İran-İsrail Gölge Savaşları

İsrail’in İran içindeki bu yüksek tempolu eylemlerine karşı İran’ın reaksiyonu daha çok siber uzay ve üçüncül ülkeler bağlamında ortaya çıkmaktadır. Son gözlemlenen bölgesel gelişmeler, söz konusu gerilimin İsrail’in İran içindeki operasyonlarının temposuna ve hedeflerin önem seviyesine bağlı olarak farklı seviyelerde şiddetli sonuçlar doğurabileceğine işaret etmektedir.

ABD ile Viyana’da sürdürülen nükleer müzakerelerin tıkanmasıyla birlikte ABD, İran’ı İsrail aracılığıyla cezalandırmak istemektedir. Bu noktada, son günlerde Tahran başta olmak üzere İran’ın muhtelif lokasyonlarında ortaya çıkan düşük ve orta profilli ölüm vakaları, suikastlar, patlamalar, yangınlar ve kazalar İsrail’in “Ahtapot Doktrini” dâhilinde sürdürdüğü stratejinin muhtemel sonuçlarıdır.

Ahtapot doktrini, mevcut İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in 2018 yıllarında Savunma bakanı olduğu dönemde güvenlik ve askerî politika uygulamalarına kazandırdığı bir güvenlik stratejisidir. Bu doktrine göre İsrail, İran’ın bölgesel vekil ağları ile mücadele etmek yerine direniş ekseni dâhilinde konumlandırılan bölgesel vekil ağlarını sevk ve idare eden, ahtapotun başı olarak tanımlanan Tahran’ı hedef almalıdır. Bu doktrin dâhilinde İsrail’in İran içindeki derinliğinin ve etki derecesinin operasyonel ve taktik seviyede artırılması öncelenmektedir.

Nitekim 2018’den bu yana başlayan söz konusu öncelik ve yoğunlaşma, bugün İran içinde somut örneklerle ortaya çıkmaktadır. Ancak İsrail’in bu tür operasyonları yapabilmesi için bilhassa ABD’nin politik iradesi ve desteği özellikle Bennett Dönemi dış politika açısından önemli bir yerde durmaktadır.

Bu gerçeklikle birlikte ABD, İsrail’in İran içindeki yüksek tempolu operasyonlarını desteklemeyen bir profil çizme eğilimindedir. Her ne kadar ABD söz konusu eylemleri desteklemese de müzakereci tarafın ABD, cezalandırıcı tarafın da İsrail olduğu bir tür iyi polis-kötü polis oyunu sergilenmektedir. Nitekim öldürülen ya da suikasta uğrayan düşük ve orta profilli hedeflerin, patlama, yangın ve sabotajların hepsinin ortak noktası, İsrail’in mevcut güvenlik endişeleri dâhilinde anlaşılmaktadır. Özellikle mayıs ayının son günlerinde Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü üyesi olan Albay Hasan Seyyad Hudayi’ye düzenlenen suikast ile başlayan trend, haziran ayında da hız kesmeden devam etmektedir.

Bununla birlikte, söz konusu trendin başlamasındaki önemli öncül olaylardan birisi 14 Şubat 2022’de DMO ve İran Ordusunun (Erteş) müşterek kullanımında olan Batı Bölgesi, Kirmanşah 4. S/İHA Taburu’na düzenlenen hava saldırısıdır. Saldırıyı İsrail’in düzenlediğine dair iddialar ileri sürülmüştür. İran’ın bu saldırıya reaksiyonu Erbil’de Kar Gruba ait bir yerleşkenin DMO tarafından 12 balistik füze ile vurulması üzerinden görülmüştür. Bu iki önemli olayın söz konusu trendin başlamasında öncül gelişmeler olduğu değerlendirilmektedir.

Diğer taraftan, bu trendin karakteristiği incelendiğinde eylemlerin art arda gerçekleştiği, eylemler sonrası kasıtlı belirsizlik ve korku ortamı oluşturulduğu, hedeflerin ortak bir kesişim kümesinde buluştuğu, eylemlerin icra alanı itibarıyla hibrit ve bileşik bir yapıda olduğu görülmektedir. Buna bağlı olarak kullanılan araçların da hibrit bir yapıda olduğu anlaşılmaktadır.

İsrail’in İran’a yönelik örtülü operasyonlarında son trend dâhilinde gözlemlenen bir diğer önemli karakteristik de hedeflerin niteliği üzerinde görülmektedir. Bu kapsamda hedeflerin bir şekilde İran’ın askerî hava ve uzay kapasitesi ile ilgili olduğu anlaşılmakta hedeflerin bilhassa balistik füze, seyir füzeleri ve drone/S/İHA teknolojileri ağırlıklı olmak üzere belirlendiği değerlendirilmektir.

İsrail’in İran içindeki bu yüksek tempolu eylemlerine karşı İran’ın reaksiyonu daha çok siber uzay ve üçüncül ülkeler bağlamında ortaya çıkmaktadır. Nitekim son günlerde Musa’nın Asası isimli İran destekli hacker grubu, İsrail enerji şirketlerine fiziksel zarar verebilecek siber saldırılar düzenlediğini duyurmuş eş zamanlı olarak Hayfa Rafinerisi’nde yangın çıktığı haberleri görülmüştür. Bununla birlikte Erbil’de İsrail dış istihbarat servisi MOSSAD yetkililerinin bulunduğu iddia edilen araçlar, kamikaze drone’larla hedef alınmış, sorumluluğu İran destekli milis gruplar üstlenmiştir.

Öte yandan iki ülkenin bölgesel seviyede tırmandırdığı gerilim nereye evrilebilir sorusunun cevabı önümüzdeki günlerde daha da netleşecektir. Ancak gerilim trendinin, Viyana müzakerelerinde yeni bir uzlaşma adımı olmadığı müddetçe devam edeceği değerlendirilmektedir.

Son gözlemlenen bölgesel gelişmeler, söz konusu gerilimin İsrail’in İran içindeki operasyonlarının temposuna ve hedeflerin önem seviyesine bağlı olarak farklı seviyelerde şiddetli sonuçlar doğurabileceğine işaret etmektedir.

Hurşit Dingil / İRAM Center

İktibas Dergisi