İslami Cihad: Obama İsrail’e destek için geldi

Dünya Bülteni'nden Hasan Ragıp, İslami Cihad Hareketi'nin Gazze sorumlusu Muhammed el-Hindi ile Obama'nın ziyaretini, İsrail'in özrünü, Filistin'deki son gelişmeleri ve Mısır'daki gelişmelerin Filistin'e etkisini konuştu.

Filistin’de son günlerde çok hızlı değişimler oluyor. Birleşmiş Milletler’de üye olmayan gözlemci devlet statüsü kazandıktan sonra ülkede önemli gelişmeler oldu. Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Barack Obama, İsrail’i ziyaret etti ve İsrailli yöneticilerle Batı Şeria’daki Filistin yönetimi ile görüşmeler yaptı. Ziyaretin devam ettiği sırada İsrail Başbakanı Netanyahu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak Türkiye’nin Mavi Marmara dolayısıyla talep ettiği özrü dileyeceklerini açıkladı.

İslami Cihad Hareketi’nin Gazze sorumlusu Dr. Muhammed El-Hindi ile Obama’nın ziyaretini, İsrail’in özrünü, Filistin’deki son gelişmeleri ve Mısır’daki gelişmelerin Filistin’e etkisini konuştuk.

Hasan Ragıp: İslami Cihad olarak İsrail’in Türkiye’den özür dilemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. Muhammed El-Hindi: İsrail’in özür dilemesi bir kez daha gösterdi ki Türklerin kanı ucuz değil. Türkiye’nin özür konusundaki ısrarı ve İsrail’in bölgede çıkarlarının zedelenmesi, özür dilemesini mecbur kıldı. İsrail daha önce kimseden özür dilemedi. Hatta Avrupa devletlerinde gerçekleştirdiği suikastlerden sonra bile bunu yapmadı. Şimdi ilk defa böyle bir adım attı. Bu da Hak’ta ısrar etmenin ve hakkın peşinden gitmenin en sonunda meyvesini vereceğini gösterdi. Bu özür herkese İsrail’in uluslararası hukukun üstünde olmadığını gösterdi ve peşi bırakılmadığı takdirde sonuç alınabileceği noktasında bir ders oldu. İsrail, katil bir oluşuma, bir çeteye dönüşmüş durumda. Her yerde suç işliyor ve kimse ona bir şey diyemiyor. Hatta büyük devletlerden birinin (ABD) başkanı geliyor, ondan övgüyle bahsediyor ve bu oluşumun (İsrail) hukukun üstünde olduğunu ima ediyor. Ancak nihayetinde görüldü ki, Mavi Marmara’da Gazze sahillerinde akan Türkiye halkının kanı, Müslümanların kanı o kadar ucuz değil. Hatta ‘özür dilemek’ akan kanın karşısında verilebilecek küçük şeylerden biri.

İsrail’in şehit ailelerine ödemeyi kabul ettiği tazminatla ilgili olarak ise, ”neticede akan kanın bir bedelinin olmadığını” düşünüyorum. Şehitler, artık bir sembol oldu. Sadece Türk milletinin değil bütün İslam Dünyasının sembolü oldular. Muhammet Furkan, kimsenin tanımadığı bir Türk vatandaşıydı ancak Mavi Marmara’yla beraber bütün dünyanın özgürlük savaşçıları için bir sembol oldu. Bu yüzden tazminat konusunun çok önemli bir konu olmadığı kanaatindeyim. Bu sadece sembolik bir konu. Ancak Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması konusuna gelecek olursak; Mavi Marmara’ya binip Gazze’ye doğru yola çıkan bu özgürlük savaşçılarının hedefi Gazze’ye ve buradaki Mazlum Filistin halkına uygulanan ambargoyu delmekti. Biz son anlaşmanın, Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasını da kapsadığını biliyoruz. Tabii ki bu konuda İsrail’e ve onun vaatlerine güvenmiyoruz. Süreci takip etmeye de devam edeceğiz. İsrail’in özür dilemesi, Filistin halkının çıkarlarına hizmet edecek mi göreceğiz.

İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi, Filistin’de nasıl bir etki doğurur?

İsrail’e ve verdiği sözlere güvenmediğimizi vurgulamak istiyoruz. İsrail özür dileyerek ambargoyu kaldıracağı yönünde vaatlerde bulunduğu gün, Gazzeli balıkçıların Akdeniz’deki 6 mil hakkını 3 mile düşürdü. Ablukayı daha da daralttı. Bunu ambargoyu hafifleteceği yönünde söz verdiği gün yaptı. Anlaşmanın Filistin halkının çıkarlarına hizmet etmesini diliyoruz. Bundan sonra da İsrail’in, Türk kardeşlerimizin delmek için yola çıktıkları ambargoyla ilgili nasıl adım atacağını takip edeceğiz.

