Hakikat Ve Arayış

Teknoloji çağı, insanlara doğruya ulaşma yollarını değil doğruların göreceli olduğu anlayışını sunar. Doğruya savaş açmanın diğer adıdır bu. Doğrular dünyasının temeli olan hakikati geçersiz kılmanın adıdır bu. Şüphelerle dolu bir zihin ve o zihnin karmaşık yapısından kaynaklı amaçsız eylemler, yaşantılar ve yönelimler yumağı merkezine dönüşen bir beden. Hakikatin öldürüldüğü yerlerde gerçekten de kütükleşen bedenler doğar.

Medya gücü olan düşüncenin insanlarda kabul görmesi oldukça kolaydır. Çünkü günümüzde doğruların pek de kıymet gördüğü söylenemez. Sesini çıkarabilenin gücü temsil ettiği görüşü hakim durumdadır. Ne var ki çokluğun yaşadığı bir hayat veya benimsediği bir düşüncenin hakikat olduğunu söylemek yanlıştır. Hakikat, sesi kısıldığı zaman hakikat olmaktan çıkmaz. Aynı şekilde hakikatten uzak düşüncenin görünürlüğü ve sesinin çokluğu onun doğru temel üzerinde yükseldiğini göstermez. Ahlâkî olmayan ve insanî değerleri bozucu etkideki yaşantının yaygınlık kazanması da onun doğru olduğunun göstergesi olamaz.

Tahakküm altındaki fikrin gücü olmayabilir ama sözü her zaman vardır. Belki insanlarda dönüşümü gerçekleştirecek kadar imkanlara sahip değildir ancak bu, onun taşıdığı değerin olmadığı anlamına gelmez. Özellikle insanlar nezdinde kabul gören fikirler gündemi belirleyici güçteki fikirlerdir. Bu, bir anlamda kolaycılık çağındaki insanların bilgi arayışından daha doğru bir ifadeyle doğruyu ve hakikati bulma çabalarından yüz çevirip rahatlığın boyunduruğu altında yönlendirici yaşam sürmelerinin ürünüdür.

Teknoloji çağı, insanlara doğruya ulaşma yollarını değil doğruların göreceli olduğu anlayışını sunar. Doğruya savaş açmanın diğer adıdır bu. Doğrular dünyasının temeli olan hakikati geçersiz kılmanın adıdır bu. Şüphelerle dolu bir zihin ve o zihnin karmaşık yapısından kaynaklı amaçsız eylemler, yaşantılar ve yönelimler yumağı merkezine dönüşen bir beden. Hakikatin öldürüldüğü yerlerde gerçekten de kütükleşen bedenler doğar. Bütün güzel duyguların dondurulduğu ve hazzın ve bireyciliğin ön plana çıkarıldığı yaşantılar kişinin yalnızca bakışını değil gönlünü ve aklını da kirletir. İnsanlığa dair bakışında tamamen çıkar merkezli nefesler alınıp verilirken böylesi bir yaşamda çiçeklerin açması imkansızdır. Nitekim hakikatin olmadığı bahçelerde doğruya ve anlama giden kapıların olması düşünülemez.

İnsanlık bugün hakikate gözlerini kapattığı için mutsuzdur. Çünkü hakikatin olmadığı bir yürüyüşte amaç da olmaz. Amaçsız kalmak nefessiz kalmaktır bir anlamda. Darmadağın düşüncelerin uçuruma yuvarlandığı korkunç manzaralarla uykuların perişan olması da hakikatin görmezden gelindiği yaşantıların ürünüdür. İnsanlık, içinde bulunduğu derin ruhsal krizlerin çözümü noktasında aldırışsız tavırlar sergilerken geçici heveslerin kıyısında kurban olmaktan da rahatsız değildir.

İnsanlar bugün hakikate hiç olmadığı kadar düşman. Kendi egolarından yoğurdukları karanlık dünyalarda aldırmaz kişilikler peydahlayan oyalamalar büyütüyorlar. Çünkü hakikat teslim olmaktır. Bugünün modern insanı ise teslim olmayı köle ve tutsak olmakla eş gören acayip bir yanılgı ve bakış açısına sahip. Ona göre son sürat gidişler ve levhasız yollar daha çekici. Kuraldan yoksunluk ile çürük gelgitler yaşayan ruhsuz bir varlık olmak, insanı çok derin sarsıntılara maruz bırakmakla birlikte bireycilik vurgusu ön planda olan söylemler ona cezbedici gelebilmektedir.

