Küresel Silah Şirketleri Büyüyor..

Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere İran ile gerilim yaşayan rejimlerin savunma harcamalarının artmasından ise uluslararası silah şirketleri yararlanıyor elbette. 2018 yılında küresel askeri harcamalar 1.8 trilyon dolara ulaştı.

Önceki yazımızda ABD Başkanı Trump’ın “Kasım Süleymani” için sürpriz şekilde suikast emri vermesinin arkasındaki giz perdesine dair Amerikan medyasında yer alan iddialara şöylece bir değinmiştik. İngiliz polisiye romanlarının efsanevi isimlerinden Agatha Christie’nin çok bilinen “cinayetten kim, kimler yarar sağladı” kuralı elbette bu suikast için de geçerli. Süleymani örneğinde suikastten politik yarar sağlayanlar belli, İsrail, Suudiler ve diğerleri.

ABD’de bu suikastten politik yarar sağlayanlar ise “Neoconlar” ile bölgedeki kaostan “Kıyamet savaşı” çıkarmak isteyen “Evanjelist Hıristiyan-Siyonistler”. Ancak bölgede savaş çıkarma yahut gerilimi artırma ihtimali yüksek suikastlerin bir de ekonomik boyutu var. Ülkeler arası gerilimlerin silahlanma için güçlü motivasyon sağladıkları ise bir vakıa.

Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere İran ile gerilim yaşayan rejimlerin savunma harcamalarının artmasından ise uluslararası silah şirketleri yararlanıyor elbette. 2018 yılında küresel askeri harcamalar 1.8 trilyon dolara ulaştı. ABD “649 milyar dolar” ile askeri harcamalarda ilk sırada yer aldı. Bu rakam küresel askeri harcamaların yüzde 36’ına tekabül ediyor. Aynı yıl Çin’in savunma bütçesi “250 milyar dolar” iken üçüncü sırada “67. 6 milyar dolar” ile Suud-i Arabistan yer alıyor. Rusya ise “61. 4 milyar dolar”la altıncı sıradaydı.

Trump 2020 yılı için ise “738 milyar dolar”lık savunma bütçesini onayladı. Bu rakam ülke tarihindeki en yüksek savunma bütçesi oldu. Küresel ölçekte devam eden silahlanma yarışının “Soğuk Savaş” dönemini bile aratmayacak rakamlara ulaştığını söyleyebiliriz.

Hiç kuşkusuz küresel askeri harcamalardan aslan payını Amerikan şirketleri alıyor. “Amerikan Endüstriyel-Askeri Silah Kompleksi” olarak nitelenen bu şirketlerin etrafında oluşmuş güçlü bir lobi ağı var. Politikacılar, emekli askerler, medya organları, savunma alanında faaliyet gösteren düşünce kuruluşları, akademisyenler bu ağın içerisinde. ABD Başkanı Barrack Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes bu ağı, “The Blob(Büyüyen Canavar)” diye niteliyor. Rhodes “The Blob” adıyla çekilen fantastik bir filmden esinlendi. Filmde “Blob” uzaydan dünyaya düşen ve önüne geleni yutarak büyüyen yaratığın adıdır.

Rhodes’un “Büyüyen Canavar”ının gerilimlere, çatışmalara, savaşlara ihtiyacı var. Rhodes’a göre “The Blob”, Amerikan dış politikasını yönlendiren siyasal elitleri temsil ediyor. Liberal EnternasyonalistlerYeni Muhafazakarlar(Neoconlar) ve Realistler bu sınıfta yer alıyorlar.

“Süleymani Suikasti”nin ardından Amerikan medyasında çıkan bir haberde Ortadoğu’daki gerginliklerin silah şirketleri için büyük fırsatlar yarattığı belirtiliyordu. Bu durumun “Northrop Grumman” ve” Lockheed Martin” başta olmak üzere büyük silah şirketlerinin stoklarında ciddi erimelere yol açacağı ifade ediliyordu. Taleplerin bu yılla sınırlı kalmayacağı vurgulanırken, ülkeler için savunma harcamalarının azaltılmasının savunulmasının siyaseten mümkün olmadığına işaret ediliyordu. Bazı değerleme kuruluşlarıysa savunma sektörü için yükseliş öngörüyorlardı. Küresel ekonomide durgunluk beklenirken silah sektöründeki büyüme tahminleri 2020 yılı için “yüzde 7”, 2021 yılı için ise “yüzde 6” olarak gösteriliyor.

Süleymani Suikasti”nin ardından “Northrop Grumman” ve “Lockheed Martin” şirketlerinin hisse senetlerinin yükselmesi dikkat çekiciydi. Demokrat Partili senatörler Elizabeth Warren ve Chris Van Hollen ise sözkonusu borsa hareketliliğinden yola çıkarak Trump’ın “Süleymani Suikasti”yle ilgili olarak önceden kimleri bilgilendirdiğini sorguluyorlar. Warren ve Hollen “Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu” Başkanı Jay Clayton ile ve “Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu” Başkanı Heath Tarbert’e bir mektup göndererek suikast öncesinde Florida’da Trump’a ait “Mar-a -Lago” tatil köyünde konaklayan şahısların araştırılmasını istiyorlardı.

Ürküntü veren bu kuşkular, “Süleymani Suikasti”nin daha uzun süre tartışılacağını gösteriyor.

Yeni Şafak / Abdullah Muradoğlu