Aynı Sorulara Verilen Tezat Cevaplar

İslami konularda yazan, çizen, konferanslar veren ve buna binaen toplulukların kendisini takip ettiği bir araştırmacıya şöyle bir soru soruluyor: “Hocam, S. Arabistan’ın İslam Devleti olmadığını söylüyorsunuz ama hırsızlık vakalarında hırsızın elinin kesildiği gibi Kur'an’ın emrettiği diğer hat cezaları da bu ülkede uygulanıyor. Buna rağmen bu ülkenin İslam Devleti olmadığını hangi sebebe binaen söylüyorsunuz?"

İslami konularda yazan, çizen, konferanslar veren ve buna binaen toplulukların kendisini takip ettiği bir araştırmacıya şöyle bir soru soruluyor:  “Hocam, S. Arabistan’ın İslam Devleti olmadığını söylüyorsunuz ama hırsızlık vakalarında hırsızın elinin kesildiği gibi Kur’an’ın emrettiği diğer hat cezaları da bu ülkede uygulanıyor. Buna rağmen bu ülkenin İslam Devleti olmadığını hangi sebebe binaen söylüyorsunuz?”

Hocanın verdiği cevap şöyle oluyor: Evet, hırsızın eli kesiliyor ama bu ceza bütün ülke bireyleri için geçerli olmalı iken maalesef belirli zümreler için uygulanmıyor. O zümre, kraliyet ailesine yakınlığı ile bilinen maddi anlamda zengin ve güçlü bir zümre. Halbuki Hz Muhammed, bu konuda bu ülkeye nazaran farklı bir yol izlemiştir. Kendisine, hırsızlık yapmış Fatıma adlı bir kadın getirildiğinde ona el kesme cezası vermiş. Aracılık yaparak cezayı hafifletmek isteyenlere ise öfkeyle, “Hırsızlık yapan, kızım Fatıma dahi olsa elini keserdim” buyurmuştur. Yani bir ülkeye İslam Devleti diyebilmek için orada gözlemleyeceğimiz en büyük unsurlardan biri “adalet” olgusunun nasıl uygulandığıdır. Yine bu ülke “herkes için adalet” anlayışından uzak bir tutum izlediği için tam anlamıyla İslam Devleti dememiz mümkün olmuyor. Hocanın bu cevabına bir müslüman olarak katılmamak mümkün değil. Çünkü inancımız gereği adil olmalıyız ve bu durum bizleri, kim olursa olsun adil olmaktan koparmamalıdır.

Müslümanlar arasında fitne çıkaran, dine atma ve katmalar yapıp İslam’ı Hristiyanlığa ve Yahudiliğe benzetmeye çalışan, fakir ailelerden Allah adına toplamış oldukları paralar ile zengin çocuklarına kolej açıp eğitim veren, İslam düşmanları ile dost, müslümanlar ile düşman geçinen vs.; bunları yaparken de Allah rızası için yaptığını söyleyen güçlü ve çok zengin bir camia hakkında aynı hocaya bir soru daha sorulur. “Hocam … camiası hakkında ne düşünüyorsunuz?” Verilen cevap şöyle oluyor: “Allah’ın dinine ve müslümanlara yaptıkları hizmetten dolayı bu camiaya teşekkür ederiz. Bu camianın amacı, dinimizi bütün dünyaya tanıtmak. Görmüyor musunuz? Bütün ülkelerde eğitim kurumları açıp İslam ile hiç tanışmamış insanlara dinimizi sevdiriyorlar. Hiçbir camia bu camianın eline su bile dökemez.” Bahse konu ettiğimiz bu yapı yukarıda bahsetmiş olduğumuz olumsuz özelliklerin meşruluğuna kanaat getirmiş; medya organları, konferanslar ve diğer etkinlikleriyle bu çirkin inançlarını açık bir şekilde yaymaya çalışan bir camia. Hocanın, kelimelerin ve cümlelerin farklı fakat sorunun aynı olduğu meseleye farklı cevaplar vermesi içerisinde bulunmuş olduğu çelişik durumun yansıması oluyor.

Hocamız maalesef adalet kavramını “el kesme” başlığı altında ele almış ve diğer konulardan bu kavramı soyutlamıştır. Halbuki hocamız  “Rabbinin sözü doğruluk bakımından da adalet bakımından da tamdır…”(Enam-115) ayetini merkeze koysaydı, adalet kavramını alt başlıktan ziyade her konu için üst başlık kabul edecek ve içerisinde bulunduğu çelişkili durum da olmayacaktı.

Daha sonraları, bahsetmiş olduğumuz bu camia itibarını ve otoritesini kaybediyordu. Bu durumu fırsat bilen hocamız bu camia hakkında geçmişte söylenmesi gereken şeyleri şimdi söylemeye başlıyordu. Olumsuz anlamda ne varsa yazıp çiziliyordu. Aslında bu camianın elini kesmiş oluyordu. Ama önceleri kesilmeyen el ya da eller birçok hırsızlığın yaşanmasına sebep olduğu gibi, kaybedilen kişilikler, duruşlar ve inançlar bu tablonun meyvesi oluyordu(!) Geçmişte Suud rejiminin İslam olmadığını söyleyen hocamızın o rejimden çok da farklı bir inanç içerisinde olmadığı gün yüzüne çıkmış oluyordu. Yine hocamız Suud’u eleştirirken kendisinin de tam anlamıyla İslam olmadığını, adalet kavramının içini boşalttığını söylemiş oluyordu.

Vesselam