Müctehidin Putlaştırılması

Müctehid, Kûr'ân ve Sünnet'e vukufiyeti olan âlimdir. Kûr'ân ve Sünnet'in beyan etmiş olduğu açık ve muhkem hükümler tüm Müslümanları bağlar.

Şirk günahının birçok çeşidi vardır. Bu günahlardan biri de Allah Teâlâ’nın hükümlerine rağmen şahısların koymuş olduğu yasa ve kuralları nass olarak kabul etmektir. Zira biz insanlar Allah’a kulluk etmek için yaratıldığımıza göre, bu kulluk vecibelerini ifa ederken Allah Teâlâ’nın buyruklarını kendimize düstur edinmek durumundayız. Allah Teâlâ’nın muhkemat olan buyrukları ve bu buyrukları bize açıklayan Sahih Hadisler bizim için bağlayıcıdır ve nass’tır. Bunlar İslâm’ın temel prensiplerini oluşturan hükümlerdir. Bu hükümler muhkemdir, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Alkollü içki, faiz, kumar, zina/fuhuş, kul hakkı, hırsızlık, rüşvet gibi haramların toplum nezdinde normale dönüştürme çabası Allah Teâlâ’ya şirk koşmak demektir. (İslâm ümmetinin başındaki birçok yönetim kendi ulus rejimlerini tesis ederlerken ne yazık ki böylesi bir inhirafı, böylesi bir sapmayı başlatmış oldu.) Allah Teâlâ bunlara “haram” demişse ve Allah Resulü bunları bize iletmişse daha bunun tartışması yapılamaz.

“Allah hüküm koymada kendisine ortak kabul etmez.” (Kehf:26)

Peygamberler bile Allah’a rağmen hüküm koyma ve helâli-haramı belirleme selahiyetine sahip değildir. “O hevadan konuşmaz, ne söylerse vahyin dili ile söyler.” (Necm:3-4) Hak ve hakikat kişilerden bağımsız olduğu gibi helâl ve haram kriterleri de beşer ile ilintili değildir; velev ki bu kişi peygamber olsa dahi bu böyledir..

Hâl böyle iken müctehid kimdir? Vazifesi nedir? Ahkâm kesme ve fetva verme yetkisi nereye kadardır? Müctehid nasıl ilâhlaştırılır?

Müctehid, Kûr’ân ve Sünnet’e vukufiyeti olan âlimdir. Kûr’ân ve Sünnet’in beyan etmiş olduğu açık ve muhkem hükümler tüm Müslümanları bağlar. Kûr’ân ve Sünnet’te yeri olmayan talî meselelerle ilgili konularda müctehid denilen âlim kılı kırk yararcasına hassasiyet gösterip Kûr’ân ve Sünnet’e mütenasip/uygun çıkarsamada bulunur ve meseleye fıkhî bir boyut kazandırarak hükme bağlar. Fetva vermenin yöntemi budur.Verilen fetva öncelikle müctehidin kendi şahsını bağlar ve kendisini sorumlu kılar. İçtihad, ilâhî olanı referans alsa da sonuçta beşer/yanılabilir özelliği olan insanın görüşüdür. Bu yüzden ayet ve hadis gibi bağlayıcı değildir. Şu hâlde mutlak doğruyu temsil eden muhkem ilâhî bilgi (nass) beşere ait olan görüş ve içtihada indirgenemez ve hiçbir içtihad mutlaklaştırılamaz, tabu gibi, nass gibi görülemez.

Kendisi müctehid olduğundan dolayı taklit merciîdir; bu yüzden verdiği fetvalar müntesiplerini muhatap kılar. Müctehidlerin en önemli özelliği vermiş oldukları fetvalara “mutlak doğrudur” demezler ve zaten diyemezler. Çünkü fetvalar ayet ve sahih hadis gibi “mutlak” değildir. Hatta hadislerin bile ayetlerle mütenasip olması zorunluğu vardır. Hâl böyle iken, “Şeyh uçmaz, mürid uçurur” darb-ı meselinden yola çıkacak olursak, müctehidlerin vermiş olduğu fetvalar müntesipler tarafından mutlak uyulması gereken “nass” hâline getirilirse müctehid ilâhlaştırılmış/putlaştırılmış olur. Olay bu kadar tehlikelidir.

Mezhepler için de aynı durum söz konusudur. Fıkhî çıkarsamalar sonucu oluşmuş ekole mezhep denir.

Durum bundan ibaret iken meseleye vakıf olmayan birçok kişi müntesibi olduğu mezhebin içtihadlarını mutlaklaştırıyor ve muhkem formatına büründürüyor. Böylesi bir sonuç müctehidin, dolayısıyla mezhebin putlaştırılması demektir. Olayın böylesi bir vahameti vardır. Bakınız, mezhep dinin kapsamı içerisinde bir cüzdür ve asla din değildir. Cüz/parça bütünün yerine konulmaya kalkılırsa bütün devre dışı bırakılmış olur ve parça dinin yerini almış olur. Böylesi bir bakış açısına sahip olanlar farkında olmadan dinden, dinin özünden inhiraf etmiş olmaktadırlar.

“Müslüman” sözcüğü terminolojik olarak, “kayıtsız şartsız Allah Teâlâ’nın hükümlerine teslim olan kişi” demektir. Bu yüzden Müslüman birey Allah’ın hükümlerinin muhatabıdır. Müslümanın önceliği haram-helâl hudutlarına riayet etmesidir. Müslüman Allah”ın kuludur. Şahısların (müctehidlerin) söylediklerine uyarken Kûr’ân ve Sahih Sünnet’i referans almalıdır. Mezhepler tek bir kaynağın farklı kişiler (müctehitler) tarafından yorumlanmasının ürünüdür…

Müslüman birey fer’i meselelerde uyacağı müctehidi çok iyi seçmek durumundadır. Aksi takdirde din hükümlerine uyuyorum düşüncesiyle şahısları putlaştırmış olur.

İslâm, ilâhî nitelikte özgün bir modele sahiptir. Şahıs malı, şahıs ürünü değildir. Şahıstan bağımsızdır.

Hazım Koral/İslami Analiz