Haremeyn Şua

Adem Gemici; faizin Müslümanlar üzerine etkisini yazdı.

Nedir Harameyn Şua: Hemen belirteyim zelilliğin, rezilliğin, adiliğin, pisliğin vücut bulmuş halidir. Önce bir arkadaşımdan duydum inanmadım, ‘yok artık’ dedim. Şakadır,  espri yapıyordur dedim ama doğruymuş. Su içerken besmele  çekip  sonunda  ‘elhamdulillah’  diyen Çin malı su bardağından sonra bunu da yapmışlar.  Bir bankanın çıkardığı, üzerindeki dijital pusula sayesinde kıbleyi gösteren kredi kartı(!)

Evet, kıbleyi gösteren kredi kartı. Gülsem mi, ağlasam mı? ‘Ağlanası halimiz var nasıl güleyim’ diyeceğim ama nedense gülüyorum bu duruma.  Bir psikologdan duymuştum;  insan çok şaşırıp sinirlenince bazen gülermiş diye. Aslında ben bu kapitalist güruhun kıblelerinin ve ilahlarının para olduğunu bildiğim için ve para için, değil kıbleyi gösteren kredi kartı, burada söyleyemeyeceğim (siz anlamışsınızdır) daha neler yapabileceklerini bildiğim için o yönüne takılmadım ve sinirlenmedim açıkçası. Burada beni öfkelendiren ve dahası ciğerime  saplanan şey  Kâbe’ ye  ve  daha da önemlisi alemlerin  Rabbi’ne olan hakarettir.

Bakara suresi  278-279. ayetlere  bir  bakalım:

278. “Ey iman edenler!  Allah’tan korkun.  Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut  faiz  alacaklarınızı terk edin.”
279. “Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz…”
Şimdi, Allah’ın bu ayetleri  ve Kur’ an’da  benzeri  onlarca  ayet  ortadayken,  faiz kurumunun müslümanların namaz kılarken yöneldikleri  kutsal mekanlarını,  kendilerinin  Allah ve Resulu’ne savaş açmış olan zihniyetlerine  hizmet  ettirme  çabaları tüm bu kutsallara hakaret değil de nedir?

Peki bu hakaret,  yüzde doksan dokuzu (sözde) müslüman olan bu halkta ve mütedeyyin olduğu iddia edilen medyanın bir kesiminde nasıl bir karşılık bulmuştur?  Kıbleyi gösteren  kredi kartına duyarsız kalan medyanın ve halkın durumu; Suriye’de soğuktan donan çocukların, Urfa’da  buz  tutan eşekler  kadar  gündem  olmadığı  bu  medyadaki ve halktaki eşekleşmenin başka bir versiyonudur. Burada asla eşeği küçümsediğimi düşünmeyin ne olur. Bu zihniyet kat kat aşağıdadır eşekten, zira eşek kendisine Yaratanı tarafından verilen görevi itirazsız yerine getiriyor.
İnsan vahiyden uzaklaşınca nasıl da zillete düşüyor değil mi? Toplum olarak vahiyle inşa olmamak nasıl da zillete düşürdü toplumu. Artık en kutsallarına hakaret de edilse,  küfür de edilse tepki vermiyor bu toplum. Nasıl alıştı bu duruma, nasıl alıştırıldı?

Bu günlerde eski  kankasıyla ayakları birbirine dolanan İslami (sözde) cemaatin banka kurmasına ne tepki  gösterdi ki bu halk,  bugün  buna  göstersin!  Dindar diye bilinen cemaat,  İslam’la kapitalizmi kol kola göstermekten çekinmedi ki, onlar da bu kartla müslümanların kutsal değerlerine küfretmekten çekinsin.
Neye layıksa bu toplum, öyle yönetilecektir. Bir toplum kendindekini değiştirmedikçe ALLAH da o toplumun durumunu düzeltmeyecektir (Rad 11). Toplum kendini  vahiyle yeniden  inşa etmedikçe zillet devam  edecektir.

Her yazımın sonunu duayla bitirmişimdir ama bu yazının sonunu duayla bitirmek gelmedi içimden ve bu sebepten diyorum ki:
Ey alemlerin Rabbi!  Çağımızın bu tağutlarını,  karunlarını,  belamlarını, hamanlarını ve bunların  pis sistemlerini yerin dibine geçir! Daha önce  helak ettiğin nice şehirler ve saraylar  gibi Kâbe’ye  hakaret  eden  kapitalizmin  mabedlerini de helak et ya kahhar!