ABD ordusu 29 Aralık 1890 tarihinde, yakın tarihin son Kızılderili katliamlarından birini ‘Yaralı Diz’ bölgesinde gerçekleştirdi.
Yaralı Diz (Wounded Knee) isimli bölgede 300’e yakın Kızılderili Amerikan askerlerince katledildi.
‘Yaralı Diz Katliamı’
Avrupalı sömürgecilerin 15’inci yüzyılda Amerika kıtasına gelmesinin ardından yerel halklardan on milyonlarca insan katledilmişti.
Sistematik şekilde soğuk kanlılıkla gerçekleştirilen bu katliamlarla Amerika kıtasındaki Kızılderili nüfusu günden güne azaldı.
18’inci yüzyıl ve sonrasında kuruluş sürecini takiben ABD, söz konusu Kızılderilileri belirli alanlarda toplu olarak sürmeye, hayatlarını kısıtlamaya başladı.
Bu şekilde Kızılderili nüfusu sistemli bir şekilde azaltıldı.
Kızılderililere karşı gerçekleştirilen son katliamlardan biri de, 29 Aralık 1890 Yaralı Diz Katliamı’ydı.
Katliama katılan askerlere ‘Şeref Madalyası’ verildi
Kızılderililerin Güney Dakota’da bir isyana kalkışacağı iddiasıyla, bölgedeki Lakota yerlilerinin kampları ABD ordusu tarafından kuşatıldı. ABD ordu güçleri, kuşattıkları kamplara saldırı düzenleyerek, 90’ı aşkın erkeği, 200’den fazla kadın ve çocuğu katletti. ABD ordusu, katliamda yer alan 20’den fazla askere “Şeref Madalyası” verdi.
Katledilen Kızılderililer toplu mezarlara gömüldü.
Yaralı Diz Katliamı, ABD ordusu tarafından geçmişten bugüne işlenen sayısız sivil katliamı arasında yerini aldı. Katliama dair yazılan bir kitap da, Amerikalı tarihçi yazar Dorris Alexander “Dee” Brown’ın kaleme aldığı “Bury My Heart at Wounded Knee” (“Kalbimi Yaralı Diz’e Gömün.” Türkçeye “Kalbimi Vatanıma Gömün” olarak tercüme edilmiştir.) eseridir.
Katliamı yaşayan Kızılderili şeflerinden Kara Geyik, olaya dair şu ifadeleri kullanıyor: “O zaman kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları hâlâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada.”
Katliamın bir diğer tanığı Gelincik Louise ise şunları söylüyor:
“Kaçmaya çalıştık. Ama yaban sığırı gibi bir bir vurdular bizi. Beyazların içinde de iyi insanlar bulunduğunu biliyorum, ama kadınları ve çocukları da vurduklarına bakılırsa askerler çok kötü insanlar olmalı. Kızılderili askerler beyaz çocuklara asla böyle yapmazlardı.”
Mepa News