Baş koymuşuz bu yola.
Allah’a kul olmak ve onun dinini yaşamak ve yaşatmak. En yakınımızdan en uzağımıza kadar ulaşma. Dertlenmek/dertlendirmek. Vahiy ile ilgili çevreye açılmak.
Açılmak.
Zor alanlardan biridir açılmak. Hele günümüzde daha zor bir hal alıyor. Herkesin İslam konuştuğu bir ortamda “Kur’an” böyle diyor dediğiniz zaman, ters ters size bakanların çoğaldığını göreceksiniz. Hem de bu iş ile ilgili kişilerin olması da daha manidar oluyor. Göğsümüz sıkılıyor, alanımız daralıyor. Bütün peygamberlerin nezdinde, biz Müslümanların aynı sıkıntılarla karşılaşacağımız aşikârdır. Çözümü de yine Kur’an içinde bulunmaktadır. Sadece bu tür konuların için değil, sosyal hayat ile ilgili de yapılması gerekenler aynı şeyler olsa gerek. Bu konu ile ilgili bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum.
Öğretmen arkadaşımız emekli olmuştu. Bir iş yapmaya karar verir. Fakat ne yapacak? Tabii biraz tasarrufu var. Hemen yardımına ticaretten anlayan dostları çıkar/bulur. Yumurtacılık işine girer. Üretim ve satma. İş kurulur. Üretim tamam. Yumurtaları satmak gerekiyor. Ne yapalım? Pazara çıkalım denir.
Bizim hoca, pazara gider. Arabayı uygun yere koyar. Sadece bekler. Bir türlü ‘YUMURTACIII’ diye bağıramaz. Utanır, sıkınır, çekinir. “Bir bağırabilsem!” bu iş olacak dedi. Bu işin sermayesi bağırmaktan geçer. Bağırmadan olmaz. Bağıramadı, sonra bu işi bıraktı.
Müslüman bu işi bırakabilir mi? Tabii ki hayır. Peki, nasıl olacak? Yumurtacı diye bağırmaktan başka yol yok. Bütün mesele ‘Niçin?’ diye çıktığımız yolda ‘Nasıl?’ı bulabilmek.
Nasıl?
Bu yolda, yol haritası da buradan çıkarılabilecek. Bıkmadan, usanmadan sesler çevreye duyurulabilmeli. Kızmadan, kırılmadan, sabırla, korkulara kapılmadan devam edilmeli. Daralan kalplere, sıkışan göğüslere Rabbim yardımını ulaştıracaktır. ‘Ben’ olarak çıktığımız yolda ‘biz’ olmanın tadına ulaşabiliriz. Gayemizi hatırlayacak üç soru. Niçin bu yoldayım? Bu yolda ne söyleyeceğim? Bunu nasıl yapacağım? Bunlar ancak ‘Ben’ sorumluyum anlayışı içerinde gerçekleştirilebilir. Yumurtacı diye bağırmadan olmaz.