Fransız Laikliği Aşırı Sağcı Milletvekillerine Müslüman Kadınları Hedef Aldırtıyor

Fransa'da laiklik ve başörtüsü üzerine tartışmaların yaşandığı bir başka yıl daha. Bu sefer, tartışmaları alevlendiren şey, aşırı sağcı bir siyasetçinin, bölgesel konsey binasına düzenlenen okul gezisinde oğluna ve diğer çocuklara eşlik eden bir kadından bina girişinde başörtüsünü çıkarmasını istemesi oldu. Bu, kaydedilen tüm ilerlemelere karşın İslamofobi'nin Fransa ve Avrupa genelinde hala yaygın olduğuna dair bir hatırlatıcı.

Fransa‘da laiklik ve başörtüsü üzerine tartışmaların yaşandığı bir başka yıl daha. Bu sefer, tartışmaları alevlendiren şey, aşırı sağcı bir siyasetçinin, bölgesel konsey binasına düzenlenen okul gezisinde oğluna ve diğer çocuklara eşlik eden bir kadından bina girişinde başörtüsünü çıkarmasını istemesi oldu. Bu, kaydedilen tüm ilerlemelere karşın İslamofobi’nin Fransa ve Avrupa genelinde hala yaygın olduğuna dair bir hatırlatıcı.

Başörtüsü takan Müslüman bir kadın olarak, sadece inancımın gereklerini takip ettiğim için ayrımcılığa maruz kalmam gerçekten sinir bozucu ve üzücü. İslamofobiyi Birleşik Krallık’ta ilk elden yaşamanın acısını ben de çok iyi biliyorum. Sırf inancım görünür olduğu için, toplum mensuplarının sözlü suistimal ve tacizine maruz kaldım.

Bu olayda hedef alınan ve Marine Le Pen‘in Ulusal Birleşme Partisi (UBP) üyesi Julien Odoul tarafından halk içinde küçük düşürülen Müslüman anne de çocukları karşısında gözyaşlarına boğuldu. Odoul, “radikalleşmiş bir aşırılık yanlısı tarafından işlenen cinayetler sonrasında laik prensipler” adına hareket ettiğini söyledi.

Bu kabul edilebilir bir bahane değil. Fransız kanunlarında, sınıflara gezilerde eşlik eden kadınların okul kapısı içinde veya dışında başörtüsü takmasını yasaklayan hiçbir hüküm yok. Yaşanan şuydu: Oğlunun okul gezisine eşlik etmek isteyen bir kadın Müslümanların görünürlüğüne mani ve İslamın Fransız toplumuna entegrasyonuna engel olma amacıyla kasten mağdur edildi.

Dikkat çekici biçimde, Emmanuel Macron‘un merkezci hükümetinden birçok bakan Fransız laikliğini savunma iddiasıyla bahse konu siyasetçinin tutumuna destek çıktı. Neyse ki, bu görüşe haklı olarak katılmayan hükümetin diğer mensupları, anılan tutumun “Fransız laikliğinin” savunması öngörülen dini hoşgörüye karşı olduğuna atıfta bulundu. Öte yandan, dini semboller [içeren kıyafetlerin] giyimine karşı resmi kısıtlamaların yürürlükte olduğu Fransa’da, dini hoşgörüye yönelik siyasi savunmalar gülünç kaçıyor.

Başörtüsü üzerine uzun bir tartışma geçmişine sahip olan Fransa netice itibariyle 2004’te sınıflarda ve devlet dairelerinde başörtüsü takmayı yasaklamıştı. Daha endişe verici olansa Fransız halkının üçte ikisinin okul gezilerinde çocuklara eşlik eden ebeveynlerin görünür dini semboller takmasının yasaklanmasını destekliyor olması. Fakat bu yaklaşım, bireylerin gerçek kimliklerini ifade etmesine engel oluyor.

Fransa, Avrupa‘daki en geniş yerleşik Müslüman nüfusa sahip devlet olsa da (nüfusun yaklaşık yüzde 10’u), şimdilerde bu büyük azınlık kendilerini gizlemeleri istendiğini hissediyor. Görünürlüğe sahip Müslüman kadınların inançları doğrultusunda istediklerini giyme hakları olduğunu sürekli biçimde haklı göstermeye çalışması, (giyim tarzının) yargılanması, kınadığı ve tamamen karşı olduğu terör eylemlerinin destekçisi gibi hissettirilmesi çok sinir bozucu. Fransa’daki çoğu Müslüman kadın bana, işe gidip gelirken sıklıkla İslamofobik istismara maruz kaldığını, bazılarıysa meslek kurallarının dini inançlarıyla çelişmesi sebebiyle öğretmenlik yapamadığını anlattı. Fransa tatilimde benden de başörtümü çıkarmam istenmişti.

Tasnim Nazir İndependent