Neticede anlaşmanın Filistin davasının çıkarına uygun olmasını umut ediyoruz. Bu konuda Türk hükümetine güveniyoruz. Hem cumhurbaşkanı, hem başbakan, hem de dışişleri bakanı birçok defa Filistin halkının yanında olduklarını ve ambargonun kalkması için çalışmaya devam edeceklerini açıkladılar. Bu yüzden İsrail ile olan ilişkilerin düzelmesinin Filistin halkına zarar verecek şekilde gelişmemesini temenni ediyoruz. Çünkü İsrail’in kendisi bize yönelik düşmanca bir politika izliyor. Bu günlerde bile bize karşı saldırganlığını farklı bir biçimde devam ettiriyor. Kudüs’ü ciddi bir biçimde tehdit ediyor. Kudüs sadece biz Filistinlilere değil bütün Müslümanlar’a; Araplar’a, Türkler’e, Kürtler’e, Farslar’a aittir. Bu yüzden herkesin Kudüs’ün yanında durmasını ve bazı çıkarların ümmetin çıkarlarının önüne konulmamasını bekliyoruz.

Ambargonun kalkacağına inanıyor musunuz?

İşin aslı bu ambargo siyasi bir ambargo. İsrail, Filistin halkının rahat hareket edebilmesini engellemeye çalışıyor. Birçok gıda ve yardım malzemesinin Gazze’ye geçişi konusunda kontrolün kendisinde olmasını istiyor. Şimdi bile Gazze’ye giremeyen birçok yardım malzemesi var ve bunlar Mısır’ın çeşitli limanlarında bekletiliyor. Yani ambargo devam ediyor. Evet, genel gıda maddeleri noktasında Gazze’de sıkıntı yaşanmıyor. Bu yüzden ambargoyu siyasi olarak değerlendiriyoruz. İsrail, Filistin halkının geleceğini kontrol altında tutmaya çalışıyor. Biz de kendilerine, bizim özgür bir halk olduğumuzu, haklarımızı elimizdeki bütün araçları kullanarak alacağımızı söylemek istiyoruz. Bu araçların başında da direniş geliyor. Temennimiz ise, ambargonun kaldırılması maddesinin sembolik bir konu olarak kalmaması.

Mısır’da şu an bekletilen malzemeler var. Ve buraya sokulmak istenen bazı malzemeler halen giremiyor. Yıllardır bu sorun çözülemedi. Çünkü İsrail yıllardır kendi hakimiyetini ve kontrolünü buraya dayatmaya çalışıyor.

Başbakan Erdoğan, Gazze’yi yakın bir zamanda ziyaret edebileceğini açıkladı. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Sayın Erdoğan’ın Gazze’yi ziyaret etmesini çok olumlu karşılıyoruz. Erdoğan’ın Davos’taki tutumunu ve Filistin davasına verdiği desteği unutmadık. Bizler sonuçta aynı ümmetin çocuklarıyız. Filistin ve Kudüs davası bu ümmetin ortak davasıdır. Filistin davası, Filistin halkının davası olduğu kadar Erdoğan’ın da davasıdır. Biz bu ümmetin sadece bir parçasıyız ve ümmetin eski rolüne kavuşmasını ümit ediyoruz. O nedenle ziyaret Gazze’de büyük sevinçle karşılanacaktır. İnşallah bu ziyaret, Müslüman Türkiye halkının, başbakanı aracılığıyla, direnişin, Kudüs’ün, Filistin davasının ve mazlum Filistin halkının yanında yer aldığına yönelik vereceği manevi bir mesaj olacaktır.

ABD Başkanı Obama, geçtiğimiz günlerde İsrail’e bir ziyaret gerçekleştirdi ve çeşitli temaslarda bulundu. Bu ziyaret ne gibi sonuçlar doğurur?

