Mü’min erkek ve kadınlara söyle: ‘Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar'(24/30-31)
Takvanın en önemli göstergelerinden birisi namazı huşu içinde kılmanın yanısıra kişinin gözünü haramdan sakındırmasıdır. Takvalı olup olmadığımızı öğrenmek istiyorsak bu konudaki hassasiyetimize bakabiliriz.
Bu noktada işi ciddiye almayan, kendini disipline etmeyen bir insanın kalbine her bakışında bir kara lekenin sürüldüğü unutulmamalıdır.
Kalbin her gün yara alması kadar kişiyi takva konusunda zayıf düşürücü bir hal düşünülemez. Bu durumda yara alan kalbin direniş gücünün de zayıflayacağını ve diğer (daha önce hassasiyet gösterilen) konularda (mesela namazı dosdoğru kılma konusunda) da gerileme içine gireceğini söyleyebiliriz. Çünkü bunların hepsi birbirine bağlıdır.
Ya kılınan namaz kişiyi harama bakmama konusunda yeniden teyakkuza getirir, ya da tersinden harama bakış kişinin namazı daha bir gafletle kılmasına yol açar. Bu işleyiş tarzının bilincinde olursak harama baktığımız takdirde bu günahı önümüzdeki kılacağımız vakit namazında temizlemenin hazırlığı içine gireriz ve aynı haramın tekrarlanmaması için tedbirimizi almış oluruz. Aksi takdirde taviz tavizi getirir, çünkü nefis bu konuda (harama bakma konusunda) zaten çok zayıftır.
Kendisini koruyan kişi ise maneviyatı açısından seviye kazanır.
1. Haram olan hangi bakıştır?
İnsanların birbirlerine salt bakması haram değildir. Haram olan ‘nefsin zevk alarak bakmasıdır’. Eğer karşı tarafın yüzüne bakarken de bu tür bir bakış varsa, örneğin güzelliğinden/yakışıklılığından zevk alarak bakılıyorsa bu bakış harama girer. ‘Yüz’ örtünme emrine tabi değildir, fakat bu, yüze bakarken nefsi bir zevkle bakmanın meşru olduğu anlamına gelmez. Haramın kriteri ‘nefsin bakıştan zevk duymasıdır’ olduğundan yüze bakarak da insan harama girebilir.
Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi heva (istek ve arzular)dan sakındırırsa, Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir.(79/40-41)
Bu ayet Nur suresi 30/31 ile birlikte düşünülmelidir. Nefsin ‘karşı cinse bakarken zevk alma arzusu’ vardır. Ayet, bu arzudan (hevadan) nefsimizi sakındırmamız gerektiğini vurguluyor, bu durumda cenneti hak edeceğimiz belirtiliyor. Dolayısıyla yapılması gereken eylem arzulu bakışlardan nefsimizi sakındırma eylemidir.
İnsan ‘salt merakla’ da örneğin yeni bir komşu gelmiş vb. sebeplerden bakabilir, önemli olan nefsin bu bakışa karışmamasıdır, karıştırılmamasıdır.
İrade dışı bakışlardan sorumlu değiliz, yani bakışımız iradi bir karar olmaksızın karşı cinse kaymış olabilir. Fakat bu ilk bakıştan sonra gözümüzü anında başka bir yere çevirmiyor, bakışımız yapışıp kalıyorsa(bu durum bir-iki saniyelik dahi olsa) veya ikinci sefer dönüp bakıyorsak bu bakış haramdır, günahtır, kalbimizi kirleten bir lekedir. Zira bu andan itibaren irademizle bu işi yapıyoruz. Bir rivayette Peygamberimiz Hz. Ali’ye: ‘Birinci bakış lehine ikinci bakış aleyhine’(Ahmet b. Hanbel) diyerek nasihatta bulunuyordu. Buradaki birinci bakış irade dışı kayan ve nefsi zevk almadığımız bakıştır.
2. Nefsin karşı cinse yaklaşımını bilmek
Bu zaafı inceleyip irdeleyebilmek için nefsin konuya nasıl yaklaştığı ile ilgili bir bilince sahip olmamız gerekir. Bu cümleden olarak nefsin karşı cinsle karşılaştığında ilk tepkisini bilmek gerekir. Nefsin ilk tepkisi karşı cinsin dış görünüşüyle ilgili not vermektir. Bu değerlendirme güzel mi, çekici mi şeklindedir. Çünkü nefis şehvet prensibine göre işliyor. Karşı cins güzel, yakışıklı, çekici olursa nefsin ilgi alanına girmiş olacak ve bu görüntüden haz alabilecektir. Bu nedenle nefis sürekli karşı cinsten zevk duyacağı bir görüntü yakalama peşindedir. İşte nefsin bu yaklaşımının bilincinde olunmalıdır.