Günümüz insanında muhtevaya dayalı eylemler giderek azalırken tamamen gösteri odaklı ve sağlam bilgiden yoksunluk ön plana çıkıyor. İçeriğe karşı bigâne kalan insanda bir anlamda kendi düşüncesini destekleyici yönelimlere odaklanmalar artar. Duyulan bir haber veya bilginin doğruluğu aslında çok da önemli değildir. Çünkü zihnin beslendiği kaynağa aykırı bir düşüncenin var oluşu kişide önemsiz olduğuna dair algı oluşturmaktadır. Bilginin çokluğu ne yazık ki bilginin doğruluğuna galip gelmiştir. Daha da önemlisi bilgi kirliliği bilgi çokluğunu da yenmiştir. Hakikatin, bu kadar gürültülü ve kirli ortamda gün yüzüne çıkması oldukça zordur. Nitekim insanlar hakikat arayışını çoktan terk etti. Onların nezdinde kirli de olsa yürürlükte olan, gündeme rengini veren ve gücü temsil eden anlayış her zaman için cazibe merkezi olmuştur.

İnsanlar karanlık çağda yaşıyor. Buna rağmen bir ışık kaynağı arayışı içinde değiller. Aileler karanlık dünyanın saldırısı sonucu parçalanırken kişiler depresif yaşantılar altında can çekişmekte. İnsanlar arası ilişkilerde çıkar merkezli yaklaşımlar yoğunluk kazanıyor. Bu tür bir yaşantı, değerleri alt üst eden gidişatlar meydana getirirken; aynı zamanda uyanmak bilmez zihinler doğurmaktadır. Hakikate tutunan yürekler ve bilinçler giderek azalıyor. Aslında bu azalış topluma bir çöküş olarak yansıyor. Çünkü kabuğuna çekilerek sessizliğe gömülmüş insanların sayısındaki artış bir toplumun büyük çoğunluğunu felakete sürükler. Hakikati haykıran dillerin yokluğu, huzursuz toplumların varlığını çağıran fısıltılar gibidir. Ne zaman ki hakikat söz sahibi olur, o zaman söz anlam bulur; dil yüreğe dokunur; yürek yumuşar; akıl kendi otantik dünyasına geri dönüşe hazırlanır. Yani hakikat ayağa kalkar kalkmaz sahte ve yapmacık bütün gösteriler son rollerini icra etmek zorunda kalır.

Hakikate tutunmayı acziyet, yenilgi ve eziklik olarak görenlerin kötülüğe davetiye çıkaran yerlerde izzet arayışları, susamış dillerini çöldeki seraba uzatmalarına benzer. Beyhude bir girişim. Boşuna bir yorgunluk. Neticesiz bir çaba. Ağırlaşmış yürekler ve incinmiş ruhlar…

Gözler kapalı. Üstelik hiç olmadığı kadar uykuya daldı. Uyanmak istemeyen için aydınlık, anlamsızlıktan öte bir şey değildir. Bir varlığın uyanışı ancak uykuya vedalaşması ile mümkün olur. Hakikat insanı uyandıran, ayakta tutan, yol üzere yürüten ve amaca yönelten en büyük güçtür. Evet hakikat güçtür. Tıpkı yukarıdaki daha fazla değerli olana tutunmak için daha az değerli olan aşağıdakinin tutmak zorunda olduğu sağlam halka gibi. Hakikat uyanıştır; kim bilir belki de bir daha uykulara dalmamak adına kararlı bir uyanış…

Kimi zaman pislikten kaçışın mağarasına inen sestir hakikat. Kimi zaman tufana buyruklar savuran yağmurun yutan hamlelerine karşı gemiye binme iradesidir. Ve hakikat çoğunlukla, baltayı kararlı duruş ve haykırışla en büyük puta indirmektir.

Kadir Çiçek/Her Taraf