Şehr-i Ramazan ve Oruç

Geleneğin rahmet ve bereket ayı ve on bir ayın sultanı olarak adlandırdığı bir Ramazan ayına daha erişmek üzereyiz. Ayların içinde Ramazan ayını ayrıcalıklı kılan, hidayet rehberi olan Kur’an’ın nazil olmaya başlamasıdır.

Ramazan ayı, içerisinde insanlar için hidayet rehberi, doğruyu gösteren açık belgeleri kapsayan ve hak ile batılı birbirinden ayıran kitap olarak Kur’an’ın indirilmiş olduğu aydır. Sizden kim bu aya erişirse onda oruç tutsun…” (Bakara/185)

Geleneğin rahmet ve bereket ayı ve on bir ayın sultanı olarak adlandırdığı bir Ramazan ayına daha erişmek üzereyiz. Ayların içinde Ramazan ayını ayrıcalıklı kılan, hidayet rehberi olan Kur’an’ın nazil olmaya başlamasıdır.

Şüphesiz ki Müslümanların kulluk görevlerinin aylara göre artıp eksilmemesi, her daim süreklilik üzere devam etmesi gerekmektedir. Ramazan ayını farklı kılan ise, vahyin nazil olmaya başlaması ve manevi ikliminin fıtrat üzerindeki etkisidir. Kulun kulluğunu şuurla yapması, aynı zamanda hidayet rehberine göre kendisini yeniden formatlaması, Ramazan ayı içinde rahmet ve bereketin artması, Ramazan ayını diğer aylardan farklık kılan sebeplerdendir.

Allah’ın farzlarından bir farz olan, emirlerinden bir emir olan oruç ibadeti, Allah için belli vakitler aralığından yemeden içmeden kaçınmayı, bütün uzuvlarıyla kulluğu Allah’a has kılmayı gerektiren bir ibadettir. Birçok hikmeti bulunmakla birlikte, Müslümanlar orucunu Allah emrettiği için tutar ve karşılığını sadece Allah’tan bekler. İnsan nefsine ağır geldiğinden oruç tutmak dünyevileşmiş insanlar için imkânsızlar dairesinde değerlendirilir.

Eskilerin “Ahir Zaman” diyerek adlandırdığı modern çağ, insan nefsinin ilahlaştığı, ilahlaştırıldığı bir çağdır. Çalışmanın da ibadet olarak değerlendirildiği fakat ibadetlerin ise çalışmak için ertelendiği hatta yapılmadığı bir zaman diliminde, sadece tüketmek için yaşayan insanoğlu için, aç ve susuz durmak elbette mümkün değildir. Allah’ını unutanlardan oruç tutması da beklenemez.

Müslümanlar bütün ibadetlerinde asıl kastedilenin ne olduğunu bilmeleri gerektiği gibi, oruç ibadetinde de aslında ne yapmakta olduklarını idrak etmeleri gerekir.  Yaşadığımız çağ itibarıyla ibadetlerin aslında neye tekabül ettiğine dair bilinç, Müslüman zihninde bulanıktır. Geleneksel öğretinin alışkanlık üzerine bina ettiği ibadetlerde olduğu gibi, oruç ibadeti de ruhuna nüfuz edilmeden yerine getirilmektedir.

Müslümanlıkta bütün ibadetlerin ucu mutlak manada tevhide bağlanır. Ne yaparsanız yapın, hangi amelde bulunursanız bulunun, ya tevhid kalesini tahkim edersiniz, ya da o kaleyi tahrip. Oruçta böyle bir ibadettir. Bedeninizle, malınızla, paranızla, zamanınızla, işiniz gücünüzle, konuşmanızla, velhasıl bütün azalarınızla oruç tutmalısınız. İşte bu ibadet, modern çağın yaşam tarzı kalıplarına sığmayacağı gibi, adaletsiz üretim ve ahlaksız tüketim kültürüne de itiraz eder.

İnsan neden saatlerce aç kalır? Böyle bir ameli davranış başka hangi beşeri ideolojide mevcuttur. Ya da hangi ideoloji mensuplarına böyle bir eylemi dayatma cesaretinde bulunabilir? Ve hangi ideoloji mensuplarını gecenin bir yarısında, uykunu ve gafletin en yoğun saatlerinde sıcak yatağından kaldırıp kıyama geçirebilir? Böyle bir şey ilahı beşer olan hiçbir ideoloji için mümkün değildir. İşte Müslümanların diğerleriyle ayrıştığı yer de burasıdır. Zira Müslümanlar kimin emriyle hareket ettiklerini ve neden gecenin bir yarısında ayağa kalktıklarını bilirler.

