23 Nisan ve “Millî Egemenlik Hakkı” Üzerine…

Hem “egemenlik hakkı” halka verilmiş de, o halk, 1946’ya kadar neden “çok partili sistem” görmemiş, doğru düzgün “seçim” görmemiş, 1946’da yapılan ilk çok partili seçim ise “açık oy gizli tasnif” sebebiyle “şaibeli” sayılmış, “egemenlik hakkı”nı özgürce kullanabilmek için 14 Mayıs 1950 seçimlerini beklemek zorunda kalmıştır?

“23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nın, “Çocuk Bayramı” boyutuna dünkü yazımızda temas etmiştik, bugün de “Milli Egemenlik” boyutuna bakalım…

Bu günü bayram ilân etmenin özünde “Büyük Millet Meclisi”ninaçılması varsa, ilk büyük Millet Meclisi’nin açılış tarihi 23 Nisan 1920 değil, 31 Mart 1877’dir…

Çünkü ilk “Millet Meclisi” (Meclis-i Meb’usan-Birinci Meşrutiyet Meclisi) bu tarihte açılmış ve çalışmalarına başlamıştır.

Birinci Meclis, açılışından bir yıl kadar sonra, Sultan II. Abdülhâmid tarafından, “görülen lüzum üzerine” tatile sokulmuştur…

Mecburi tatil 1908’e kadar sürmüş,o yıl yapılan ikinci seçim sonrası oluşan “Millet Meclisi” 04 Aralık 1908’de açılmıştır. 

Bu Meclis, işgalden sonra, basılıp dağıtılmış, bazı üyeleri tutuklanmış, bazıları da Ankara’ya giderek “yasama faaliyeti”ni aynı devletin başka bir şehrinde sürdürmeye başlamıştır.

23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Meclis’in üyelerinin çoğu işte bu Meclis’in milletvekilleridir.

Adı, “Cumhuriyet Meclisi” (zaten cumhuriyet o tarihte yoktur)yahut “Atatürk Meclisi” (ki, o tarihte “Atatürk” de yok, “Mustafa Kemal Paşa” vardır) filan değil, “Meclis-i Meb’usan”dır!

Başkanlık kürsüsünün arkasında, “İşlerini istişare ile yürütürler” mealinde, Şûra Süresi’nin 38. Âyeti asılıdır: “Ve emruhum şûrâ beynehum”… (daha sonra bu âyetin yerini Atatürk’e izafe edilen ‘Hâkimiyet bilâkaydu şart milletindir’ yazısı alacak, nihayet bu yazı lâtince olarak ‘Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur’ şekline girecektir).

“Meclis-i Meb’usan”, Osmanlı’nın son Meclisi’dir. Türkiye’nin görüp göreceği en demokratik, en başına buyruk, en dirayetli Meclisi budur! Millî Mücadele’yi bu Meclis yürütmüş, zaferden sonra yapılan “Lozan Andlaşması”nın bu Meclis’ten onay alamayacağı anlaşıldığı için dağıtılmış, Lozan’ı kayıtsız-şartsız kabul edecek yeni bir Meclis oluşturmak için harekete geçilmiştir.

Demek istediğim şu ki, 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Meclis, Türk parlamento hayatının başlangıcı sayılamaz…

Ancak devamı sayılabilir. Buna rağmen “başlangıç” sayılmıştır ve bayram yapılmıştır: “Millî Egemenlik Bayramı”… 

Güya “egemenlik hakkı” Padişah’tan alınıp halka verilmiştir:..

İyi de bunun tarihi 23 Nisan 1920 değil, 01 Kasım 1922’dir: Saltanat, bu tarihte kabul edilen 308 numaralı “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, hukuku hâkimiyet ve hükümranının mümessili hakikisi olduğuna dair” başlıklı kararname ile kaldırılmıştır. 

Hem “egemenlik hakkı” halka verilmiş de, o halk, 1946’ya kadar neden “çok partili sistem” görmemiş, doğru düzgün “seçim” görmemiş, 1946’da yapılan ilk çok partili seçim ise “açık oy gizli tasnif” sebebiyle “şaibeli” sayılmış, “egemenlik hakkı”nı özgürce kullanabilmek için 14 Mayıs 1950 seçimlerini beklemek zorunda kalmıştır?

Ve “egemenlik hakkı”nı gerçek anlamda kullanabildiği gün, tek parti iktidarını hâk ile yeksan etmiş, bir daha da halkın özgür iradesiyle o parti iktidara gelememiştir.

14 Mayıs 1950’de milletin eline geçen “egemenlik hakkı”nı milletten geri almak için de bir sürü darbe tezgâhlanmıştır! 

 

 

Akit / Yavuz Bahadıroğlu