Sadece Saldırganlıkla Ayakta Durabilen ABD

ABD’nin niyeti borçlarının üzerine yatmak, aşama aşama doları dünyâdan çekmek, birikmiş ve mühim bir kısmı borçlarına karşılık olan dolar stoklarını yağmalamak, enerji merkezlerini tek başına sâhiplenmek. Doların hâkimiyeti üzerinden enerjiyi silâhla evlendirmek istiyor. Uyuşturucu ve diğer bol kazançlı yasa dışı işlerin rantları onun evlilik dışı başka işleri olacak. Bu yolda yalnız ve öyle olmak istiyor. Nihâî tahlilde savaşsız bu işin altından kalkamayacağını biliyor. Savaşı sınırlandıran ve ABD’ye yükümlülük getiren mevcût anlaşmaları tek tek fesh ediyor. Hâsılı ABD, okyanusların efendisi yaralı bir Büyük Beyaz gibi saldırıyor.

Büyük Beyaz

Para ve enerji savaşları bütün şiddetiyle sürüyor. Silâh ve uyuşturucu ticâreti terör ağıyla birlikte bu savaşların yaşandığı coğrafyaya yerleşmiş durumda. İşin mantığını akılla açıklamak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor denebilir. Hâlbuki pek de öyle değil. Eğer diyalektik perspektiften bakacak olursak, her aklî şeyi kuşatan bir akıldışılık; her akıldışı şeyi yöneten bir akıl olduğu görülebilir. Bu, sermâye ve ona dâir yapıların işleyişinde çok net olarak ortada.

Sermâyenin dayandığı akıl, uzun bir zaman dilimi boyunca kapalı devre işledi. Buna göre, sermâye birikimini başaran MD (Merkez Dünyâ), sermâyeyi hasis bir şekilde elinde tutacak; asla YMD (Yarı Merkez Dünyâ) ve KD’ye (Kenar Dünyâ) sızdırmayacaktı. Bu sızdırmazlık ilkesi devlet, ulus ve sermâyenin evliliği üzerinden gerçekleşiyordu. Cârî ekonomi-politik akıl buydu. Bu bağlamda, YMD, “eksik devlet”, “eksik ulus” ve “eksik sermâyeye” dayalı kısır çevrimlere mahkûm bırakıldı. Bu çevrimlerden esenlikli bir şekilde çıkmak mümkün değildi. Bu kısırlığı aşmak için, eksik devletler bürokratik bir şişmeye evrildi ve eksik kalkınma açıklarını telâfi etmek uluslara abanıldı. Meselâ Sovyetler bu çevrimin kısırlığını görece aştı ama ulus (proleterya) tahrip edildi. Devlet ise bürokratik bir yozlaşmaya uğrayıp işlemez hâle geldi.

Aslında devlet, ulus ve sermâye arasındaki evlilik, daha evvelki yazılarımda sebepleri üzerinde bolca durduğum üzere, sürdürülebilir değildi. Keynes’in formülleri, kendisinin de îtiraf etmiş olduğu üzere, orta vâdeli bir dayanıklılığa sâhipti. Kendi öz aklının şehveti ile güdümlenen sermâye, teknolojik imkânları da yanına alarak bu bağları yıprattı ve kurulu network’ün dışına çıktı. Bu, Dolar temelli merkez kaç bir süreçti. Sermâye, sıcak para oyunları veyâ üretim yatırımları üzerinden YM coğrafyalara aktı. Çin, bu fırsatı disipline etti ve büyük çaplı yatırımlara dönüştürdü. O kadar ki, neticede Merkez Dünya ağır bir üretim kaybına uğradı. Dahası MD ve YMD arasındaki ilişkiler tersine döndü. Evvelden, MD arzı elinde tutup, YMD’yi kontrol ederken; yeni gelişme doğrultusunda kendisi bir pazar oluyor ve borçlu duruma geliyordu. MD’yi rahatlatan; alım-satım ilişkilerinin Dolara tâbî olmasıydı. Ama, bu rahatlık Doların yıpranmasını engellemedi. Karşılığı olmayan Dolar hacminin şişmesi, türev piyasalarda Doların uçuculaşması durumu alabildiğine karmaşık hâle getirdi. Kendisini ulus ve devlet yapılarıyla kayıtlı hissetmeyen sermâye, Dolar üzerinden yaşanan finansal krizleri aşmak için Dolar dışı para birimlerini hayâta geçirmeye yeltendi. Bu da, başta Doların sâhibi olan ABD îtibârıyla hegemon devlet yapıları için bir bek’a meselesi olarak algılandı ve küresel finansal sermâye ile ABD arasındaki ölümcül kavga başladı.