Müslümanlar açısından oruç, çağlar boyunca İslam dışındaki mevcut paradigmalara itirazı temsil etmiştir. Aslında İslam’da her ibadet kendi dışındaki paradigmalara itiraz eder. Fakat oruç; tüketimi, israfı, diğerlerini düşünmeyi, yardımlaşmayı, insani ilişkileri geliştirmeyi, Allah ne verdiyse birlikte yiyip içmeyi ve çağımızda çok hızlanan hayatı biraz yavaşlatmayı gündeme getirdiği için, hassaten önemlidir. Orucun, sıhhate yönelik katkısı modern tıp tarafından dahi teslim edilmiş bir haktır.

Yeryüzü insanlığının her türlü musibetlerle sınandığı çağımızda, insanoğlunun aklının ermediği, daha doğrusu işine gelmediği bir tek şey varsa, o da Alemlerin Rabbi olan Allah’a teslimiyetini göstermemesidir. Oruç ise, teslimiyetin temsili gibidir. Her türlü bedeni ve nefsi arzulardan, ihtiyaçlardan uzaklaşıp, Allah’a teslim olmaktır. Bir süreliğine olsa da, açların yoksulların, ihtiyaç sahiplerinin halini anlamak, onlarla hemhal olmak için ilaç gibidir. Her türlü imkân var iken sabretmenin ve Allah için vazgeçmenin adıdır oruç.

Sadece ve sadece Allah emrettiği için aç ve susuz durulur. Aynı zamanda samimiyet testidir, Allah ile kulunun arasında kalan, sadece ikisinin bildiği ibadet türüdür. Alenen açıklanmazsa, kimse kimsenin oruç tutup tutmadığını bilmez. Bir kendisi bilir bir de Rabbi olan Allah. Teslimiyetin esasına dairdir oruç ibadeti.

Ramazan ayı, Müslümanların birbirleriyle kaynaşmasını, paylaşmasını, ziyaretleşmesini, oruçlarını birlikte açmalarını sağlaması açısından ibadet boyutlu sosyal bir fonksiyon içerir. Küslükler giderilir, iletişim güçlenir, birlikte ortak amellerde birleşme, organize olma becerileri gelişir. Oruç ibadetinin ucu tevhide bağlanması hasebiyle, vahdeti de içerir. Beraber olmanın, beraber hareket etmenin imkânları gündeme gelir.

Müslümanlar Ramazan ayında tuttukları oruç ile yeryüzü zalimlerine, hak yiyicilerine, laik seküler siyasete, hukuka, iktisada, içtimai yapıya karşı direnç sahibi olurlar. İslam dışılığa karşı güçlenmek için eksiklerini gediklerini onarır, tamir eder, gelecek günlere daha sağlam bünye ve bilinçle ulaşırlar. Bilinçli iman ile tereddütlü nifakı ortaya çıkarması açısından oruç ibadeti önemli fonksiyon icra eder.

Oruç insanların yeryüzüne sadece midesini doldurmak, nefsani arzularını tatmin etmek için gelmediklerini hatırlatır. Gerekirse Allah için her şeyden vazgeçebilmenin adıdır oruç ibadeti. Müslümanlık binasının ana direklerinden biridir. Bedeni, fikri ve vicdani ibadettir. Bu ibadetin mahiyetini anlayabilmek, ibadeti eda etmekle mümkündür. Oruç tutmayanlar ise, onun içerdiği muhteşem huzuru asla anlayamazlar.

Oruç Müslümanları muvaffakiyet ve zafere götüren önemli bir ibadettir. Aç ve susuz durulsa da, sonucu hakiki bahtiyarlıktır. Dünyada insanlar belli bir vakit, belli bir hal üzere yaşarlar. İşte oruç ibadeti de Allah rızasını bir ömür hal edinmenin vesilesidir. Kara günlerde ak yüzle, metanet ve sabırla yaşamanın bilincini verir. Oruç tutmayanların açlık ve susuzluk, arzu ve isteklerden mahrum kalmak gibi gördüğü oruç, Müslümanlar için sabır ve metaneti öğreten öğretmendir.

Oruç, Allah rızası ile hallenmek, sadece ve sadece Allah emrettiği için eda edilen, içeriğinde muhteşem bir huzur barındıran, muazzam bir ibadettir. Ehli iman bu durumu bildiği için, her yıl Ramazan ayının gelmesini sabırsızlıkla bekler.

Rabbimizden rızasına uygun ibadetler yapmayı, tutacağımız oruçları, eda edeceğimiz ibadetleri kabul etmesini niyaz ederim. Tüm Müslümanlara hayırlı Ramazanlar dilerim.

Yakup Döğer/İktibas Dergisi