Bir de böyle okuyalım

Halbuki tutuklamalar arasında ayrım yapmadan savunulacak prensipler belli. Ceza kanunundaki hakaret maddesinden ayrı olarak hem Atatürk hem de Cumhurbaşkanı ile ilgili özel ceza kanunları olması yanlış, hakaret suçuna hapis de ağır bir ceza.

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü son sınıf öğrencisi B.B., Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nin 2015 gazeteciliği teşvik ödülü, Genç İletişimciler Yarışması’nda ikincilik ödülü ve Orman Bakanlığı’nın fotoğraf yarışmasında birincilik ödülü almış genç bir gazeteci adayıydı.

6 Aralık günü Trabzon Emniyeti’ne bağlı polisler tarafından evi basılarak gözaltına alındı. Bilgisayarına, telefonuna, kitap ve dergilerine el konuldu.

Evinin basılıp, gözaltına alınma gerekçesi sosyal medyada paylaştığı bir yazıda adını vermeden “Atatürk’e hakaret ettiği” iddiasıydı.

Bir öğrenci grubunun sitesinde, bir kaç yüz kişiye ulaşmış yazısının muhtemelen hakaret kabul edilen en sert cümlesi şuydu:

“Adı lazım değil (çünkü yazınca feci şekilde alınıyor) bir kişi düşünün, kendi çıkarları uğruna cinayet işlemekten çekinmeyen, çalan, kendisine -doğrudan veya dolaylı -karşı çıkan, kanlı iktidarına tehdit olma potansiyeli taşıyan herkesten kurtulmaya çalışsın.”

Hakim, bu ağır ve haksız ifadeyi 20’li yaşların başındaki bir kız öğrencinin gençliğine, fevriliğine ve tecrübesizliğine vermeyi tercih etmedi  ve “Atatürk”e hakaretten tutuklanmasına karar verdi.

Geçen ay benzer bir tutuklama haberi de Malatya’dan düştü ajanslara.

Malatya’da görev yapan ilköğretim öğretmeni M.K., sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı için “Asrın en büyük şeytanı” yazınca gözaltına alındı.

Öğretmen gözaltındayken adliye önüne gelen ve öğretmenden şikayetçi olan AK Parti Malatya İl Başkanı burada yaptığı açıklamada;

“Cumhurbaşkanımıza laf etmek, dil uzatmak veya onun hakkında olumsuz sosyal paylaşım yapmak hiç kimsenin haddi değildir. Geleceğimizi yetiştiren, çocuklarımızı geleceğe hazırlayan bu ülkenin yarınları için çocuklarımızı eğiten bir öğretmenin hiç haddi olmaması gerekir” dedi. Öğretmen tutuklandı.

Yine geçen ay İstanbul’da yaşayan 78 yaşındaki A. E. G., ise canı sıkılan bir emekli gibi kullandığı anlaşılan Twitter hesabından Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle 8 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı.

İstinaf Mahkemesi’ne giden dosyada savcı yaş haddinden kararın kaldırılmasını talep etse de mahkeme buna gerek olmadığına hükmetti ve 78 yaşındaki adama 7 yıl hapis cezası verildi. Karar Yargıtay’ın önünde.

İzmir’in Buca İlçesi’nde muhtarlık yapan M.G. ise Facebook hesabından yaptığı bir paylaşım nedeniyle gözaltına alındı. Muhtarın paylaştığı capste Cumhurbaşkanı’na hakaret ediliyordu.

Buca Muhtarlar Derneği  bir açıklama yaparak “Cumhurbaşkanımıza yapılan mesnetsiz iddia ve iftiralarda bulunan her kim olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin evlatları olarak gereğini yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın” dedi ve muhtarı dernekten ihraç etti.

