Siyon Katır Bölüğü ve Netanyahu

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya baktığımızda, Çanakkale Savaşı esnasında İngilizlere yardı eden Siyon Katır Bölüğü’nden günümüze uzanan ayrıntılı bir serüvenin hülasasını görüyoruz. “Seçimi kazanırsam, Ürdün Vadisi’ni ilhak edeceğim” vaadi de, ateşli bir mensubu bulunduğu Revizyonist Siyonist çizginin normal bir neticesi.

Nefret Stajı

Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında, farklı coğrafyalardan gelmiş, farklı hikâyelere sahip üç adam, Mısır’ın İskenderiye şehrinde buluşmuştu: Bunlardan birincisi, Afrika’nın çeşitli yerlerinde Büyük Britanya adına savaştıktan sonra, adının karıştığı yüz kızartıcı bir skandal nedeniyle emekliye ayrılan, ancak Büyük Savaş patlak verince üniformasını yeniden giyen İrlanda asıllı yarbay John Henry Patterson’dı. İkincisi, Rus ordusu saflarında uzun yıllar savaşan -hatta 1904’te Japonlara esir bile düşen-, ardından Siyonist düşünceyle Filistin’e göç edip, savaş başlarken kendisi gibi binlerce Yahudi’yle birlikte Osmanlı yönetimi tarafından Mısır’a sınır dışı edilen bir Kafkas Yahudisi, Joseph Trumpeldor’du. Ve nihayet üçüncüsü, Karadeniz kıyısındaki Odessa şehrinde gazetecilik yaparken Siyonizm akımına kapılıp, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanacağını öngörerek Filistin’de bir Yahudi yurdu oluşturmak için daha 1910’larda kolları sıvayan, İskenderiye’de de görünüşte “Russkiya Vedamosti” gazetesinin savaş muhabiri olarak bulunan Vladimir Jabotinsky idi.

Jabotinsky ve Trumpeldor, Hıristiyan kimliğine rağmen Siyonizm konusunda kendileri gibi düşündüğünü fark ettikleri Yarbay Patterson’a 22 Mart 1915 günü bir teklifle gittiler: Bir ‘Yahudi lejyonu’ oluşturarak, İngiliz ordusu saflarında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşmak istiyorlardı. Yarbay, “Kanunlara göre, orduya yabancı asker kabul edemem” dedi, “Ama size başka bir önerim var. Tamamı Yahudi gönüllülerden, katırlı bir bölük oluşturalım. Gelibolu’da bize cephe gerisinde ikmal desteği verin.” Ön cephede savaşmak isteyen Jabotinsky bu öneriyi ilk önce “aşağılayıcı” bulsa da, Trumpeldor onu ikna etti. Böylece Yarbay Patterson’un komutasında ve Trumpeldor’un pratik rehberliğinde, Yahudi gönüllülerin eğitimi başladı.

Eğitimlerin tamamlanmasının ardından, 17 Nisan 1915 günü, 562 Yahudi gönüllü ve 750 katır, Mısır’dan Gelibolu cephesine sevk edildi. Çanakkale muharebeleri boyunca, İngilizlerin safında ve Osmanlılara karşı mücadele veren bu Yahudi gönüllüler, İngiliz komutanlarının da büyük sempatisini kazanmıştı. “Siyon Katır Bölüğü” adıyla Birinci Dünya Savaşı literatüründeki yerini alan bu gönüllülerin bir bölümü, savaştan sonra Filistin topraklarına göç ederek, Arap kıyımına girişti. Bir bölümü de “Yahudi Lejyonu”nu oluşturmak üzere İngiltere’ye gönderildi.

