“Bizler Allah’a bağlı oldukça, O’nun yardımını aldıkça size karşı üstünüz. Onunla zenginiz. Onunla güçlüyüz. Ona güveniyoruz. Ancak bir tek şey yenilgimizi ispat edebilir: O da tevhit sancağını yüceltme ve İslam’ın sözünü üstün kılmanın vacip olduğuna dair inancımızdan vaz geçmemizdir. İslam her şeydir…”(1)
Zeyneb El-Gazali, zalimlerin karşısında bu tarz çıkışları sıkça olan, örnek şahsiyet, mücahide.
Zeyneb Muhammed el-Gazali el-Cübeyli 02 Ocak 1917 tarihinde Mısır’ın başkenti Kahire’nin kuzeyinde yer alan el-Buheyre vilayetinin Meyyit Yaiş Köyü’nde dünyaya geldi.Henüz on yaşında iken babasını kaybeden Zeyneb, her daim özgüveni tam ve atılgan bir şahsiyetti. Bu özelliklerini hayatının her safhasında açık bir şekilde görüyoruz.
Gençlik yıllarında, feminist bir teşkilat olan Kadınlar Birliği bünyesinde çalışan Zeyneb, İslami hassasiyeti arttıktan sonra bu ekipten ayrılıp, yirmi yaşında iken Müslüman Kadınlar Birliğini kurdu.
Genç yaşına rağmen, bu yeni ”birlik” ile yaptığı protesto eylemleri ve mitingleriyle bir taraftan Mısır hükümetinin negatif tepkilerini üzerine çekerken diğer taraftan Müslüman kardeşler Cemiyeti’nin desteği ile karşılaşıyordu. Müslüman Kadınlar Birliğini kurduktan bir yıl sonra, yani 1938’de Müslüman kardeşlerin kurucusu Hasan el- Benna kendisine aralarına katılmasını ve Müslüman Bacılar bölümünün başkanlığını yapmasını teklif etti. Önce bu teklifi ret etti. Ancak 1948 yılında Müslüman Kardeşlere katıldı.
Tıpkı bizler gibi ataerkil bir toplumda yaşayan Zeyneb el-Gazali, aldığı evlilik teklifi karşısında sarf ettiği sözleri ile de örnek bir mümine olduğunu en güzel bir şekilde gözler önüne seriyor: ”Kocam olacağınız için hayatımda bulunan bir şeyi bilmeniz gerekir: Evlenmeye mademki karar verdiniz, bunun ne olduğunu sormanız için hemen size söylemem lazım. Bu konuda şartlarımdan vaz geçmeyeceğim gibi fedakârlıkta yapmam… Hasan el-Benna’ya gerektiğinde Allah yolunda ölmek için biat etmişimdir. Şunu da belirteyim ki, bu rabbani şereften alıkoyacak bir adım olsun şimdiye kadar atmış değilim. İnancım odur ki, Allah yolunda ölmek için gerektiğinde bir gün o adımı atacağım ve onun özlemini duyuyorum. Bir gün gelir de iktisadi çalışmaların ve şahsi çıkarların, İslami çalışmalarımla çatışacak olursa ve evlilik hayatımın İslam devleti ve Allah’ın sözünün üstün olması yolunda engel teşkil ettiğini görürsem, ikimiz de yolların ayrılış noktasında olacağız.”(2)
Söylemleri mücahide söylemi olan, birçoğumuzun cesaret edip dillendiremeyeceği sözler değil mi?
“Zeynep Gazali, 1948 yılında Müslüman Kardeşlere katıldı ve genel başkan Hasan el-Benna’ya biat etti. Abdunnasır, Müslüman Kardeşleri dağıttığı ve bütün mallarına el koyduğunda Zeyneb el-Gazali’nin kocasının da servetini devletleştirdi. Oturduğu evini ve Zeyneb el-Gazali’nin özel eşyalarını da aldı. Zeyneb el-Gazali 1959 yılında daha önce dağıtılan Müslüman Kardeşleri yeniden düzenlemede aktif bir rol oynadı ve bu işe öncülük etti. Tutuklanmış ve mahkûm olmuş Müslüman Kardeşlerin ailelerine gözetir ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı. Evi, Abdunnasır tarafından zindanlara atılan Müslümanların geride kalan çoluk çocuğunun sığındığı sıcak bir yuva ve himaye gördüğü bir yer olmuştur.”(5)
Hasan el-Benna’nın şahadetinden sonra yeni başkan el-Hudaybi olmuştur. Zeyneb el- Gazali onun başkanlığında yapılan çalışmaları şu şekilde anlatmaktadır: “genel başkan el- Hudaybi’nin ve Seyyid Kutub’un talimatıyla, ruhlarda İslam akidesinin yerleşmesi için, eğitim-hazırlanma ve yetiştirme- süresinin on üç yıl sürmesini kararlaştırdık. Bilindiği gibi bu süre, Mekke’de ki İslam daveti için harcanan süre kadardır. … Kardeşler Cemaati… İslam öğretilerinin yerine getirilmesi gereğine inanmakta, yerine getirecek zemin ve zaman gelinceye kadar, bir kısmının yerine getirilmesinin tescil edildiği inancındadırlar. Bu gün İslam’ın gereklerine eksiksiz bağlı olan ve Rasulullah(s.a.v) dönemindeki gibi hepsi yerine getirilebilen bir İslam cemaatinden, İslam ümmeti maalesef yoksun olduğumuz kanaatindedirler. Bu sebeple, yeryüzünde İslam’ın tüm gerekleri yerine gelene, Allah’ın dini galip olana, fitne ve fesat yok olana kadar cihad etmenin, Müslümanlar üzerine vacip olduğuna inanmaktadırlar. Allah’ın dininden maksadın slogan değil, bağlılık ve pratiklik olduğu inancındadırlar.”(6)
Zeyneb el-Gazali tüm bu tespitlerin yapılmasında aktif olduğu gibi, durumun istedikleri doğrultuda ilerlemesi içinde hem maddi hem de manevi olarak, hiçbir mücahid erkekten geri kalmayacak şekilde cehd etti.