İzmir Barosu, AK Parti İzmir İl Başkanı ve bazı derneklerin de hakkında suç duyurusunda bulunduğu muhtarla ilgili hazırlanan iddianame ise yargının ne kadar siyasallaştığının bir başka deliliydi:

“Son dönemde ise ülkemizde, okumayan, araştırmayan, kulaktan doğmalara inana bir güruh, Cumhurbaşkanı ile ilgili aslı astarı olmayan şeyler söylemekte, internet ve sosyal paylaşım platformlarının artması ile sahte isimlerle pervasızca paylaşımlar yapmakta, kendileri gibi okumayan, araştırmayan, bilime karşı zihinlere zincir vuran bir kitleyi böylelikle etkilemeye çalıştıkları bilinmekte, yapılan benzeri soruşturmalardan görülmektedir… Dosyamız şüphelisi ise bir mahalle muhtarı olup, Cumhuriyet ve Demokrasi için ömrünü heba eden ve ülkeye bu kavramları getiren Cumhurbaşkanı’nın getirdiği sistemde, demokratik seçimler ile muhtar seçilmiş ve temsil yetkisi olan bir kimse olarak bu paylaşımı sosyal medya hesabından paylaşmıştır.”

Muhtar yargılandığı mahkemede 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Karar istinaf aşamasında.

Sadece geçen ay Osmaniye’de sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla F.Ş., Cumhurbaşkanı’nın büstüne hakaret ederken çektikleri videoyu tiktok sitesindeki hesabından paylaşan 16 yaşındaki Y.S. ve 17 yaşındaki H.Ç., Atatürk’e hakaret ettikleri iddiasıyla Hatay’da doktor Ç.F.,  Zonguldak’ta 21 yaşındaki A. A., Eskişehir’de 62 yaşındaki A.Z. tutuklandılar.

Neredeyse her gün ajanslara düşen, artık kimsenin dikkatini çekmeyen, geçen ayın “Cumhurbaşkanı veya Atatürk’e hakaretten tutuklandı” haberlerini Google’dan taradığınızda karşınıza çıkan ilk haberlerden bir seçmeydi bu.

Fark edenler olmuştur, bunu yaparken küçük bir algı operasyonu yaptık.

Atatürk’e hakaret yüzünden yaşanan tutuklamaları Cumhurbaşkanı’na hakaret, Cumhurbaşkanı’na hakaret yüzünden yaşanan tutuklamaları ise Atatürk’e hakarete çevirdik.

Muhtemelen okuduğunuz gazeteler ve takip ettiğiniz internet sitelerinin politik tercihlerine göre bu haberlerden bir kısmını gördünüz, bir kısmını hiç görmediniz.

Yine muhtemelen takip ettiğiniz gazetenin veya internet sitesinin siyaseten durduğu yere göre bu haberleri daha önce “hakaret etti, hapsi boyladı” havasında okumuştunuz.

Cumhurbaşkanı’na hakaretten birinin tutuklandığı okurken içinizden ya “Ülkede resmen diktatörlük var, ağzını açan tutuklanıyor” dediniz ya da “kim bilir ne dedi de tutuklandı, sen de hakaret etmeseydin” diye bahane aradınız.

Atatürk’e hakaret yüzünden birinin tutuklanmasını okurken ise yine siyasi görüşünüze göre içinizden ya “bu çağda olur mu böyle şey”, “yargıda vesayet devam ediyor” diye söylendiniz ya da “her şeyini borçlu olduğun adama hakaret edersen kodesi boylarsın” diye bir miktar memnun oldunuz.

Bu iktidar döneminde çalışan yargıçların hala bu kararları verebilmesi sizi ümitlendirmiş bile olabilir.

Belki de kafanızda böyle bir ayrım bile yok. Size göre hakaret eden hapsi boylamalı. Hem Cumhurbaşkanı’na hem de Atatürk’e hakaret edenlerin tutuklanmasında eşitlik kafi. İşte toplumsal uzlaşma bu!

Örnekleri tekrar tekrar okuyup kendi duygunuzu test edebilirsiniz.

Ama inanın sonuç değişmiyor.