Uzlaşmaz bir militan ve ateşli bir Siyonist olarak, Vladimir -sonradan İbranice ‘Zeev’ ismini de aldı- Jabotinsky de Filistin’e gidenler arasındaydı. 1 Mart 1920’de, çok sevdiği dostu Joseph Trumpeldor’u Araplarla yaşanan bir çatışmada kaybeden Jabotinsky, Filistin’in yerli sakinlerine karşı daha da düşman hale gelmişti. Chaim Weizmann ve David Ben Gurion gibi Siyonist liderlerin aksine, herhangi bir diplomatik uzlaşma çabasına girmeden, Arapların elindeki bütün toprakların mümkün olan en kısa ve kestirme biçimde, ne pahasına olursa olsun alınmasını savunan Jabotinsky, kısa süre içinde ana akım Siyonizm’den koptu. Kendi siyasî partisini (Betar) ve kendi gizli yer altı terör örgütünü (Irgun) kuran Jabotinsky, 1923’te kaleme aldığı “Demir Duvar” adlı ünlü makalesinde, Araplarla anlaşmanın mümkün olmayacağını savunuyordu. Siyonizm idealine bugünkü Ürdün topraklarını bile dâhil eden Jabotinsky, çizdiği yeni çerçeveye “Revizyonist Siyonizm” adını vermişti. Tüm bu mücadelesinde onun sağ kolu olarak çalışan isim ise, Benzion Netanyahu isimli bir tarihçiydi.

4 Ağustos 1940’ta, Betar’ın yaz kampı için bulunduğu New York’ta kalp krizinden ölen Vladimir Zeev Jabotinsky, terör bayrağını, sadık öğrencisi Menachem Begin’e emanet etmişti. Irgun lideri olarak, İsrail’in kuruluşu öncesinde Filistin topraklarında çok sayıda terör eylemine imza atan (en bilineni 9 Nisan 1948 tarihli Deyr Yâsîn Katliamı’dır) Begin, 1973’te kurduğu Likud Partisi’yle, dört sene sonra iktidara geldi. 19 Kasım 1977 akşamı, Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın uçağı İsrail’e indiğinde, havaalanında onu karşılayanlardan biri de Begin’di. Sedat, Yahudilerle barışmak ve İsrail’i resmen tanımanın ilk adımını atmak üzere geldiği Kudüs’te, King David Hotel’de konaklamıştı. 22 Temmuz 1946’da, Begin’in emriyle Irgun tarafından bombalanan ve 91 kişiye mezar olan King David Hotel’de. Ortadoğu’ya mahsus tatsız ironiler silsilesi bununla da kalmadı: Menachem Begin, ertesi yıl Enver Sedat’la birlikte Nobel Barış Ödülü’ne lâyık görüldü.

İsrail’de aşırı sağ siyaset bu çizgide şekillenirken, Benzion Netanyahu’nun küçük oğlu Benyamin de, kelimenin tam anlamıyla, “nefret stajı” görüyordu. 1949 doğumlu Netanyahu, Jabotinsky’ye yetişemese de, fikir dünyası onun idealleri çerçevesinde oluşmuştu. Yarbay John’un isminin verildiği ağabeyi Jonathan, Filistinlilerin kaçırdığı bir yolcu uçağının kurtarılması sırasında 1976’da Entebbe’de (Uganda) öldürülünce, Benyamin’in Araplara karşı düşmanlığı doruğa tırmanmıştı. 4 Kasım 1995’te İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin’in bir Yahudi yerleşimci terörist tarafından öldürülmesinden sonra düzenlenen ilk seçimle başbakan olan Netanyahu, yerleşimcilerin Yahudi bir başbakanı öldürebilecek kadar azgınlaştığını da yaşayarak görmüştü. Araplara hazır düşmanlığına, böylece yerleşimcilere yönelik “gebe bir korku” da eklenmiş oldu.

Kısacası, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya baktığımızda, Siyon Katır Bölüğü’nden günümüze uzanan ayrıntılı bir serüvenin hülasasını görüyoruz. “Seçimi kazanırsam, Ürdün Vadisi’ni ilhak edeceğim” vaadi de, ateşli bir mensubu bulunduğu Revizyonist Siyonist çizginin normal bir neticesi. Bu vaadin ona seçim kazandırıp kazandırmayacağını ise, 17 Eylül Salı günü hep birlikte göreceğiz.

Yeni Şafak / Taha Kılınç