Mescidi Aksa’nın Kapatılması

İsrail, Mescidi Aksa’nın tüm kapılarını kapatma denemesi yaparak anlaşıldığı kadarıyla Müslümanlardan gelecek tepkileri test etme girişiminde bulundu. Mescidi Aksa’ya yönelik bu muamelenin aynı zamanda işgal rejiminde hükümeti elinde bulunduran siyasi kadro tarafından seçim için bir yatırım aracı ve propaganda malzemesi olarak değerlendirildiği tahmin edilmektedir.

Kudüs ahalisinin 2003’ten beri kapalı olan Rahmet Kapısı’nı ve bu kapının açıldığı Rahmet Namazgâhı’nı 22 Şubat 2019 tarihinde açması siyonist işgal rejimini rahatsız etti. Bu yüzden bu kapının yeniden kapatılması konusunda mahkeme kararı çıkardılar. Ancak Mescidi Aksa’yla ilgilenen İslami Vakıflar İdaresi bu kararı tanımayacaklarını ve Rahmet Namazgâhı’nın yeniden kapatılmasına müsaade etmeyeceklerini duyurdu. 

İşgal güçleri bu kapıyı gerek görürlerse yeniden şiddet kullanarak kapatabilecekleri mesajı vermek için son günlerde çeşitli provokatif faaliyetlerde bulunuyorlar. Bir polis buraya ayakkabılarıyla girerek Müslümanların seccadelerinin üzerinde; çamurlu ve kirli ayakkabılarıyla dolaştı. Polisin bu hareketi tepkilere neden oldu. 

Müslümanların Mescidi Aksa’ya sahip çıkmalarını zorlaştırmak amacıyla işgal yönetimi bazı Müslümanlara belli sürelerle Mescidi Aksa’dan uzaklaştırma cezaları verdi. Bunların içerisinde Mescidi Aksa görevlileri de var. 

12 Mart Salı günü de Mescidi Aksa’nın tüm kapılarını kapatma denemesi yaparak anlaşıldığı kadarıyla Müslümanlardan gelecek tepkileri test etme girişiminde bulundu. Bu amaçla işgalci polis güçlerini Salı günü öğle vakitlerinde Mescidi Aksa’ya doldurdu. Polisler kapıları kapatmak istediklerini belirterek içeride bulunan cemaatten ve cami görevlilerinden dışarı çıkmalarını istediler. Müslümanlar bu uygulamaya itiraz ederek dışarı çıkmak istemediler. Bunun üzerine polisler şiddet kullandı ve çıkmak istemeyenleri şiddetli şekilde darp ettiler. Bazı kadınları zorla yere yatırıp feci şekilde darp etmelerinin manzaraları olay esnasında çekilen videolara yansımıştı. Yirmi kişiyi de çıkmamakta ısrar etmeleri ve işgalci polislere direnmeleri sebebiyle gözaltına aldılar. 

İşgal güvenlik güçleri bu şekilde şiddet kullanarak cami görevlileri de dâhil olmak üzere bütün Müslümanları zorla dışarı çıkardı ve kapıları içerden kapattılar. İslami Vakıflar İdaresi ve direniş grupları Mescidi Aksa’nın ihmal edilmemesi için Müslümanlardan bu kutsal mabedin etrafında toplanmalarını ve kapılarının önünde buluşmalarını istediler. 

İkindi, akşam ve yatsı namazlarında kimsenin içeri girmesine izin verilmedi. Bu yüzden bu vakitlerde Mescidi Aksa’nın içinde namaz kılınamadı. Yatsı namazında ezan okunmasına da izin verilmedi. Ama bu kutsal mabede sahip çıkma mücadelesi veren Müslümanlar Mescidi Aksa’nın kapıları özellikle de Esbat Kapısı önünde toplanarak namazlarını buralarda kıldılar. 

Gelen yoğun tepkiler üzerine işgal güçleri gece yarısından sonra kapıları yeniden açtılar ve 13 Mart Çarşamba günü sabah namazı içeride kılınabildi. 

Normalde Mescidi Aksa’yla ilgilenen Kudüs İslami Vakıflar İdaresi siyonist işgal hükümetine değil Ürdün yönetimine bağlıdır. Bu, Ürdün’le işgal yönetimi arasında yapılan anlaşmanın da bir gereğidir. Ama maalesef işgal yönetiminin bu mabedi kapatmasına ve bunun için insanlara çirkin bir şekilde saldırmasına karşı Ürdün’ün söze gelir bir girişimi olmadı. Sadece 12 Mart Salı günü Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Kutsallar Bakanı Abdunnasır Ebu’l-Basal bir açıklama yaparak, işgal güçlerinin yaptığının uluslararası hukukun ve anlaşmaların tehlikeli bir şekilde ihlali olduğunu dile getirdi. Ürdünlü Bakan, İsrail polislerinin cemaati ve görevlileri darp etmesinin kabul edilemez olduğunu ve Mescidi Aksa’daki ihlallerden İsrail yönetiminin sorumlu olduğunu söyledi. 

Mescidi Aksa’ya yönelik bu muamelenin aynı zamanda işgal rejiminde hükümeti elinde bulunduran siyasi kadro tarafından seçim için bir yatırım aracı ve propaganda malzemesi olarak değerlendirildiği tahmin edilmektedir.

 

 

 

Akit / Ahmet Varol