Bu konuyla ilgili halkımızın aklına yeni evhamlar getirmek istemiyoruz. Obama bölgeyi ziyaret etti ve Yahudilerin 3 bin yıldır burada yaşadıklarını söyledi. Peki, Filistin halkı mevcut değil miydi? Dünyanın birçok yerinden Filistin’e getirilen Yahudiler mi 3 bin yıldır buranın yerlisi? Amerika’nın Filistin halkının çıkarlarını savunduğunu düşünmenin sadece bir kuruntu olduğunu defalarca gördük. ABD, İsrail’i her alanda destekliyor ve yeni yerleşimleri engelleyemiyor. Obama İsrail’e, 3 aylığına yeni yerleşke yapmayı bırakması için birçok vaatte bulundu. ABD, yeni yerleşim yerleri yapılmasının durdurulmasını ve 3 ayda tekrar barış görüşmelerine başlamayı istiyordu ancak bunda dahi başarılı olamadı. Obama son olarak Abbas’a, ‘görüşmelere şartsız başlamayı kabul edin, İsrail de yeni yerleşim inşa etmeyi durdursun’ demişti. Ancak İsrail istediğini yapmaya devam ediyor. Batı Şeria ve Kudüs’teki demografik yapıyı değiştirmeye çalışıyor. Obama daha bölgeden ayrılmadan İsrail, Kudüs’ten, yeni yerleşim kararlarını ilan etti. Bu nedenle halkımıza başka şeyler anlatamayız. Şunu çok iyi biliyoruz ki Amerika, İsrail’i destekliyor. Halka Obama’nın Filistin halkının çıkarı için geldiğini söyleyemeyiz. Aksine İsrail’i ve Netanyahu hükümetini ve radikalliği desteklemeye geldi. Dolayısıyla halkımızın talepleri gerçekleşmediği sürece bölgede sorunlar olmaya devam edecektir.

Obama, bir de barış çağrısında bulundu…

Obama barışın Dörtlü Zirve’nin şartları uyarınca olması için çağrıda bulundu. Buna göre biliyorsunuz, Abbas’ın onayladığı konuların hepsini Filistin halkı da onaylamalı. Diğer bir şart da ‘terörün bitmesi’. Dikkat ediniz, burada ‘direnişe’ ”terör” deniyor. Ne yapacağız, şehitlere terörist deyip onları mezarlarında mı yargılayacağız? Bu şartları Filistin halkı kabul etmez. Yönetimin aldığı yardımlar, susması ve İsrail’in halkımıza yönelik başlattığı savaşlarda işlediği suçların takipçisi olmaması için aldığı yardımlardır. Obama bu yardımlarla, İsrail’in işlediği insanlık suçlarının görmezden gelinmesi ve BM’ye konuyla ilgili herhangi bir şikayette bulunulmamasını sağlamaya çalışmış, barış görüşmelerinde yerleşimlerin yapılmasının durdurulması şartının öne sürülmemesi için çabalamıştır.

Mısır’daki yeni dönem, Filistin için ne ifade ediyor?

Öncelikle şunu söyleyeyim; Mısır’ın istikrara kavuşması, güçlenmesi ve kalkınması bütün Arap ümmetinin yararınadır. İsrail ve ABD, Mısır’ın istikrara kavuşmasını ve güçlenmesini, bölgede aktif rol almasını istemiyorlar. Dolayısıyla Mısır’ın sorunları bir süre daha devam eder diye düşünüyorum. Bence Mısır’ın istikrara kavuşmaması ve güçlenmemesi için bir komplo var. Orada istikrarsızlığın devam etmesi için çeşitli müdahaleler ve tahrikler var. Biz, Filistin için Mısır’dan bir şey istemiyoruz. Mısır’ın istikrara ve bölgedeki aktif rolüne kavuşmasını istiyoruz. Bu durum Filistin’e daha çok yarayacaktır.

Mısır’dan Gazze’ye açılan tünellerle ilgili sıkıntılar var ama?

Bence bu konuda yayılan haberler söylentiden ibaret ve bu söylentilerin yayılmasının arkasında gizli bir el olduğunu düşünüyorum. Eğer yıkılan tüneller varsa bile bu Mısır’ın genel siyaseti değil. Filistin halkına ambargo uygulamak ve sınırın kapatılması da Mısır’ın siyaseti değil. Tünellere sarılmanın nedeni ambargonun kaldırılmaması. Eğer ambargo kalkarsa zaten tünellere gerek kalmaz hatta Filisitin halkı bu tünelleri yıkmaya başlar. Sorunun başlıca nedeni İsrail’dir. Mısır ve Gazze arasında gerginlik oluşturmaya çalışıyor. Özelikle Mısır basınında bu konuyla ilgili çeşitli söylentiler dolaşıyor. Mısır basınında çıkan bu söylentiler de gerginliği tırmandırıyor.

Hasan Ragıp – Dünya Bülteni/ Haber Merkezi