Bilgi, insanın eksik ancak tarifi biraz zor olan istek veya ihtiyacının elde etme uzantısıdır. İnsan bilmek ister; çünkü insan merak eder. İnsan bilgiyi elde etmek ister; çünkü insan yapısı bilme üzerine kuruludur. İnsan bilgiyi elde ettikçe ve bilme ihtiyacını giderdikçe teskin olur.
Bilgiden yoksun insan, kavrama ve ifade yönü eksik insandır. Bu durum insanın olgunluk, üretkenlik ve verimlilik yönlerine indirilmiş bir balta gibidir. Bilme çabası adına adımları olmayan bir insandan toplum adına atıl varlık olmasından başka bir şey beklenemez. Daha da önemlisi, bilginin aslında insanın aklıyla birlikte kalbine de girmesi gerektiği gerçeğidir. Bilginin girmediği kalbe hoşnutsuzluk girer. Üstüne üstlük kalbe girmeye çalışan bilgi, kirli bilgi ise bu, en tehlikeli durumlardandır. Çünkü kirli bilgi kalbi kirletir. Eğer insanın kalbi kirlenirse bakışı kirlenir, okuması kirlenir, dili kirlenir; yaklaşımı, davranışı, anlayışı, kavrayışı kirlenir. Hasılı, kalbin kapısından içeri girmeyi başarmış masum olmayan bir bilgi, insanın mütemadiyen devam eden çürümüşlüğünü hızlandırır.
Bilgi, elbette bir türden meydana gelmiş yığınlar değildir. Bilgi, özellikle modern çağda bazen balyoz, bazen zulüm kırbacı, bazen sömürü aracı, bazen saldırı okları olarak kullanılabilmektedir. Özellikle bilgiyi ahlaktan ayrıştırma çabaları, bilgiyi kötünün elinde nesneleşen kötü bir fenomen haline dönüştürebilmektedir. Açıkçası, bilgiye yüklenen anlam girişimlerinden sonra özellikle günümüzde bilgi, eylemleri hakikat çemberinden uzaklaştırma aracı olarak kullanılmaktadır.
Bu açıdan bilgiyi iki yaklaşımla ele almak mümkündür. Birincisi, bilginin amelle bütünselliğinin bozulması sonucu oluşan anlamsızlık. İkincisi, bilgiyi hakikat dalından soyutlayarak ona yüklenen seküler tanımlama.
Bilgiye yapılabilecek en büyük kötülüklerin başında bilgiyi yaşamamak gelir. Bilgi, hayata geçirilmediğinde özellikle dönüştürücü etkisini kaybeder. Çünkü davranışa dönüşmeyen bilgi soyut haliyle kalır. Soyut olma hali, çoğu zaman büyüme durumundan mahrum kalır ve etkili olmayı başaramaz. Amele dönüşmeyen bilgi dünyevileşmeye, bilgiyi yansıtan iyi ameller de anlamlı yaşantıya götürür. Bilgi amelle birleşmezse ve bilgiye ahlak giydirilmezse, hakikatin ciddiye alınmadığı benlik merkezli özerk yaklaşımlar belirir. Bilgi eylemden koparıldığı vakit yük olur. Çünkü yük indirildiğinde insanı rahatlatır, taşındığında değil. Yük olmaya devam eden şey eziyet verir. Hem akla hem kalbe eziyet çektiren etken, toplumda selamet meydana getiremez. Neticede toplum acılar çeker, bunalım yaşar.
Herhangi bir şey hakkında malumat sahibi olduktan sonra kişiden beklenen durum tavır almaktır. Yani bir şey ile ilgili bilgi elde eden kişi elde etmiş olduğu bu bilginin içeriği ve niteliğine göre olumlu, olumsuz veya tepkisiz tavırlar alır. Burada bilginin harekete geçirme ve davranışa yöneltme özelliğinin olduğu fark edilmelidir. O halde bilgi eyleme geçirici güç olarak ele alınırsa eylemden ayrıştırılan bilginin de edilgen olduğu rahatlıkla söylenebilir. Eylemle buluşturulmayan bilgi, anlamdan mücerret kılınmış yönelimle eş değerdir. Bu da gayesizlik demektir.
