Muhterem Müslümanlar! Fazla Para Neye Yarar?

Fakat günümüzde para da iman da varlığını ve yokluğunu üç beş dakikalık bir konuşmadan sonra ortaya koyabilecek dışavuruma sahip hale gelmiştir. Yani anlayacağınız para kendini son derece geliştirmiştir.

Para ile ilgili birçok metafor geliştirebilirsiniz. Hepsine uyum sağlayabilecek karakterdedir para. Ne de olsa mezhebi geniştir paranın. Şu benzetmeden daha şümullüsü var mıdır acaba? “Para bir turnusol kağıdıdır.” Karı ile koca arasına girer, kardeşlerin dirliğini bozar, akrabayı akrabaya kırdırır. Halk arasında çokça kullanılan bir tabir vardır hani; “Onun dini imanı para” diye. Kimi zaman kişinin dininin imanının yerine kayyum olarak atanır. Dinin umdeleri paranın çizdiği dairenin dışına taşamaz. Yine para ile ilgili halkımızın klişeleşmiş bir peşin fikri vardır: “Para ile imanın kimde olduğu bilinmez” diye. Belki eski zamanlar için bu doğru olabilir. Fakat günümüzde para da iman da varlığını ve yokluğunu üç beş dakikalık bir konuşmadan sonra ortaya koyabilecek dışavuruma sahip hale gelmiştir. Yani anlayacağınız para kendini son derece geliştirmiştir.

İman, paranın bulunduğu yerde sahibine karşı boynu kıldan ince bir yaklaşımla muamele eder. Kim ne derse desin imanın en büyük çeldiricisi paradır. Sadece para babası ya da paragöz olmak bakımından anlaşılmasın bu durum. Aynı zamanda parasızlık, meteliksizlik ve züğürtlük de bundan gerektiği biçimde nasibini alır. Zira paranın egemen olduğu bir dünyada parasızlık gibi bir sorun vardır. Para normal yaşantısını devam ettirmiş olsaydı ne yoksul ne de varsıl gibi birbirine tahakküm eden sınıflar olmayacaktı.

Paranın belli ellerde dönüp dolaşan bir meta halini alması insanların çoğunun ömürlerini sadece zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için para peşinde heder etmeleri sonucunu doğurmuştur. Düşününüz bir kere, dünyaya yerleşemeden dünyadan gidiyorsunuz. Sizin kiracı olmanız başkalarının ev sahibi olmalarının bir neticesidir. Başını sokacak bir evi ve bir bineği olmadan bir ömür yaşayan insanın dünyada mukim olmasının ne anlamı vardır ki? Elbette ki insanların özel mülkiyetleri olmalıdır. Fakat İslami dünya görüşüne bağlılığını ifade eden birisi için özel mülkiyet o kadar da özel bir şey değildir.

Bir kişinin ihtiyaçlarının çok üzerinde paraya ve mülkiyete sahip olması “Din günü” zaviyesinden bakıldığında hata yapma ve günah işleme olasılığını yükselten bir imkândır. Hata ya da günah bir potansiyel olarak her insanın dünyasında mevcuttur. Ancak günahın kuvveden fiile geçebilmesi bir imkânla mümkün olmasına bağlıdır. Para bunun en elverişli sponsorudur. Başkalarının zaruri ve hayati ihtiyaçlarını karşılayamadığı bir ortamda parasını ve mülkiyetini artırmak için gecesini gündüzüne katan kişiyi çalışkanlığından dolayı övebilirsiniz, lakin başkasının muhtaçlığına aldırış etmeden kendine maddi yığınaklar yapmasını da anlayışla karşılayamazsınız. Çünkü Kur’an bu tür insanları anlayışla karşılamaz. ((Vay haline o kişinin) ki, serveti biriktirir ve onu bir kalkan sayar”) (Hümeze-2)

İhtiyacı olmadığı halde daha çok kazanmak için çalışan kişinin çalışmasına bir sözümüz olamaz. Çünkü vahyen de sabittir ki insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Burada bir yere oturtamadığımız nokta “daha fazla kazanmak” hırsıdır. Seküler bir hayat görüşüne bağlı kişi için bu gayet doğal ve olması gereken bir şeydir. Fakat dünya hayatını bir sınav ortamı olarak görüp öyle inanan kişi için daha fazla kazanmanın başkalarına faydalı olmanın dışında hikemi anlamda ne faydası olabilir ki? Eğer bu bitmez çaba ve hırs evlada toruna daha çok mal mülk bırakmak gibi bir mesuliyet duygusundan mütevellit ise bunun “din günü ”nü ilgilendiren tarafı neresidir?

Daha çok kazanmak için var gücüyle çalışan kişi şunu çok iyi bilmelidir ki fazladan para kazanmaya ayırdığı her saat okumaktan, düşünmekten, nefis muhasebesinden çaldığı zamanın bir karşılığıdır. Yaptıklarını kritik edebilmesi için insanın o şeyi yaparken başka hangi şeyi yapmayı ertelediği ya da ihmal ettiğini çok iyi düşünmesi gerekir.

Her maddi kazanç insana bir bedel ödetir. Ekmek parasını anladık da bazılarının gece gündüz çalışmalarıyla bir sürü ekmek fırını bile satın alınabilir. Markete alışveriş için çıkıyorum diye yanımızdan ayrılan nice dostun marketi satın alıp geldiğini, bu da yetmeyip kendini marketler zincirine bağlayıp hiçbir yere davranamadığını o kadar çok gördük ki!

Fazla para fazla kilo gibidir. Paranın da sıkı diyete ihtiyacı var. Fazla paraları atmak için infakı selamlaştırmamız gerekir. İşte o zaman selamı aramızda yaydığımız gibi infakı da aramızda yaymış oluruz.

Hüseyin Akın/Milli Gazete