Myanmar’da Arakanlı Müslümanlara yönelik yıllardır devam eden zulüm, iki yıldır katlanarak arttı ve dünya gündeminde önemli bir yer buldu. Bölgeye giden gözlemciler, Budistlerin sistematik olarak uyguladıkları katliamların soykırım boyutuna vardığını ifade ediyor. Binlerce Müslüman öldürülürken yüz binlercesi yerinden oldu, komşu ülkelerde mülteci durumuna düştü.
Yakın bir zamanda Myanmar’a giden Gazeteci yazar Aslan Balcı ile bölgedeki Müslümanların uğradığı zulümlerin boyutunu ve mültecilerin son durumunu konuştuk.
Hamit Kardaş: Yakın bir zamanda Myanmar’da incelemelerde bulundunuz. Bölgede Müslümanların maruz kaldığı zulümler olduğunu duyuyoruz her gün. Müslümanların ülkedeki son durumu nedir?
Aslan Balcı: Myanmar’da Müslümanlara yönelik sistematik katliam, soygun, talan ve yağmacılık 1962 yılından beri devam ediyor. Ancak her zaman büyük katliamlar yapılmadığı için dünya kamuoyunda pek seslendirilmiyor. Askeri cunta 1962 yılında iş başına geçince kendi ırkları ve dinleri dışında olan herkesi düşman olarak gördü ve özellikle Arakanlı Müslümanları ülke topraklarından kovmak istedi.
Daha sonra 1990 yılına gelince ikinci büyük dalga ile yüz binlerce Müslümanı katlettiler. Yine yüz binlerce insan mülteci olarak başka ülkelere gitmek zorunda kaldı. Özellikle Bangladeş’e, Tayland’a, Malezya ve başka Müslüman ülkelere giderek mülteci durumuna düştüler.
En son 2012 yılının Mayıs ayı sonunda başlayan terör ve şiddet olayları günümüze kadar devam etti. Biz bu konuşmayı yaparken dahi ülkenin başkenti Yangon’da Müslüman avına çıkıldı ve yetimhane olarak kullanılan tarihi camiyi yaktılar, içinde bulunan 14 masum yetim yavrumuz hayatını kaybetti. 70’e yakın çocuk ise yaralandı. Bu ölen kişilerin İslami usullerle toprağa gömülmesine müsaade edilmiyor. Budistler gibi ölen kişilerin yakılmasını istiyorlar. Ayrıca yaralanan bu yetim yavruların tedavileri devlet hastanelerinde yapılamıyor. Ancak özel hastanelerde tedavileri yapılabilecek. Zaten yetim olan bu kişiler nasıl olur da özel hastanede tedavi olacak. Parayı nereden bulacak?
Ülkede yaşayan Müslüman halkın devletin hiçbir biriminden hizmet alması söz konusu değildir. Yani ülkede zulüm, baskı, katliam ve terör devlet eliyle ve bilinçli bir şekilde yapılmaktadır.
Ülkede Budistlerin Müslümanlara yönelik zulmü her geçen gün artıyor. Okullar ve camiler yakılıyor, insanlar öldürülüyor. Müslümanlara duyulan bu kinin sebebi nedir? Tüm Budistler mi bu zulümlerin içerisinde yoksa çatışma yanlısı olmayan Budist grupları var mı, varsa bunlar Müslümanlara nasıl bakıyor ve etkili midirler?
Myanmar halkı Budist inancına sahip olduğundan Buda’yı tanrı olarak kabul ediyorlar. Müslümanlar ise Allah’tan başka ilah olmadığına ve tek yaratıcının “Halik-i Mutlak” olarak ancak Allah olduğuna inandıklarından Buda’ya secde etmiyorlar. Bundan dolayı “Siz nasıl olur da bizim tanrımıza secde etmezsiniz” mantığı ile Müslümanlara karşı bir kin ne nefret bulunmaktadır. Bunu körükleyen devletin derin güçleridir. Bunların başında ise devlet başkanlığını elinde bulunduran Thein Shwein var.
Normal şartlarda Budistler adam öldürmeye karşıdırlar. Ama bu sahte Budist din adamları Müslüman öldürmenin günah değil, aksine sevap olduğunu anlatıp durduklarından halk da Müslümanlara karşı olumsuz bakıyor. Ayrıca devletin yıllardan beri yaptığı bir propaganda vardır. O da şudur: “Arakan bölgesinde yaşayan Rohingyali kişiler aslında bu ülkenin ( Myanmar’in) vatandaşı değil, bunlar Bangladeş tarafından ülkeye gelen kaçak balıkçı göçmenlerdir” Halkın birçoğu Arakanlı Müslümanların bu toprakların gerçek sahipleri olduğunu bilmiyor. “Onlar geldi bizim ülkemizin topraklarını işgal etti” diye düşünüyorlar.