Küresel finansal sermâyenin bu kavgadaki tercihi ABD ile değil, Çin ile uzlaşmak oldu. (Çin Komünist Partisi’nin son târihi kongresinde küreselleşmeye yapılan uzun övgüleri unutmayalım). Pek orta konulmayan bir bağ var. Bitcoin rastgele bir ekonomik mâcera değildi. ABD’nin en büyük alacaklısı olan Çin’in başlattığı Tek Yol Projesi, nihâi tahlilde Dolar dışı bir para biriminin, şimdilik engelleniyor olsa da, hayâta geçirilmesini içeriyor.

ABD’nin vargücüyle asılıp direndiği süreç bir kaç açılıma sâhip görünüyor. Bu yolun çeşitli aletlerle istikrarsızlaştırılması açılımlardan birisi. Terörle bezeli bu istikrarsızlaştırma süreçleri bazı temel fay hatlarına oturuyor. İlki, Çin’e deniz yolunun kapatılmasını içeriyor. İkincisi, Orta Asya, yâni Afganistan ve Pakistan üzerinden engellenmesini ihtivâ ediyor. Buna zaman içinde, Çin’deki Uygur meselesi ve bâzı Orta Asya Türk Cumhûriyetlerinin dâhil edilmesinden endişe ediyorum. Üçüncüsü, Yakın ve Ortadoğu’nun cehenneme çevrilmesi ki; bu İran, Türkiye, Suriye ve Irak üzerinden Arap, Türk ve Fars nüfuslarını kafa kafaya getiriyor. Arada elbette Kürt kaması var. Amaç İsrâil’i rahatlatmak, Arap ve Fars petrolünü üzerinden Hindistan’ı kontrol etmek ve Çin’i baskılamak. Arap sermâyesine el koymak da cabası. Dördüncü hat Kuzey Afrika’da. Arap Baharı ile darmadağın edilen bir coğrafya bu. Bu hat hem enerji ve değerli mâdenler yönünden zengin Afrika’nın kontrol edilmesini amaçlıyor. Fransa’nın Kıtadan sökülüp atılmasını, Çin’in yayılmasını engellemeyi hedefliyor. Senaryoda Kıt’a Avrupasını muazzam bir yasadışı göç akınına mâruz bırakmak da var. Bu hat, doğrudan Avrupa’ya bağlanıyor. Dördüncüsü hat, küresel finansal sermâyenin yönettiği Kıt’a Avrupası’nda Almanya ve Fransa’nın zayıflatılması. PIGS ve Rusya ile AB’nin belkemiğini oluşturan Almanya ve Fransa’nın arasının açılması, yabancı düşmanlığı güden partilerin iktidâra getirilmesi senaryonun dalları ve budakları.

Bu hatlara son zamanlarda ABD’nin arka bahçesi olarak gördüğü Lâtin Amerika da eklendi. Son direnç kalelerinden birisi olan olan, altın ve petrol zengin Venezuela hedefte. Bu arada uyuşturucu sektörü büyük ölçüde ABD’nin kontrolüne geçti.

ABD’nin niyeti borçlarının üzerine yatmak, aşama aşama doları dünyâdan çekmek, birikmiş ve mühim bir kısmı borçlarına karşılık olan dolar stoklarını yağmalamak, enerji merkezlerini tek başına sâhiplenmek. Doların hâkimiyeti üzerinden enerjiyi silâhla evlendirmek istiyor. Uyuşturucu ve diğer bol kazançlı yasa dışı işlerin rantları onun evlilik dışı başka işleri olacak. Bu yolda yalnız ve öyle olmak istiyor. Nihâî tahlilde savaşsız bu işin altından kalkamayacağını biliyor. Savaşı sınırlandıran ve ABD’ye yükümlülük getiren mevcût anlaşmaları tek tek fesh ediyor. Hâsılı ABD, okyanusların efendisi yaralı bir Büyük Beyaz gibi saldırıyor.

Yeni Şafak / Süleyman Seyfi Öğün