Bir kısmı sert eleştiri, pek çoğu gerçekten hakaret olan bu sözler, cümleler yüzünden Türkiye’de her gün birileri tutuklanıyor.

İnternet ve sosyal medyada yazma rahatlığı, artan jurnalcilik, dönemin atmosferi, hakim ve savcıların siyasi ve ideolojik reflekslerinin artması, yargının bağımlılığı bir araya gelince, başka zamanlarda yok sayılmış, daha basit cezalarla cezalandırılmış her türlü sert eleştiri ve hakaretamiz ifadenin cezası artık çok kolay tutuklama ve hapis oluyor.

Savcılar ve hakimler bu aralar ceza kanununda Atatürk’e hakareti düzenleyen 5816 sayılı yasa ve Cumhurbaşkanı’na hakareti düzenleyen 299. maddeden önlerine düşen kimseyi affetmiyor.

Bunun farkına varan fırsatçılar, boşanmak istedikleri eşlerini, kavgalı oldukları komşularını, sevmedikleri akrabalarını Cumhurbaşkanı’na ya da Atatürk’e hakaretten ihbar ediyor.

Bir süredir adliyelerin en ciddi iş yüklerinden birini bu ihbarlar ve davalar oluşturuyor.

Savcılar için bu davaları açmak bir türlü açmamak başka türlü bir mesele. Hakimler için de önlerine gelen böyle bir dosyada tutuklama dışına ceza vermek riskli. İnternette işlenen suçlarda suçun işlendiği yer belirsiz olduğu internette işlenmiş hakaret ve terör propagandası suçları için İstanbul’dan, Ankara’dan Ardahan’a ifade vermeye gidenler var. Çünkü Ardahan’da bu suçları bulup dava açmaya meraklı bir savcı çıkabiliyor.

Soruşturma ve davalardaki artışla ilgili istatistikler sınırlı.

Prof. Dr. Yaman Akdeniz’in verdiği rakamlara göre son  üç yılda TCK 299. maddeden 68.827 kişi hakkında soruşturma açıldı. Bu soruşturmalarda 12. 839’u davaya dönüştü.9 bin 234’ü karara bağlandı ve 3 bin 414 kişiye mahkumiyet cezası verildi.

Atatürk’e hakaret davalarının rakamlarını ise takip eden kimse yok. Çünkü buna benzer bilançoları tutan kesimlerin pek de umurunda değil o rakamlar.

Cumhurbaşkanı’na hakaretten insanların tutuklanmasından rahatsız olanların büyük bir kısmı Atatürk’e hakaretten insanların tutuklanmasından ya memnun ya da o konuda yorum yapmamayı tercih ediyor. Bunun tam tersinin geçerli olduğunu herhalde söylemeye gerek bile yok.

Halbuki sadece bir tarafı görmek ve eleştirmek ya da tutuklanmada eşitlikten mutlu olmak, kimseyi korumuyor.

Şok edici ifadelerin de ifade özgürlüğü içine girdiği, siyasetçilerin normal insanlardan daha fazla ve daha sert eleştirilebileceği ve buna tahammül etmeleri gerektiği ile ilgili AİHM içtihatları ortada. Bu içtihatlara göre alınmış yargı kararları da ortada.

Ama yine de bu birikim işe yaramıyor.

Halbuki tutuklamalar arasında ayrım yapmadan savunulacak prensipler belli. Ceza kanunundaki hakaret maddesinden ayrı olarak hem Atatürk hem de Cumhurbaşkanı ile ilgili özel ceza kanunları olması yanlış, hakaret suçuna hapis de ağır bir ceza.

İfade özgürlüğünü bir bütün olarak savunmayı öğrenmeliyiz.

Eğer öğrenemezsek hiç kimsenin ifade özgürlüğü garanti altında olmayacak.Ya hepimiz için ifade özgürlüğü ya hepimiz için tutuklamada eşitlik!

Karar  / Yıldıray Oğur