Ülkenin en liberal düşüncesine sahip olan kişiler dahi bu şekilde düşünüyorlar. Ancak şiddete bu şekilde başvurulmasını tasvip etmeyen muhalifler bulunmakta olsa da seslerini çıkaramıyor. Eğer bir açıklama yapsalar, onlar da hain diye öldürülür. Katliamları durduracak güçleri yoktur.
MÜSLÜMANLARIN BUDİSTLERE İTİRAZ ETMESİ KANUNEN YASAK
969 Hareketi’nin ülke yönetimi ile doğrudan bir ilişkisi var mı, iktidarla bağlantısı nedir?
969 Hareketi yeni çıktı. Daha önceki şiddet ve katliamları “Lion Thein” Thein’in Arslanları isimli terör örgütü yapıyordu. Ancak geçtiğimiz mart ayının ortasında başlayan yeni dalga şiddet olaylarını “969 Hareketi” üstlenmeye başladı.
Bu kişiler devlet destekli terör örgütleridir. Özellikle dışarıdan, başka şehirlerden hatta Tayland ve Çin gibi ülkelerden gelen Budist teröristler, başkent Yangon’daki Müslümanların işyerlerini ve evlerini işaretleyerek akşam yağmalıyor ve yakıyorlar. Dolayısıyla bu terör gruplarının arkasında bizzat devletin kendisi bulunmaktadır.
Budist olan kişilerin ev ve iş yerlerinin kapısına ‘969’ yazıyorlar. Akşam terör eylemleri yapacakları zaman işaretli olan yerlere bir şey yapmıyorlar. İşaretsiz olan yerler ise tamamen ortadan kaldırılıyor. Yakılan ev ve iş yerine hemen Budist çeteler el koyuyor ve o yer onların oluyor.
Bu katliam ve yağmalamaya devlet bizzat destek veriyor. Çünkü akşam olunca ülkede sokağa çıkma yasağı var. Müslümanlar sokağa çıkamıyor ama Budist kişiler rahatlıkla dışarıda gezebiliyor. Terör ve yağmalama yapılacak olan mahal ve kasabaların giriş ve çıkışında güvenlik güçleri konuşlandırılıyor. Dışarıdan gelmiş olan motosikletli kişiler emniyetli bir şekilde içeri giriyor ve işaretli olan yerler ilk önce yağmalanıyor. İçerde olan kişilerin dışarı çıkmaması için önlem alıyorlar. Ama yine de yangından kurtulup dışarı çıkan kişilerden genç olanları alıyorlar. Erkek çocuklarını organ mafyasına satıyorlar. Kız çocuklarını ise fuhuş çetelerine satıyorlar. Yaşlı anne ve baba ya orada öldürülüyor veya elinde ne varsa onu rüşvet vererek canını kurtarabiliyor.
Tüm bu olaylar olurken güvenlik güçleri hiç müdahale etmiyor. Ancak evi yakılan kişi mukavemet edecek olursa o zaman güvenlik güçleri geliyor, Arakanlı Müslümanı tutukluyor. Kanunlara göre Müslümanların Budistlere itiraz etme hakkı yoktur. Budistler her ne derse onun isteğini yerine getirmeyen Arakanlı Müslüman ağır cezalara çarptırılıyor.
KATLİAMLARDA ABD – ÇİN REKABETİ DE ETKİLİ OLUYOR
Myanmar yönetimi, Budistler dışındaki tüm gruplarla özellikle Kaçin isyancı grubu Müslümanlarla soğuk ilişkiler kuruyor. Müslümanlar arasında silahlı gruplar olmadığı halde onlara yapılan zulme sessiz kalıyor, hatta siz bizzat destek verdiğini söylediniz. ABD, Güney Çin Denizi ve Bengal Körfezi’nde Çin’e karşı hesapları dolayısıyla mı bu katliama sessiz kalıyor?
Bu olayların perde arkasında ABD- Çin gibi emperyalistlerin çıkar çatışması yatmaktadır. Müslümanların bulunduğu 50 bin km2’lik alanda yani Arakan/ Rakhine bölgesinde çok değerli doğalgaz ve petrol rezervleri bulundu. Bu rezervlerde 1 trilyon 2 milyar metreküplük gaz ve 2 milyar 100 milyon varillik petrol içerdiği tespit edildi.
