Armağan: “Gazi Nutuk’u Hiç Yazmamalıydı” Diyen Kemalist Kimdi?

“Meclis ve Devlet Reisliği sıfatı gündelik tartışmalara engel olduğu için meşhur ‘Nutku’nu yazmıştır. Benim samimi düşüncem, hiç yazmaması idi. Bütün o vesikalar, tutanaklar dosyalarda kalacağı için tarihçiyi hükümlerinde daha serbest bırakmalı idi.”

“Nutuk” diye nurtopu gibi bir tartışmamız doğdu. Haberlere bakılırsa bir dernek okullara Nutuk dağıtmak istemiş, ilgili Milli Eğitim Müdürlüğü bazı ifadeleri pedagojik açıdan mahzurlu görüp izin vermemiş.

1) İzin verilmeyen kitap “Nutuk” değil. Nutuk dediğiniz, 2, 3 ciltlik, bin sayfalık bir eser. Sonunda bir cilt tutan belgeler de yer alır. Okullara dağıtılmak istenen “kitapçık” ise 160 sayfa! Jeneriğini, içindekilerini, önsözünü, fotoğraflarını vs. çıkardığınızda 100 sayfalık bir özet kalır elinizde. Tabii ki bu Nutuk değil, karikatürüdür.

2) Kitapçığın 5. sayfasında M.Kemal’in küçükken öğretmeni tarafından dövüldüğü yazılıymış. İyi de bunun Nutuk’la ne alakası var? Onu hazırlayanın işgüzarlığı düpedüz.

3) Maalesef önüne gelenin kafasına göre kesip biçebileceği bir oyun hamuru haline getirilmiş durumda Nutuk. Kafama göre bir seçme yapar, dilini istediğim gibi değiştirir, bazı kısımlarını atar, baş ve sonuna ideolojimi katarak bir Nutuk hazırlarım birkaç günde. Ama bu “Nutuk” değildir. Bu benim seçtiğim, derlediğim, yonttuğum bir başka kitaptır. Her önüne gelenin üzerine “Nutuk” yazarak bastığı kitaba Nutuk muamelesi yapmak cehaletten başka bir şey değildir.

Peki Nutuk istismarcılığı nasıl sona erecek?

Adam hem kafasına göre bir Nutuk basarak malı götürüyor, hem de kitabın aslına saygı göstermek ihtiyacını duymuyor. Kesip biçiyor, ekliyor, çıkarıyor. Kimse kusura bakmasın ama orada konuşan Nutuk yazarı değil, hazırlayandır.

Nutuk nedir?

Falih Rıfkı Atay, Çankaya’da şu cümleleri kurmuştu:

“Meclis ve Devlet Reisliği sıfatı gündelik tartışmalara engel olduğu için meşhur ‘Nutku’nu yazmıştır. Benim samimi düşüncem, hiç yazmaması idi. Bütün o vesikalar, tutanaklar dosyalarda kalacağı için tarihçiyi hükümlerinde daha serbest bırakmalı idi.” (1969, s. 551)

Şaşırdınız belki ama Falih Rıfkı, Gazi’nin Nutuk’u hiç yazmaması gerektiğine inanıyordu. Yazınca; belgeler de bağlandı, tarihçinin eli kolu da. Nitekim akademi çevrelerinde Nutuk’a aykırı bir yorum yapmak cesaret ister. Hemen geleceğini karartırlar adamın.

1919-26 yıllarına dair bir siyasî hesaplaşma metni olan Nutuk çok basılan ama çok az okunan bir kitap. Hoş, tarih malumatı olmayan biri okusa da pek bir şey anlayamaz ya.
Bir test yapalım isterseniz:

Nutuk’ta birkaç sayfa boyunca anlatılan General “Sali Klad” mevzuu nedir?

Muhtemelen ilk defa duydunuz değil mi? Üstelik bu generalin ismi Nutuk’ta yanlış yazılmış. Doğrusu, Solly-Flood’dır. Okunuşu olan “Flad”daki fe harfinin üzerindeki nokta biraz uzatılınca fe harfi kaf’a dönüşmüş, dolayısıyla Gazi, Flad’ı Klad diye okumuş ve yazmış, Nutuk’a dokunmaya cesaret edilemediği için de (kimin haddine!) hata sürüp gitmiştir.

Eskişehir’de görevli bu İngiliz generali kuvvetlerimizin batıya ilerlemesini durdurmuş, bir subayımızı esir alıp İstanbul’a göndermiş, bunun üzerine İstanbul’daki İtilaf devletleri siyasî temsilcilerine şikayet etmişiz. Nutuk’a göre İstanbul’dan gerekli uyarıyı alan Solly-Flood, Ali Fuat Paşa’ya adamlarını göndererek Merzifon’da bulunan İngiliz kuvvetlerinin geri çekilmesine memnun olup olmayacağımızı sormuş. “Elbette memnun olacağımızı bildirmiştik” diyor M.Kemal ve ekliyor:

“HAKİKATEN ORADAKİ KUVVETLERİNİ BÜTÜN AĞIRLIKLARI İLE BERABER EVVELA SAMSUN’A ÇEKTİLER. DAHA SONRA ORADAN DA İSTANBUL’A NAKLETTİLER.”

Manzarayı gözünüzün önüne getirin:

İngiliz generali İtilaf devletlerine şikayet ediyoruz, onlar bizi haklı bulup kulağını çekiyor, adam ‘kuvvetlerimi Merzifon’dan çeksem memnun olur musunuz?’ diye soruyor, Tabii ki, diyoruz, hatta iç işlerimize ve millî hareketimize katiyen müdahale etmeyeceğine söz veriyor, kuvvetlerini de çekip İstanbul’a götürüyor.

Hepsi ve daha fazlası Nutuk’ta.

Şimdi tarih hakkındaki malumatı, karga kovalamaktan ibaret bir kitle Nutuk’taki bu bahsi okusa ne anlayacak? Peki ilk sayfalarda kendisiyle Erzurum’da buluşmaya gideceğini söylediği Kazım Karabekir hakkında, son sayfalarda “hain” demesini nasıl yorumlayacak?

Öte yandan; Karabekir Paşa bir telgrafının Nutuk’ta makaslandığını yazar. Buyurun bir yumak ki çöz çöz tarih olsun.

Kaldı ki Nutuk, İnönü, Rauf Orbay ve Ali Fuat Cebesoy’un hatıratlarıyla karşılaştırıldığında birçok tutarsızlıklar çıkar karşımıza ki, Falih Rıfkı’ya hak vermemek elden gelmez.

Daha Genelkurmay’ın kasalarına kilitlenen orijinal Nutuk ile bugünkü hali arasındaki farklara giremedik bile…

Akit / Mustafa Armağan