Adem’den bugüne kadar gelen süreçte İslam, insanın kendi varoluşsal özüne dönmeyi nasihat etmiştir. İnsan, hayata gözlerini açtığında Allah’tan yine Allah’a doğru yol almaya başlar. İnsanın doğduğu ilk an Allah’a en yakın olduğu andır çünkü tertemizdir. İnsanın Allah’a olan yolculuğunu dairesel bir yolculuk olarak tanımlayacak olursak Allah’a en yakın noktadan başlayan bu yolculuk eğer doğru kelimelerle yani vahyin yol işaretlerine uyularak yapılacak olursa ömrünün son deminde yine Allah’a en yakın noktada sonlanacak demektir. İnsanın bu yolculuğu yitiğini aramak üzere inşa olunmuştur. İnsanın yitiği kendisidir. Kendini bulamayan, bulmakla kendini bilemeyen insan, hiçbir zaman kendini tamamlanmış hissetmeyecektir. İnsanın hayattaki tüm yolculuğu kendini tam etmek üzere yapılmaktadır aslında. Kendinde eksik hissettiği şeyi aramakla geçer ömrü. Bazen bulduğunu sanır, bulduğu şeyin aradığı şey olmadığını farkettiğinde arayışına devam eder. İnsanın hayat yolculuğu bir pazılın parçalarının bir araya getirilme çabasından ibarettir. İnsan, eksiğini buldukça kemale doğru yol alır. Hiçbir zaman mükemmel olmaz ama onu aramakla ömrünü geçirir. Nihayetinde mükemmel olan Allah’tır. İşte esasında aradığı da tam olarak Allah’tır. Onu yaratan, onu terbiye eden rabbe ulaşmak ve onun kendisini tam etmesini sağlamak içindir arayışı. Kimi bu arayışta mutlu sona ulaşır, kimi ise bu arayışta öyle sapa yollara, çıkmaz sokaklara dalar ki nerde olduğunu bırakın kendisinin kim olduğunu dahi unutur. Kendinden vazgeçer ve karanlıkların içinde şaşkınca bir o yana bir bu yana savrulur.
Rivayet odur ki Nasreddin hoca ahırda eşeğinin kürtününü dikerken iğneyi elinden düşürür. Hoca ahırdan dışarı çıkar ve iğneyi sokakta aramaya başlar. Hocanın bir şeyler aradığını gören komşuları hocaya ne aradığını sorar. İğneyi kaybetiğini onu aradığını söyler. Komşuları hocayla birlikte iğneyi ararlar ama bir türlü bulamazlar. Komşularından biri; “hoca iğneyi en son nerde düşürmüştün” diye sorar. Hoca da; “ahırda düşürmüştüm” cevabını verince komşular kızar o vakit. “Ey hoca madem ahırda düşürdün iğneyi de ne diye sokakta iğne ararsın.” Hoca da der ki; “valla kötü bir niyetim yoktu. Ahır çok karanlık orada bulamam sokak aydınlıktır orada arayayım diye düşünmüştüm” der. İnsanın yitiği neredeyse orada aramalıdır. Belki aradığımız yer karanlıktır, dipsiz bir kuyudur. Ama biz yitiğimizi yitirdiğimiz yerde arama ısrarından vazgeçmezsek bize ışığı ulaştırmayan gözenekleri bir bir açacağızdır kimbilir! Bizim iğneyi bulmamızı engelleyen ne kadar tortu varsa, kirlilik varsa hepsini kaldırıp atarak yitiğimize ulaşacağızdır. Ama belli ki yitiğimizi yitirdiğimiz yerde aramamızdan rahatsız olanlar var.
Modern hayatın gayesi insanın kendisini unutması ve bir daha bulmamacasına kendisini kaybetmesi üzerine kuruludur. Sadece modern hayat değil çağlar boyunca bir çok efendiler de insanın kendine olan yolculuğunu engellemişlerdir. Çünkü insan kendine açılan yolu kaybederse bir sürüye dönüşecektir de ondan. Sürüye dönüşen insan bir çobanla istenilen alanlara sürülebilme imkanını verecektir efendilerine. İslam, insanı kendi içine doğru bir yolculuğa çıkarır. İnsanın yitiğinin kendisi olduğunu ona öğretir. Böylelikle insanı kamil yapma amacını güder. Zira insan “ahseni takviymdir”. Ahseni takviym olan insan, sürü olmamalıdır. Aklını, iradesini kendisine öğretilen kelimelerden alarak kendini inşa edebilmelidir. İşte ancak bu şekilde kendini inşa ederek içsel yolculuğunu doğru yapmış biri için hayatın anlamı farklılaşacaktır. Kıymetli olanlar, gereksiz olanlar, düşman olanlar, dost olanlar farklılaşacaktır. Kendi iç dünyasına doğru yapılan yolculukta insan daha çok tefekkür üzere olacak ve sürekli sorgulayan pozisyonunda kalacaktır. Kendini diğer insanlardan üstün görmeyecek, kendine bir makam oluşturma derdinde olmadan yaşayacak. Ne kendisi için zulme razı olacak ne de başkasına zulüm edilmesine göz yumacaktır.