Bilgi hakikatten yüz çevirdiğinde zorbalığa evrilir. Bilgiye beslenme ve doğruyu elde etme anlayışlı bir yaklaşım, toprakta tohumun filizlenmesi gibi bereket getirir, verimlilik sağlar. Bilgi, saflığını koruduğunda insanın, kendi fıtrat yapısında korunaklı olarak kalmasını sağlar. Ancak bilgiye, meydan okumak amacıyla yaklaşıldığında da insan, nefsinin ön plana çıkma ve egosunun emirlerine müptela oluşuna karşı koyamayacak duruma gelir. Şu bir gerçek ki zihne, karşıdakini mağlup etme gayesiyle çağrılan/yerleştirilen bilgi yüktür ve bu yük çoğu zaman kalbin verimli topraklarını istila eder.
İnsan bilmek ister. Zira bilme arzusu fıtratta var olan ihtiyaç hâlidir. İnsan bilmediğini tanıyamaz, tanımadığını sevemez, sevmediğini kabullenemez. İnsan bu sebepten dolayı, yabancı gördüğüne, onu bilene ve tanıyana kadar mesafeli yaklaşır. Bilmek, insanda önce bilme isteğine sonra da bilme çabasına dönüşür. Ardından kendisinde merak uyanır. Merak zamanla onu harekete geçirir ve insan araştırmaya yönelir. İnsan araştırma neticesinde elde etmiş olduğu bilgiyi yaşama döktüğünde bu, kendisinde cevhere dönüşür. Başka bir deyişle, yaşamın merkezine taşınan bilgi, insanın eylemlerini bilinçli kılar. İnsanın kimliği ve kişiliğini yansıtan işte tam da bu bilinçli eylemleridir. Ancak yaşama aktarılmayan bilgi, zihinde yerini aldıktan sonra dar alanda hapsolmaya başlar. Bilgiyi taşıyan insan, bu bilgiyi kullanmadığında aslında bilgiyi köreltmiş olur. Karşıdaki muhatabını alt etme adına kullanıldığında ise bilginin anlam dünyasına haksızlık eder. Bu, bir açıdan, bilgiye zulüm yüklemek demektir. Eğer birey elde etmiş olduğu bilgiyi hakikat laboratuvarından geçirme endişesi taşımazsa o vakit bu bilgiyi kirletir. Kirli bilgi de zehirli eylemlerin kaynağıdır. Bilindiği üzere toplumu çürüten devasa etkenlerin başında, zehirli eylemlerin kabulü ve tepki görmemesi hâli gelir.
Yine belirtmekte fayda var. Bilgiyi çağıran aklın, amelle bilgiyi somutlaştırma neticesinde kalp huzursuz hâlinden kurtulur. İnsanın ruh dünyasında mutmain durumun yeşermesi, inanılan ile yaşanılanın uyumluluk hâlidir. Yani ruha eziyet etmemenin yolu, kalbe gereksiz yükler yüklemeyen aklın istikamet çizgisinden sapmama gayretidir.
Bilgi işlendiği taktirde toplumları felaha, refaha, olgunluğa, erdeme, iyiliğe ve güzelliğe götürür. Ancak bilginin iyi niyet ve temiz yaklaşımla ele alındığında temiz neticeler doğurduğu da unutulmamalıdır. Bilgi kötü niyetin saldırısına uğradığında çoğu zaman putlaşan bazen de nesneleşen itici güç olur. Zorbalığa alet olan bilgiden etkilenen bireyler, çok çabuk çoğalır. Bunların, insanlık adına iyilik ürettikleri ve nefretle aralarına mesafe koydukları hiçbir zaman görülmemiştir. İnsanlar bilgiye, elde etme ve kullanma amacıyla yaklaştıklarında ortaya çıkar ağırlıklı kişilikler çıkar. Ancak bilgiye, elde edip dönüştürme ve toplumun ıslahı için yaklaşımlar gerçekleştiğinde, toplumdaki tahammül gösterememe ve kibir üzere var olma hâli son bulacaktır. Zira bilgi besler. Hem iyi yol üzere, hem de kötü hal üzere. Önemli olan kötü beslenmeyi terk edip, verimli ve dengeli beslenmeyi ilke haline getirmektir. Bilgi, ancak bu şekliyle olumlu anlamda dönüştürücü etkisini gösterebilir.
Kadir Çiçek/Her Taraf