Mümin bir kişinin nefsi de nefistir ve onun nefsini de değer yargısı değil sadece haz ilgilendirir.
Mümin erkek ve mümin kadın tesettürlerine dikkat etseler bile yine de nefis açık kapı arayabilir. Nefis ‘bu şartlarda nasıl zevk edinirim’ hesabını yapar ve eşkaline ve güzelliğine bakarak zevk duymaya çalışır. Dolayısıyla bir erkek kapalı bir bayana bakarken de nefsiyle bakmadığından/güzelliğini seyre dalmadığından emin olmalıdır. Sırf örtülüdür diye harama girme durumu olmaz diye düşünülmemelidir.[1] Aynı durum bir bayan için de geçerlidir. Dolayısıyla bakan nefis olmamalı, mümin olmalıdır!
Kişinin güzelliğine (zevk alarak) baktıktan ‘hemen’ sonra çekmek de nefsin bir aldatmasıdır. Harama ‘azıcık’ bulaşıp sonra bakışı çekmek ile kendimizi kandırarak meşru dairede kaldığımızı vehmetmenin bir anlamı yoktur. Nefis ‘zaten fazla bakmadım ki.’ diyerek vicdanımızın sesini bastırmaya çalışıyor veya bizimle aslında pazarlığa girerek: ‚Madem açıktan ve istediğim kadar bakamıyorum, buna müsade etmiyorsun, en azından bu şekilde tatmin olmama müsade et’ şeklinde bir uzlaşma[2] sağlıyor ve biz bu uzlaşıyı gaflet ile kabulleniyoruz. Nefis bizi böylece tongaya düşürüyor.
3. Nefsin taktikleri/oyunları
Örneğin yolda yürürken karşımızdan gelen kişiyi tanıma maksadıyla bakma zarureti doğabilir – ki tanıdık birisi olma durumunda belki selam verme mecburiyeti olacak. Böyle bir durumda nefsin bu bakıştan kendine bir pay biçmek isteyeceğini unutmamak gerekir ve bakılacağı zaman tabiri caizse ‘nefissiz'(nefsi kısarak) bakılmalıdır. Eğer tanıdık birisi olmadığını uzaktan fark ettiysek hiç bakmamak/bakmadan yanından geçmek gerekir. Tanıdık birisi olmadığını bildiğimiz halde bakıyorsak ‘neden baktığımız’ sorusunu vicdanımızda cevaplamalıyız. Buradaki nefsin taktiği ‘tanıma maksadı’nın arkasına gizlenerek bizim bakışlarımızı ikide bir bu maksatla sağa sola çevirmesidir. Bu yüzden yapılması gereken şey uzaktan gelen kişinin eşkâlinden nefsin o kişiye bakmayı arzu edip etmeyeceğini önceden tespit edip ona göre –şayet nefis bakmayı arzu edecekse o kişi yaklaştığında- gözü sakındırma kararlılığı içine girmektir. Eğer tanıdık biri olma ihtimali varsa tanıma maksatlı kimliğini tespit için bakılabilir. Bakarken de zevk için bakmama niyetinden emin olunmalıdır.
4. Korunma yöntemleri
Peki bu günahtan nasıl korunabiliriz?
1. Yöneliş açısından dikkat edilmesi gerekenler
Yöneliş açısından ‘neden karşı cinse bakışımı çeviriyorum?’ sorusunu sürekli kendimize sormalıyız. Bu soru önleyici/preventif bir işleve sahiptir. Ancak ihtiyaç ve zaruret varsa bakılmalıdır. Her bakıştan sonra böyle bir soru ile nefsimizi muhasebe etmemiz aslında ne kadar çok nefsimize uyarak baktığımızı bize gösterecektir.
2. Bakma esnasında dikkat edilmesi gerekenler
Baktığımız takdirde ise meşru dairede kalma gayreti ve hassasiyeti gösterilmelidir, örneğin karşı cinsle konuşurken nefsimizi o an kontrol ederek, nefsimizi murakabe altında tutarak bakılmalıdır.
