DOSTLUK VE SARIMSAK TARLASI

 Her  zaman aranılan, ihtiyaç duyulanın adı olan şey, dost. Kıymetli ve değerli. İnsanın, rabbi ile olan gibi, insanın insan ile dostluğu da önem arz etmekte.

Dostluk; bir ucundan durur gibi, yar kenarında durur gibi olmamalı. İncindiğimiz davranışları kuma yazmalıyız, güzellikleri ise taşlar üzerine yazmalıyız ki; biri çabuk silinsin, diğeri kalıcı olsun. Kırgınlıklar olabilir ama kırılmalara müsaade etmemeliyiz. Düşüncelerin ağırlık kazandığı zamanlarda ise kalbimizin sesini dinlemeliyiz. Bir anekdot.
Dost;
Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana sarılmalı,
Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli,
Dost matematiksel olmalı; sevinci çarpmalı, üzüntüyü bölmeli, geçmişi çıkarmalı, yarını toplamalı,
Bütün parçalardan daha büyük olmalı, işi bitince seni bir tarafa atmamalı.(1)
Şimdi de güzel bir hikayeyi okuyalım.
 Genç adamın biri, dermiş babasına her gün; ”Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi”
Baba, itiraz eder, “Olmaz öyle çok dost, hakikisi belki bir, belki iki, fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki…”
Devam eder durur konuşma… Aralarında başlar bir tartışma, karar verirler bir sınava, dostun hakikisini anlamaya…

Bir akşam bir koyun keserler ve koyarlar çuvala.
Baba der ki oğluna, “Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna”.
Çuvaldan kanlar damlamakta, sanki öldürmüşler de bir adamı, koymuşlar çuvala, dıştan böyle sanılmakta.

Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı. O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşını, Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.

Evlat geriye döner. Ama içten yıkılır…
Babasına dönerek; “haklıymışsın baba” der. “Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.”
Baba “hayır Evlat” der, “benim bir dostum var bildiğim. Hadi, çuvalı al da bir kere de git ona.”

Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar… Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir.

O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, üzerine de serpiştirirler toprak. Belli olmasın diye dikerler sarımsak…

Genç adam gelir babasına; “Baba, işte dost buymuş” diye konuşunca,

Babası;
”daha erken, o belli olmaz daha. Sen yarın git ona, çıkart bir kavga, atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona, işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi. Sonra gel olanları anlat bana…”
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini, Maksadı anlamaktır dostun hakikisini.
Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı!
Der ki tokadı yiyen DOST; “Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada!”
Kaynaklar
1.Dostluk slaytı
2.Sarımsak tarlası hikayesi