DÜŞÜNEN BAYRAMLAR

 Çünkü bayramlar da yaşar; yalnız, ömürleri kısadır bayramların. Eskilerin «kamerî» dedikleri ay takvimine göre yaşadıkları için, her yıl on üç gün erkene gelerek elli dört yılda devirlerini tamamlayıp giderler.

Belirli mevsimlere çakılı kalmış Hıristiyan bayramlarından farklı olarak mevsimleri teker te­ker yaşayan bizim bayramlarımızın insana verdi­ği sonsuzluk duygusu karşısında, en güçlü şairimiz bile “O kadar siliktir ki, bir bayram günü şiir” demekten kendini alamaz; hem daha hızlı, hem de daha uzun olduğunu sandığımız kendi ömrü­müz içinde.

Aynı ağustos sıcağına rastladığını anımsayabileceğimiz bayram sayısı nihayet iki, bilemediniz üçtür; oysa bayramlar, sonsuza uzanan yaşayışlarında zaman boyutu olmayan bakışlarıyla her mevsim önlerinden akıp giden bizi, bizleri insancıkları seyrederler.

Ve düşünürler; düşünürler ki, birkaç yıldır ağustos sıcakla­rında kutlanan Ramazan bayramları, geçmiş has­reti çeken yaşlılara hak verdirircesine gelenekleri büsbütün paramparça etmiş bayramların nasıl olması gerektiği konusunda kafalarda yerleşen inançları yıkmıştır.

Küçük kabile büyüklüğünde ailelerin bir araya geldiği, yaş sırasına göre elle­rin öpülüp mendillerin dağıtıldığı bayramlar yok­tur artık; herkes çok zor koşullar içinde kendi­ne göre kısacık bir tatil geçirebilmek paniğiyle şuraya buraya dağılmış, evler hiçbir yere kımıldamayanlara kalmıştır… (Milliyet/1 Ağustos 1981)

(24/İKTİBAS/1 EYLÜL 1981)