3. Gözü harama çevirmenin büyük günahlardan[3] olduğunun idrakinde olursak daha dikkatli oluruz. Harama bakmayı küçük günah cinsinden kabul edince bunun üstesinden gelmek mümkün olmaz, zira nefsi böyle bir durumda asla durduramazsınız. Allah küçük günahları (lemem) bağışlayacağını söylüyor(53/32). Bu ayete yapışacak olan nefsi hiçbir argümanla geri çekemezsiniz.[4]
4. Büyük günah olduğu bilincine dayalı bir bakış bu günahı ciddiye almayı beraberinde getirir. Ciddiye alınan şeye karşı insanlar daha bir hazırlıklı ve titiz olurlar. İçki, kumar, domuz eti vb. günahlarda sahip olduğumuz ciddiyet nasılsa bu konuda da aynı hassasiyete sahip olmalıyız. Allah’ın ‘bir haramına dikkat ederim, diğerine dikkat etmem’ yaklaşımı takvanın kişide henüz oluşmadığının göstergesidir. İçkinin bir damlası/yudumu nasıl haramsa ve biz buna bile tövbe hâşâ bulaşmıyorsak bakışların da damlası/yudumu haramdır ve bunlara da aynı şekilde bulaşılmamalıdır.
5. Bu hassasiyete sahip olduktan sonra bile insan günaha düşebilir. Bu konuda zaaf gösterilmesinin sebeplerinden birisi kişinin hazırlıksız olmasıdır. Yani siz gezerken bu tehlikenin bilincinde olarak ve uyanık bir haleti ruhiye içinde olmazsanızgaflet üzere yakalanırsınız ve kaçınılmaz olarak günah işlersiniz. Fakat dışarıya çıkarken veya televizyon izlediğinizde bu tehlikenin her an karşınıza çıkabileceğini unutmaz ve ona göre gözünüzü çevirme kararlılığını içinizde hazır tutarsanız gözünüzü haramdan çevirmeniz daha kolay olur. Gaflete düştüğümüz durumları değerlendirdiğimizde eğer o an aklımızda olsaydı bakmazdık. Fakat hazırlıksız yakalandık, anlık, saniyelik günaha bulaştık, iş işten geçmiş oldu. Sonradan da belki pişman olduk, ama ‚yapacak bir şey yok‘ diyerek yolumuza devam edersek bu günahı zaman içerisinde kanıksama durumuna düşeriz. O halde bize düşen bu anlatılan sürecin bir daha yaşanmaması için önlemini almaktır, yani hazırlıklı olmaktır.
Özetle en ufak karşılaşmalarda zaafların sergilenmesi öyle anlarda uyanık olmayıp da gaflet içinde olmamızdan kaynaklanıyor. Kendimizi bazı muhtemel durumlara daha henüz o durumla karşılaşmadan önce iç dünyanızda hazırlarsak muvaffak olma ihtimalimiz daha yüksek olur.
6. Korunabilmek için gözümüze alıştırma yaptırmamız gerekiyor. Göze belirli görüntülerle karşılaştığında hızlı bir şekilde çevirme refleksi kazandırılması lazımdır. Teşbihte hata olmaz, bilardo taşları birbirine değdiğinde nasıl ki hemen yön değiştiriyorlarsa, tıpkı bunun gibi haram bir görüntüye gözümüz değdiğinde anında yön değiştirmeli, yapışıp kalmamalıdır.
5. Ekran başında gözü sakındırmak
Bu konuyla ilgili ayrı başlık atmamızın sebebi ekran başında gözü sakındırmanın dışarıya nazaran daha zor olmasıdır. Zorluğun sebebi işin(film izleme) icabı ‘izleme zorunluluğunun olması’dır. Bakış sürekli ekrana dönmek ‘zorundadır’. Dışarıda ise öyle bir zorunluluk yok, birilerini izlemek zorunda değilsiniz. Bir kere çektikten sonra yeniden geri çevirme mecburiyeti bulunmamaktadır. Fakat T.V.’de gözünüzü tekrar tekrar o görüntülere çeviriyorsunuz ve birinci, ikinci değil, ama üçüncüsünde gaflete düşebilirsiniz. Bu faktöre bağlı olarak ekran başında düşülen gafletlerden birisi de ‘çok kötü bir görüntü olmadığı müddetçe’ kişinin ekrandaki karşı cinse bakmasında bir sakınca görmemesidir. Halbuki haram olan bakış sadece çok kötü görüntülerle sınırlı değildir. İzlerken nefis karşı cinsin güzelliğini seyrediyorsa ve açık saçıklık olmasa bile bundan zevk alıyorsa günaha giriyoruz demektir, örneğin haber spikerlerini izlerken vb. Nefis gözüyle mi baktığımızın ölçüsü ise bakınca nefsani bir zevk alıp almamaktır. Bunu da her insan iç duyularıyla hisseder. Dolayısıyla T.V. programları nefsi bakışlarla izlenmemelidir, her an böyle bir izleyişe kaymamak için izlerken uyanık kalınmalıdır.
