İran’ın Ortadoğu Komutanı Kasım Süleymânî ve Irak’daki Haşdi Şabi’nin Genel Komutan Yardımcısı El Mühendis ABD mahreçli bir saldırı ile öldürüldü. Bu gelişme tesâdüfî değil; bir zincire eklenmiş son bir halka. Türkiye’nin Sûriye’ye yaptığı müdahalenin PYD’yi Sûriye içlerine püskürttüğünü, Trump’ın daha müdahalenin ilk günlerinde PYD için yeni bir sayfa açıldığını ve bu teşkilâtın “başka işler için” kullanılacağı yolunda beyânat verdiğini biliyoruz. Akabinde PYD’nin kısm-ı âzâmının Rakka civârına çekildiği ve buradan da Irak içlerine doğru hareketlendirildiği haberleri geldi. Biz de bu gelişmeleri, yazılarımızda ve TV Net’de katıldığımız Akıl Odası programlarında pek de hayra yormadık. Ortada “bir taşla bir kaç kuş vurmak isteyen” yeni bir tasarım olduğu anlaşılıyor.
Tasarımın bir bacağında Irak ve Sûriye petrol bölgelerinin birleştirilmesi yer alıyor. Yeni ABD plânında Sûriye ve Irak arasında; bir ucu Rakka, diğer ucu da Erbil olmak üzere yeni bir hat oluşturulduğunu görebiliyoruz. Bu hat Trump’ın, “Bundan sonra artık petrol bölgeleriyle alâkadar olacağız” demiş olmasıyla da tutarlı görülüyor. Çünkü “Rakka-Erbil” hattı, “Musul ve Kerkük”ü de ihtivâ ediyor. Bu hattın Hayfa ile buluşturulması ,yeni hidrokarbon lojistik hattına İsrâil’i de dahil ediyor.
Yine buradan anlaşılıyor ki, atılan bu adımla Türkiye “geçici olarak” rahatlatılıyor. Türkiye sınırını enlemesine olarak boydan boya geçecek bir PKK hattı tasarımından vazgeçtiler. PYD’yi hafif tertip güneye çekip, , bu defâ aşağıdan yukarıya ,güneyden kuzeye doğru; üstelik çok daha dağlık bir arâzide yeniden Türkiye’nin karşısına çıkarmak istiyorlar. (Türkiye yürüttüğü bir dizi Pençe Harekâtıyla bunun farkında olduğunu ve alacağı vaziyeti de gösteriyor).
Rakka- Erbil hattının aynı zamanda Kuzey Irak Kürt İdâresi , veyâ kısaca Peşmerge Devletçiği ile PYD Hareketini birleştirmek gibi bir açılımı olacağı anlaşılıyor. Son zamanlarda ABD’nin Erbil’e hayli yüklendiğine şâhit oluyoruz. Daha evvel denemesi yapılan Bağımsızlık projesinin yeniden ısıtılacak olmasına şaşırmamak gerekiyor. (Unutmayalım, bir Kürt Devleti hayâlinin Kürtlerle bir alâkası yok. Bu, doğrudan İsrâil’in Kuzey kalkanı olmaktan maada bir manâ taşımayacaktır).
Yeni tasarımın hayâta geçirilmesinde en büyük mânia elbette İran’ın gerek Sûriye’de ,gerek Irak’daki varlığı. ABD hem Sûriye hem de Irak’ı parçalama fikrinden sapmış değil. Rusya’nın ,tam tersine Sûriye’nin birliğinde ısrar etmesi, Erbil-Hayfa hattından akacak petrolün Doğu Akdeniz ve Avrupa ile buluşmasına mâni olmak ve Avrupa üzerinde enerji tekeli olma ayrıcalığını devâm ettirmek için. ABD, husûsen de Pentagon ile çatıştığı nokta da bu. Diğer bir nokta da, Irak ve Suriye hidrokarbon lojistiğinin Çin ekonomisi ile olan hayâtî bağı. (Buna İran’ın Çin ile kurduğu yakın ilişkileri ve onun en büyük tedârikçisi olmasını da ekleyebilirsiniz). ABD’nin, muhtemelen Birleşik Krallık ile berâber (Trump-Johnson) Basra ve Körfez’in mutlak sûrette kontrol etmesi gerekiyor. Hele, hele petrol ticâretinin Dolar dışı yapılması gündeme gelirken…Ama Basra’da da , Körfez’de de, ABD çısından dağıtılması farz olan İran’ın mutlaka bir şekilde yer aldığı muhtelif Şii ittifakları var.
Yeni bir sürece giriyoruz. Süleymâni ve El Mühendis’in öldürülmesi fitili ateşledi. Beyaz Saray ile Pentagon arasındaki gerilim burada gevşiyor. İsrâil rahatlıyor. Süleymânî ve El Mühendis’in öldürülmesi Trump’a yeni bir seçim başarısı getirecek. Bundan sonra kanlı olaylar üzerinden daha çok, ama çok daha çok Irak’ı ve İran’ı konuşacağız. ABD nihâyet gözünü karartarak İran ile son büyük hesaplaşmaya doğru adım attı. Irak’ın kuzeyinde Haşdi Şâbi ile PYD arasında veyâ Haşdi Şâbi ile hortlatılmış IŞİD arasında çok kanlı çatışmalar başlayacağını tahmin edebiliriz. Irak’ın güneyinde veyâ Basra’da ise nasıl bir çatışma senaryosunun devreye konulacağını henüz tam olarak göremiyorum. Süleymânî’nin öldürülmesi, Şii nüfuslardaki İran rahatsızlığını unutturduğu ve ABD husûmetinin baskın hâle geldiği görülüyor. Bu da yine ABD-Birleşik Krallık ittifâkı üzerinden ve doğrudan Üçüncü Irak müdahalesini gündeme getirebilir. Bu da Körfez ‘i toptan cehenneme çevirebilecektir. Eğer tırmanma kontrolden çıkarsa, endişem, taktik nükleer silâh kullanımının gündeme gelmesidir. Çatışmaların Basra’ya ve Körfez’e yayılması kadar muhtemel olan, Güney Sûriye ve Lübnan’ın da cehenneme dönmesidir. Bu da son derecede düşündürücü ve ürkütücü gözüküyor. Bâzıları , olayların dramatik bir tırmanış göstermeyeceğini iddia ediyorlar. O kanâatte değilim. Yanılmış olmak ise en büyük arzum.
Yeni Şafak / Süleyman Seyfi Öğün