Türkiye ulusalcı kesimin repliğidir Şeyh Said Efendi’nin İngiliz ajanı olduğu iddiası!
Bu konuda ellerinde tek bir tane delil kırıntısı yoktur.
Tutundukları tek dal şudur:
“Lozan’da sonuçlanmayan Musul meselesi görüşülüyorken Şeyh Said isyan etti. O halde Şeyh Said bir ajandır”.
Bu iddia masada kaybedilen bir yenilginin faturasını Şeyh Said Efendiye mal etmekten başka bir şey değildir.
Aslında Musul meselesi de derinlemesine tahlil edilmiyor.
Çünkü Musul meselesinde İngilizleri sıkıştıracak bir Amerikan anahtarı vardı.
Amerikalılar Musul Petrol bölgesinin 1908 öncesinde Sultan Abdulhamid’in “Padişah Hazinesi” olduğunu öğrenince petrolden pay kapmak için İngilizleri sıkıştırmaya ve Türkiye’ye destek vermeye başlamışlardı.
Çünkü Amerika devasa petrol bölgesine İngilizlerin çökmesini istemiyordu.
Amerikan petrol şirketleri II. Abdülhamit’in varislerini bularak onlar sayesinde petrol çıkarılan alanlar üzerinde söz sahibi olmak istemişlerdi. Aslında Türkiye iki büyük gücün Musul meselesinde kapışmasını “çıkar”a dönüştürebilirdi.
Amerikalılar Musul’un padişah hazinesi olduğunu ve yasal mirasçılarının bu hakka sahip olduğunu savunup İngiltere’ye sert notalar verirken Türkiye Abdülhamid’in mirasçıları üzerinden yeni bir “Osmanlı geri döndü” tartışması yaşamamak için İngiltere’nin petrolden pay teklifine razı olmuştur.
Musul, Şeyh Said Efendi’den dolayı değil; Osmanlı Hanedanın adı bir daha herhangi bir konuda gündeme gelmesin diye kapatılmış bir meseledir.
Hem sonrakilerin sakız gibi çiğnediği “Şeyh Said İngiliz ajanıdır” söylemi için dönemin başbakanı İsmet İnönü “İngilizlerin hazırladığı veya meydana çıkardığı hakkında kesin deliller bulunmuyor.” Der.
Mustafa Kemal Şeyh Said kıyamı için “emperyalist bir proje” demiyor. Bir “karşı devrim” diyor? “mürettep, umumi, irticai” diyor. Oysa o koşullarda antiemperyalist söylem modaydı. Rahatlıkla kullanılabilirdi ama Mustafa Kemal kıyama “karşı devrim” diyor.
1924’teki Nesturî isyanının nasıl ve kim eli ile çıktığını araştırmayan resmi tarih erbabı, Şeyh Said kıyamı öncesindeki provokasyonlardaki İngiliz parmağını arayacağına dönüp dolaşıp en kolayını seçti: Şeyh Said İngiliz ajanıdır.
Oysa Şeyh Said İngiliz ajanı olsaydı Ulusalcıların onu idam edebilme imkan ve kaabiliyeti yoktu.
Şeyh Said İngiliz ajanı olsaydı kıyam sürecinde katledilen 20 bin kişi için uluslararası kamuoyu harekete geçerdi.
Yaşanan sürgünlerin bedeli Türkiye’ye ödettirilirdi.
Abdullah Öcalan’ın yargılanmasına müdahil olan BATI
1915’teki Ermeni Olaylarına müdahil olan BATI
1925 ile ilgili neden susuyor?
-Şeyh Said ajan ise- Neden ajanlarının hukukuna sahip çıkmadılar?
2016 yılında şahit olduğumuz FETÖ darbesinden sonra ABD ve Batı’nın Fetullah Gülen’e nasıl sahip çıktığını görmediniz mi?
Bu arada sadece ulusalcılar Şeyh Said’i ajanlıkla suçlamaz.
Benzer bir dil Abdullah Öcalan’da da vardır.
“Mustafa Kemal, İngiliz oyunlarını kısmen de olsa çözmüştü. İngilizler kendi politikaları için Türkiye’de Kürtleri devletin önüne attılar. Bunlar hep böyle yaptılar. Şeyh Said’i kullandılar. Şeyh Said’i kullanarak Musul ve Kerkük’ü aldılar, bu şekilde Mustafa Kemal’e de Kürtlere yönelme yolunu açtılar. İngiltere bu şekilde Şeyh Sait üzerinden politika geliştirdi. Benim üzerimden de politika geliştirmeye çalıştılar ama ben kendimi kullandırtmadım, kendimi kullandırmayacağım, benim üzerimden politika geliştirmelerine izin vermedim.”
(26 AĞUSTOS 2009 TARİHLİ GÖRÜŞME NOTLARI)
Doğru Haber / Mustafa Karakaş