Bütün bu mücadelelerinden dolayı o da Abdunnasır’ı rahatsız etmiş ve 1965 yılında, Müslüman Kardeşlere uygulanan tasfiyelerin dördüncüsünde, o da tutuklanmıştır.
1971 yılına kadar hapis edilen Zeyneb el- Gazali, tutukluluğu süresince, akla hayale sığmayan türden işkencelere ve eziyetlere maruz kaldı.
Köpek sürüleriyle dolu hücreye atılırken, tanık olduğu vahşet karşısında.<<Bismillah, es-selam aleykum”(7) demesi ve böylece hücreye girmesi, ya da farelerle dolup taşan hücrede teyemmüm edip namaza durması, onun her hal karşısında Allah’a tevekkül ettiğinin birer göstergesidir.
Sınırsız işkencelere rağmen, zalimler onu susturamadıkları gibi, onun müminece eleştirilerine maruz kalıyor ve şu(nun) gibi sözleri ondan duyuyorlardı: “…Hz. Muhammed(s.a.v.) Peygamber olduğunda önce toprağı kurtarıp sonra insanları tevhide çağırmış değildir. Sosyal ıslahata çağırıp buna davet ettikten sonra, insanları tevhide davet etmiş değildir. Malın insanlar arasında eşitlik ve adaletle dağıtılmasına davet ettikten sonra tevhide çağırmış değildir. Yalnızca herhangi bir fıkranın/partinin yahut kabilenin ıslahına da çağırmış değildir. Bilakis bütün bunların yerine Hz. Muhammed (s.a.v), önce tevhide çağırdı. İnsanlar Müslüman oldular; yeğane mabudun, hâkimin Allah olduğuna iman ettiler…”(8)
Bu gibi sözleri duyan “tağutun hizmetçileri” Zeyneb el- Gazali’ye daha çok işkence edip vurdukları kırbaçların sayısını arttırdılar. Fakat o hapisten çıktığı 10 Ağustos 1971 gününe kadar azminde sebatkâr davrandı.
Zeyneb el- Gazali, bu yaşadıklarından dolayı sinip köşesine çekilmedi. Hapishane hayatında sonra birçok şehir ve ülkede seminer ve konferanslar vererek, gençlerle yakın temasa geçerek tebliğ çalışmalarına devam etti.
03 Ağustos 2005 tarihinde vefat eden Zeynep el- Gazali’nin tebliğ çalışmaları geride bıraktığı 8 eseriyle halen devam etmektedir.
Tüm dünya Müslüman kadınlarının kendilerine örnek almaları gereken çalışması ise “Nazarat fi Kitabillah” adlı Kur’an tefsiridir.
“Aişe Abdurahhman bint Şati’nin bu alandaki çalışmasından sonra, Gazali’nin bu tefsiri, çağdaş bir hanım tarafından kaleme alınmış olmakla sahasında tek eserdir. Kadın haklarının, kadının sosyal ve bilimsel hayattaki yerinin çokça tartışıldığı günümüzde Gazali’nin bu çalışması bu alanda önemli bir örnektir.”
” O, ayetlerin tefsirini yaparken şöyle bir metod izler: Önce kolay ve anlaşılır bir üslupla ayetlerin manalarını verir. Ayetlerde geçen temel kavramları kısa kısa açıklar. Ayetin indiği dönemin özelliklerini verdikten sonra, ayetlerin mana ve hükümlerini günümüze taşır. Yaşadığımız sosyal, siyasal ve ekonomik olaylarla ayetler arasında sıkı bir ilgi kurar. Ona göre,(10) Kur’an ayetlerini pratik hayata yansıtabilmek için öncelikle ”İslam insanın yetişmesi” ardından “İslam ailesinin kurulması” ondan sonra da “İslam toplumun oluşumu” kaçınılmazdır. İslami temel prensiplerin hayata geçirilebilmesi için ise. “Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek” ve “ Allah yolunda cihat etmek” şarttır.
“Bugün Kur’an tevcid üzere güzel güzel okunuyor ve gece gündüz dinleniyor. Ne var ki bu haliyle O hayattan el çektirilmiş ve terk edilmiş durumdadır. Bu yüzden bu gün Müslümanlara düşen kendilerini, daha önce Yahudi ve Hıristiyanların içerisine düştüğü sapmaların pençesinden kurtarmalarıdır.”(11) diye sızlanan Gazali, Kur’an-ı anlamanın gereği üzerinde ısrarla durarak şunları söyler: “Kur’an-ı düşünmüyorlar mı?(12) ifadesini, dikkatlice incelediğimizde, anlamaksızın ve üzerinde durup düşünmeksizin tek başına okumanın bir işe yaramadığını çıkartabiliriz…”13)
İsabetli yorumları ile birçok Müslüman’ ın faydalanabileceği bir tefsir hazırlayan Zeyneb el-Gazali, yaşamış olduğu hayatı ile de bizlere örnek oldu.Dava arkadaşı el-Hudaybi “…davet, hiçbir zaman ruhsatlara sarılan kimselerle gerçekleşmez!”(14) demektedir. Zeyneb el- Gazali’de hiçbir zaman evinde oturup, kalbiyle buğz ederek ruhsatlara meyletmedi; hayatını bir mücahide olarak tamamladı.Allah kendisine rahmet eylesin.
Hazırlayan: Hülya KISKA