalefette yükselişi demokratikleşme düşüncesine gölge düşürüyor. Sadece Aleviler değil; Sünniler de “Esad’ı istemiyoruz ama alternatifimiz Somali veya Afganistan olmak” diyorlar. Esad kazanmıyor ama hayatta kaldı, durumunu güçlendirdi ve oranını bilemesek de sosyal zemini var olmaya devam ediyor. Suriye’de Esad’ın sosyal zemini sadece Aleviler değil. Çünkü Aleviler toplumun sadece yüzde 9’u. Bu kadar destekle ayakta kalamazdı. Bu nedenle daha fazla kişiden yani Sünnilerden de destek alıyor olması lazım. Bu da muhalefet için kötü haber.

ABD Türkiye’yi hayal kırıklığına uğrattı
– Hizbullah’tan ve S-300’lerden çok rahatsız olan İsrail’in sürece gerçekten müdahil olmasına ihtimal veriyor musunuz? 

Bu artık İsrail ve Hizbullah veya İran arasında bir mücadele değil. Rusya dev bir ülke ve Tartus’ta büyük bir askeri üssü var. Eğer İsrail S-300’leri hedef alırsa Rusya’nın farklı şekilde yanıt vereceğini biliyor. Bu İsrail’in ve hatta Türkiye liderliğinin de nasıl hareket edeceğini sınırlıyor. Başbakan Erdoğan’ın defalarca vurguladığı gibi Türkiye tüm provokasyonlara rağmen kendi başına Suriye’ye müdahil olmak istemedi. Bu nedenle ABD’nin liderlik göstermesini istedi ve –toplum önünde açıkça söylemeseler de- ABD’nin davranışından büyük hayal kırıklığına uğradı.

– Türkiye ABD tarafından manipüle mi edildi yani? 
Açıkçası, Türkiye’deki liderliğin Esad’ın bu kadar savaşabileceğini, müttefiklerinin onu bu kadar destekleyeceğini ve muhalefetin beklenen mücadeleyi verip, değişimi gerçekleştiremeyeceğini öngöremediğini ve yanlış hesap yaptığını düşünüyorum. Ayrıca ABD’nin retoriğini “Amerika Esad’ın kalmasına izin vermeyecek” diye okudular. Bu nedenle Türkiye liderliği ABD’den yana büyük hayal kırıklığına uğramış durumda. Şimdi “provokasyonlara gelmeyeceğiz” denilmesi de bundan kaynaklanıyor. Suriye meselesi Türk diplomasisinin sınırlarını da ortaya koyuyor.

– Ne kastediyorsunuz? 
Türkiye gelişmekte olan ekonomisi, barışçıl devlet olması, demokrasisi ile Ortadoğu’da bir model. Eğer Türkiye sert güç kullanırsa, yumuşak gücünü satması da zorlaşacaktır. Ayrıca Türkiye İsrail gibi saldırgan bir devlet de değil.

2014’e kadar kalıyor
– Bu aşamadan sonra Türkiye ne yapmalı sizce? 

Korkarım Esad 2014’ten önce hiçbir yere gitmiyor ve Türkiye’nin bununla yaşaması gerek. Türkiye bugün ve 2014 arası görebileceği zararı minimize etmeye çalışmalı. İkinci Cenevre Konferansı’nda bir uzlaşmaya varılsa bile, kararların uygulanması en az 9 ay alacaktırw. ABD ve Rusya dâhil herkes “Müzakereler 8–9 ay sürecek, bu süreçte tam otoriteli geçiş hükümeti oluşacak ve  2014’te Esad gidecek” tezine göre konum alıyor şu anda.

– Türkiye muhalefeti üst perdeden desteklediği için mi saldırıların da hedefine oturdu?
Türkiye muhalefeti desteklemese, Esad’ı desteklese bunun da Türkiye üzerinde etkileri olacaktı.  Çünkü o zaman da Türkiye’nin demokrasisi, liderliği ve özgürlüklere bakışı sorgulanacaktı. Buradaki sorun, Türkiye sadece taraf seçmedi. Türkiye’nin yaptığı sadece göçmenlere ev sağlamak değil; aynı zamanda Esad’ı devirmek isteyen silahlı muhalefetin faaliyet alanı olması. Çünkü Türkiye aynı zamanda topraklarını savaşçılara açarak, silah geçişine izin vererek askeri anlamda da destek veriyor.

Akşam Haber

Şenay YILDIZ / senay.yildiz@aksam.com.tr
Fotoğraflar: UYGAR TAYLAN