Söz konusu petrol ve doğalgazı ABD kendi kontrolüne alarak Arakan topraklarından boru hattı ile geçirip Bangladeş’in Cox’s Baazar limanından dünya piyasasına sunmak isterken, Çin hemen yanı başında güçsüz ve istikrarsız bir devlet olan Myanmar’ı elinden kaçırmak istemiyor. Enerjiye gittikçe bağımlı hale gelen Çin, bu madenleri kendisine almak için Myanmar devlet başkanlığı makamını işgal eden soykırımcı Thein Shewin ile anlaşma yaptı. Yapılmakta olan doğalgaz ve petrol boru hattına da başkanın adını verdiler. İsmini “Shwegaz Boru Hattı” koydular. Aslında bu hattın adının “ölüm boru hattı” olması gerekir.
Bu boru hattının geçmiş olduğu tüm yerleşim birimlerinde bulunan Müslümanlar teker teker ya katlediliyor veya topraklarından sürülüyor. Bir daha dönmemek üzere ülke içindeki kamplara veya biraz parası varsa rüşvet vererek Bangladeş’e kaçmak zorunda kalıyor.
Geçen yılki olaylar Arakan eyaletinde patlak vermişti. Yüz bine yakın masum Müslüman katledildi ve bir o kadar da yerleşim birimi boşaltıldı. Sevkiyat limanının yapılacağı Kyaukpyu şehrinde tek bir Müslüman dahi bırakmadılar. Şimdi ise yine bu boru hattının geçtiği Mandalay eyaletinde olaylar patlak verdi. İlk önce Meikthila şehrinde başlayan olaylar Yamaethin ve Tatkon şehirlerine devam etmektedir. Buralarda yaşayan Müslümanlar da diğer yerlerde yapıldığı gibi ya katledilecekler veya yurtlarından sürülecekler.
Çin, Amerika’dan daha erken davranıp petrol ve doğalgazı gelecek Mayıs sonunda kendi ülkesine götürecek. Ancak ABD buradan elini ve eteğini çekmez. Yine Müslümanların yaşadığı bu bölge üzerinde çok değerli elmas ve yakut gibi değerli taş madenleri bulunmaktadır. Belki ABD o madenlere talip olur. O madenlerin çıkarılması için yeni dalga katliamlar olur mu olmaz mı onu ilerdeki yıllar gösterecek.
MYANMAR YÖNETİMİ RESMİ YOLDAN YAPILAN YARDIMLARA EL KOYUYOR
Ülkeden kaçan Müslümanların durumu nedir? Özellikle Bangladeş’te ciddi sorunlara maruz kaldıklarını biliyoruz. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Yurtlarından zorla ve vahşice göçe zorlanan Arakanlı Müslüman mültecilerin bir kısmı ilkel sal ve botlarla Naf Nehri’ni geçerek Bangladeş’e geçiyor. Bir kısmı Tayland’a geçip oralardaki derme çatma kamplarda veya ağaç kovuklarında yaşayarak hayatlarını geçiriyorlar. Bunlar, elinde biraz maddi imkanı olan kişiler… Maddi bir imkanı olmayan kişiler hala hayatta iseler o zaman Myanmar devletinin hudutları içinde oluşturulan 4-5 tane mülteci toplama kampı var. Bu kamplara gidip yaşamaya çalışıyor.
Söz konusu kampların hiçbirinde devlet veya başka yardım kuruluşlarından yardım alamıyorlar. Sadece kendi imkanları ile muz kabuklarından yaptıkları kulübelerde yaşamalarına izin veriliyor. Yiyecek, sağlık veya diğer sosyal imkanların hiçbiri yok. Ancak nadiren de olsa BM yetkilileri veya İslam ülkelerinin sefirleri bu kampları ziyaret etmek istediklerinde göstermelik de olsa mültecilere biraz yardım dağıtılıyor. Ama gerçek şu ki gerek BM ve gerekse İslam ülkeleri ve Müslümanların gönderdikleri yardımlara Myanmar devleti el koyuyor. Yardımları kendileri kullanıyor veya pazarda para ile satıyorlar. Bu söylediklerim resmi yoldan yardım yapanlar için geçerlidir. Bazı yardım kuruluşları bölgenin iç kesimine ulaşmasa da Naf Nehri’nin karşısındaki bazı köy ve kasabalara yardım ulaştırabiliyor.
