FİLİSTİN FACİASININ MASUM KURBANLARI

ÖMER RIZA DOĞRUL
SELAMET MECMUASI
Sayı: 11-79 / 23.3.1949
Biliyor musunuz ki Filistin faciasının kurbanları sekiz yüz bini bulmuştur. Bir aralık bunlar yüz bindi ve bu rakam insanlığın vicdanını ürpertmişti. Çünkü bahis mevzuu olan memleketin bütün Arap nüfusu bir mil­yondan ibaretti. Demek ki halkın onda biri yersiz yurt­suz, malsız mülksüz kalmıştı. Derken bu rakam kabar­mış ve Siyonistleri Filistin’e yerleştirmek için imhaları göze alman, yani muhacirliğe sevk olunan Arapların iki yüz bini, hattâ üç yüz bini doldurdukları şayi olmuştu. İşte bu kadarla kalmış olsaydı, yine Filistin Araplarının çoğunluğu kurtuldu, demek mümkündü. Fakat en feci hakikat, bugün muhacir Arapların tam sekiz yüz bini bulmuş olduklarıdır.
Filistin’in bütün Arap nüfusu bir milyonu ancak dol­durabildiği halde bugün nüfusun 800 bini muhacirdir.
Dünya tarihinin bir memlekete yabancı bir unsuru, bir alay Siyonisti yerleştirmek için, asıl memleket halkı­nın bu şekilde sefalete ve ölüme sevk olunduğunu kay­dedip etmediğini düşünmeye zerre kadar lüzum yok­tur, çünkü tarih, Yirminci asırda sulh, adalet, emniyet ve refah âmili olarak kurulan ve dünya milletlerini top­layan bir teşekkülün bu çeşit neticeler veren kararlara âmil olduğunu hiçbir vakit kaydetmemiştir. Çünkü bu­gün 800.000 Arabın muhacirlik ıstıraplarının hepsini çekmesine sebep olan en esaslı âmil, Birleşmiş Milletler Kurulu’nun 1947 Kasımında Filistin’i taksim için verdi­ği karardır. Birleşmiş Milletler Kurulu, yabancı bir mil­leti himaye için, yabancı bir milleti bir Arap memleketi­ne zorla yerleştirmek için böyle bir karar vermeseydi bu facia vuku bulmaz ve bir milyonluk bir milletin 800.000 nüfusu bugün yersiz yurtsuz, malsız, mülksüz, işsiz güçsüz kalarak yurdu dışında sürünmek ve mah­volmak mecburiyetinde kalmazdı.
Bu hâdise Birleşmiş Milletler Kurulu hesabına utandırıcı bir siyah lekedir. Birleşmiş Milletler Kurulu bu hâdiseye hamil olmakla bütün prensiplerine hıyanet etmiş ve müthiş bir cinayet işlemiştir.
Bunu inkâr etmeye yahut cinayetin büyüklüğünü küçültmek için herhangi bir çareye başvurmaya yer yoktur. Hakikat hakikattir ve Birleşmiş Milletler Kuru­lu bir sürü Siyonistin iğfaline kapılarak bu cinayeti işle­miş bulunmaktadır.
Facia tüyler ürperticidir. O kadar ki yanlış kararıy­la ona âmil olan Birleşmiş Milletler Kurulu da bu hata­nın neticelerini telâfiye yardım etmek icap ettiğini anlamış, bu yüzden geçen senenin sonlarında Filistin muha­cirlerine yardım için bir heyet kurulmuş ve bu heyetin 32 milyonluk bir bütçe ile faaliyete girmesi ve Filistin muhacirlerine yardım etmesi kararlaştırılmıştı. Bu 32 milyon dolar âza devletlerden toplanacak ve böylece muhacirlere yiyecek, içecek verilecek, hepsine mesken temin edilecek, bunların salgınlara uğramamaları için tedbir alınacaktı. Bu otuz iki milyon dolarlık bütçenin kararlaştırılması sırasında, muhacirlerin ancak üç yüz bin kadar oldukları tahmin olunuyordu. Gerçi bu ra­kam da müthişti, çünkü Filistin halkının hiç olmazsa üçte birinin kırılmaya mahkûm olduğunu gösteriyordu. Fakat bu rakam hakikati ifadeden çok uzaktı. Çünkü batının en tarafsız mahfilleri de bu sayının süratle ka­bardığını ve nihayet 800.000’e vardığını apaçık tasrih ediyordu.
Hakikat bu merkezde olduğu için otuz iki milyon dolarlık bir yardım, kâmilen tediye edilmiş olsa dahi ancak kısa bir vade için muhacirlere yiyecek ve içecek temin edebilirdi. Kaldı ki ancak İngiltere ve Amerika taahhütlerini ifa etmiş, İngiltere bir milyon sterlin, Ame­rika’da on altı milyon dolar vermiş, diğer devletler de işi askıntıda bırakmışlardı. Bu yüzden ihtiyaca kâfi ge­lecek sıhhî teşkilât kurulamamış ve ancak muhacirlere bir lokma ekmek vermeye imkân elvermiştir. Bu sene kışın şiddetli geçmesi ve olmadık yerlerde kırıcı mahi­yet arz etmesi, muhacirlerin çok ağır kayıplara uğrama­larına sebep olmuş, açlık, yokluk ve soğuk el ele vere­rek bu zavallıları imha etmiştir.
Bunların hepsi Filistin’de bir İsrail devleti kurmak sevdasına düşenleri tatmin için göze alınmış bulunu­yor.
Sanki İsrail devletinin kurulmaması, bu facianın vukuundan daha çok hayırlı ve daha çok isabetli olmaz mıydı?
Fakat bir takım ihtirasların hâkimiyeti bu acı neti­ceyi vermiş ve dünya, tarihte eşi görülmemiş müthiş bir cinayete şahit olmuştur.
İlâhi adaletin bu müthiş cinayeti affedeceğini san­mak beyhudedir. O mutlak ve ezelî adalet bugün yenilenlere yarın yeni bir kuvvet ve kudret verecek, bugün kendilerini galip görmekle övünenlerin başına musallat edecek ve onlardan intikam alacaktır.
Bu asla şaşmaz adalete inanmayanlar o kahir tecel­lisiyle karşılaştıkları zaman muhakkak ki yaptıklarına pişman olacaklardır. Bugün bütün Müslüman milletle­re düşen vazife, bu felâketzede dindaşlarına ve kardeş­lerine yardım etmek ve onları elden geldiği kadar koru­maktır. Bu mukaddes vazifeyi ifa etmekle, yarın zalim­lerin başına gelecek belâyı da başlarından savmış olur­lar.
İsrail, Tedhiş, İstila ve Harp Kaynağı
Ömerz Rıza Doğrul
YZY
Yeni Zamanlar-20
İstanbul-2004

Hazırlayan: Celal Sancar