Aynı gaflet internet ortamlarında, haber sitelerindeki resimlere veya sosyal medyadaki profil resimlerine bakarken de yaşanmaktadır. İhtiyaç ve zaruret olmadıkça[5] karşı cinsin fotoğraflarına bakmak da gözün harama bulaşmasına neden olabilir. Zira nefis bu durumda gördüğü görüntüden zevk almaya çalışacaktır. Nefis bu resimlerde güzellik ve çekicilik arayacaktır. Bunun bilincinde olarak zaruret olmadıkça karşı cinsin resimlerine ‘nasıl biri olduğu merakı ile’ ‘ekranda karşımıza çıktı diye’ vb. sebeplerden bakmak doğru değildir, zira bu tür gerekçeler nefsimizin bakmak için kullanacağı gerekçelerdir.
6. Günahı küçümsemek
‘Küçük Şey Yoktur’ diye bir tabir vardır. Gerçekten de öyledir. Biz bunları küçümsüyoruz. Küçük zannedilen günahlar birike birike insanın haramlara karşı hassasiyetini daha da zayıflatıyor. Belirli konularda mesela hiç hassasiyet kalmıyor artık. O şeyleri artık kanıksıyoruz. Televizyondaki eğlence programlarında, dizilerdeki açık saçık giyinen aktörlere çok rahat bakabiliyoruz. Güya niyet sadece program izlemek olunca nefsin de bu arada baktığını ‘unutuveriyoruz’.
Yine de asıl sorunun sebebi kişinin İslam’ı din olarak seçmiş olmasına rağmen Allah’la sağlam bir ilişki kuramaması ve buna göre her gün kendisini muhasebe etmemesidir.
Her gün kendi nefsini sorgulayan bir insanın kazanacağı hassasiyeti bir düşünün. Her gün kendisine ara hedefler koyup bunlara azimle ulaşmaya çalışan bir insan için artık bu bahsettiğimiz meseleler çoktan aşılmıştır. Böyle birisi ruh dünyasında koruyucu mekanizmalarını kurmuş ve bu mekanizmaların da bakımını düzenli olarak yapmaktadır.
Bu konu hassas bir konu olduğundan, dürüst olup ‘ben nefsimi temize çıkarmam’ ayetine uygun bir şekilde konuyu değerlendirmeliyiz, kendimizi/aslında nefsimizi savunma pozisyonuna girmemeliyiz, nefsimizin bizi zayıf argümanlarla aldatmasına göz yummamalıyız, onun bizi ikna etmesine izin vermemeliyiz. Bu aktardığımız hususlara dikkat etmeliyiz.
Zira takva, istisna tanımadan bütün haramlara titizlikle uymaktır.
Uygulama kararları:
1. Gözü haramdan sakındırma konusunda önceki durumumuza nazaran daha fazla duyarlı olmak.
2. Bunu yapabilmek için tedbirli olmak, gaflete yakalanmamak, sakıncalı ortamlara ve durumlara karşı hazırlıklı olmak, gözü hemen çevirme hazırlığı içinde olmak.
3. T.V. izlerken yeri gelince bakışı sakınmayacaksak/sakınmıyorsak o programı izlememek.
[2] Bu tür uzlaşmaların hayatımızdaki sayısı o kadar çok ki, örnek vermekle bitmez. Namazların hızlı kılınması, gaflet ile kılınması, sürekli cem edilmesi vb. konularda nefsin bizi namazdan tamamen vazgeçiremediği için en azından kendisinin de isteğinin yerine getirilmesini sağladığı davranış tarzlarıdır. Kulluk hayatımızın Kuran’daki kalite standardına uygun şekillenmemesinin yegane müsebbibi bu tür nefisle girdiğimiz ‘çürük anlaşmalardır’. Takva kavramı işte bu halin mefhumu muhalifidir.
[3] Büyük günahın kriteri, Allah’ın bir şeyi direk ismen yasaklamasıdır. Yani Allah bir şey için -bunu yapmayın- dediyse onu yapmak büyük günah cinsinden olur. Ama mesela -müminler öfkelerini yenerler- ayetinde olduğu gibi sadece bir teşvik varsa ve sizde öfkeleniyorsanız bu küçük günah olur. Zira ayette -öfkelenmeyin- diye bir yasaklama söz konusu değildir. Allah ‘yapma’ dediği şeyin hesabını sorar. ‘Müminler Rablerinin azabından kendilerini güvende hissetmezler.'(79/28)
[4] Nefsin bir özelliği delilleri hep kendi tarafına yontmasıdır. Bu özelliğiyle ilgili geniş bilgi için bkz.:http://www.venharhaber.com/nefis-bilinci—2-makale,245.html