Bangladeş devleti maalesef iyi bir sınav veremiyor. Arakanlı Mültecilere çok kötü davranıyor. Sınırı kapatarak gelenleri tekrar Myanmar’a geri gönderiyor. Geri dönen mülteciler direk idam ediliyor.
Bangladeş hem çok fakir hem de nüfusu çok kalabalık. Kendince haklı olarak dışarıdan gelecek olan insanları barındırma imkanı yok. Zaten kendi halkı aç. Gelen bu aç insanları nasıl korusun ve nasıl doyursun diye düşünülse de eğer ciddi ve sorunu çözmek için çareler üretilmiş olsa hem Bangladeş devleti kazanmış, hem de gelen mülteciler rahat bir nefes almış olur. Bangladeş’te laik, solcu ve sözde milliyetçi duygulara sahip olan Hasine ve ekibi yönetimi elinde tuttuğu için hiçbir çözüm üretmiyor. Hatta dışarıdan gelen yardım çalışmalarını da engellemeye çalışıyor.
Ancak şurası da bir gerçek ki, eğer Bangladeş tüm kapıları açmış olsa Arakan’daki tüm Müslümanlar Bangladeş’e akın ederler. Zaten Myanmar devleti de bunu istiyor. Arakan’ı tamamıyla boşaltıp başka ülkelere gitmelerini istiyor. Bu konuda Bangladeş haklı bir politika izliyor denilse de sorunun Myanmar tarafında halledilmesi için hiçbir adım atmıyor. Politika üretemediği için hem kendisi hem de diğer Müslümanlar kaybediyor.
Oysa planlı bir şekilde mültecilerin durumunu çözmeye çalışsa yapılan yardımlardan Bangladeşli Müslümanlar da nasibini alacak. Zaten şimdi de yapılan yardımlardan Bangladeşli fakir halka da dağıtım yapılıyor. İster basiretsizlik diyelim ister hainlik diyelim işin adına, sonuçta Bangladeş mülteci krizini iyi yönetemiyor.
MAYIS’TA BORU HATTI TAMAMLANACAK; SÜREÇ İYİ YÖNETİLMELİ
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Yukarıda belirttiğimiz gibi Mayıs ayı sonuna kadar petrol ve doğal gaz boru hattı tamamlanacak olduğundan önümüzdeki iki ay çok önemli. Bu iki ay içinde Myanmar devleti yine vahşice katliamlar yapacaktır. Boru hattı bölgesinde bulunan tüm Müslümanlar bölgeden uzaklaştırılacak ve toprakları Budist teröristlerin eline geçecek. Bunun olmaması için bir şeylerin yapılması gerekir.
BM maalesef çok zayıf, onların yapacakları işlerden bir şey çıkmaz. BM sadece taziye yayınlar. Ama Müslüman ülkeler Çin’e ve ABD’ye baskı yapabilirlerse, Myanmar’daki devlet terörünü ve şiddetini ancak bu iki devlet durdurabilir. İİT’e üye olan İslam ülkelerinden başlıcalar, mesela Suudi Arabistan, Türkiye ve İran ortak karar alsalar ve Çin’e deseler ki “Myanmar’daki terör olayları durmadığı müddetçe senden mal alımını durduruyoruz”. Bu ambargo neticesinde Myanmar’daki Müslümanlara yönelik soykırım ve terör olayları en geç iki gün içinde son bulur.
MUSON YAĞMURLARINDA KAMPLARDAKİ YÜZBİNLERCE MÜSLÜMAN ÖLEBİLİR
Bir başka konuya insanların, STK ve uluslararası kuruluşların dikkatini çekmek istiyorum. Myanmar devletinin içinde 4 veya 5 değişik toplama kampına benzer çadır kentler var. Buralarda yaşayan Müslüman Mülteciler çok ağır ve sağlıksız şartlar altında hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar.
Mayıs ayı başlarında bölgede Muson yağmurları yağıyor. Eğer bu kamplar daha yüksek yerlere taşınmazsa o zaman Muson yağmurları neticesinde oluşacak selden yüzlerce masum Müslüman hayatını kaybedecek. Çünkü bu kamplar alçak seviyede ve suların rahatlıkla ulaşılabileceği yerlerde konuşlandırılmış. Myanmar devleti planlı ve sinsice bir planla geri kalan Arakanlı Müslümanları “tabii afetle öldürmek” istiyor. BM veya sözü geçen ülkeler hiç olmazsa bu kampların yerinin değiştirilmesine vesile olsalar da yakında gelecek olan felakete yol açılmamış olsa.
Söyleşi için teşekkür ediyoruz.