Modern hayatın inşa etmek istediği yeni dünya düzenine aykırı olan bu insan tipi bir çok farklı yöntemlerle kapitalist efendilerce alaşağı edilmek istenmektedir. Bu yöntemlerden biri insanın çokça övülerek yok edilmesi, zehirlenmesi yöntemidir. Hümanizm ideolojisi insanı çokça överek zehirleyen yöntemlerden bir tanesidir. Modern hayat hümanizm ideolojisiyle ve ona monte ettiği özgürlük fikriyle insanı zehirlemiştir. İnsanın kendisini bir ilah olarak görmesini sağlayarak onu her türlü sınırlayan bağlardan azade etmiştir. Ya da azade olduğu zannını ona kazandırmıştır diyelim. İnsan, o kadar değerli hale gelmiştir ki onun intiharı bile kıymetli hale gelmiştir. İnsanın kendisi tanrısallığa yükselince ve tüm sınırları kalkınca kendinin tam olduğunu düşünmeye başlamıştır. Her şey üzerinde hakkı olduğunu, her hazzı yaşayacak kudrette olduğunu, onu insan kılan tüm bağlardan arınarak tanrı olduğunun ilanı olacak özgürlüğünü ilan edecektir. Tüm bunlara rağmen insan kendini her daim eksik hissedecektir. Onca paraya, onca hazza, onca makama, şöhrete rağmen kendini dipsiz bir kuyunun içinde yapayalnız hissedecektir. Etrafındaki sahtelik midesini bulandıracaktır. Buna rağmen maskesini yüzüne geçirecek ve herkesin yanında farklı kimlikte, kılıkta bir varlık olarak dolaşmaya devam edecektir. Taa ki bu sahteliklerden uzaklaşıp kendi içsel yolculuğuna çıkacak pusulayı bulana kadar.
İnsan kendisini içinde değil de kendisinin dışında aradığı sürece kendisinden giderek uzaklaşacaktır. Kendinden uzaklaştıkça daha doyumsuz, daha tatminsiz olarak hayata karışacaktır. Böylelikle kendine yabancılaşmış insan kapitalist efendilerin sömürdüğü bir pazar haline gelecektir. İnsan bir defa pazar haline gelmeyiversin, kendisini kuşatan, onu oyalayan ve onu sahtelikler peşinde koşturan bağlardan kendini kurtaramayacaktır. Yosulluğu yoksunluğa dönüşecek ve arzuların pençesinde kıvranıp gidecektir. Ona sunulan bir kurguyla biraz sonra, olmadı yarın, kimbilir belki yarından da yakın bir zamanda istediklerine kavuşacaksın vaadi yapılır. Şu köşeyi dönünce aradığını bulacaksın olmadı ondan sonraki köşe diyerek sürekli bir arzunun pençesinde ömrünü geçirecektir. Neyi alsa, neye ulaşsa, hangi şöhreti ya da makamı yakalasa o içinde depreşip duran tatminsizliğe, çaresizliğe, açlığa bir türlü son veremeyecektir. Ömrünün son demlerine yakaştığında uğrunda koştuğu şeylerin ne kadar da değersiz şeyler olduğunu belki de farketmeden ölüp gidecektir. Zira o iğneyi kaybettiği ahırda aramaktan vazgeçip daha ışık diyerek arzunun çektiği parıltılı dış dünyada aramayı tercih etmiştir. Oysa iğnenin ahırda olduğu gerçeği gün gibi apaçık durmaktadır.
Kur’an’da anlatılan resuller kendi içsel yolculuklarını tamam etmiş oldukları için onlarda bizim için güzel örnekler vardır. Kitabı ve hikmeti talim edip bize bilmediklerimizi öğretirler. Bizi kötülüklerden alıkorlar. Kendimize karşı işlemiş olduğumuz kötülüklerden. İğneyi ahırda aramayı öğretirler bize. Ancak o zaman anlayabiliriz Muhammed’i (sav) onca hazine elinin altındayken niçin hasırda yattığını. Hanımları bizim annelerimiz olan kadınlar ganimetten paylarınca mücevher istediklerinde onları bundan sakındırmanın nasıl bir şey olduğunu ancak bu şekilde öğrenebiliriz. İbrahim’in ateşe atılmasına sebep olan şeyi, Zekeriya’nın yahudi din adamlarına karşı sarsılmaz duruşunu… İsa’nın zina cezası uygulanmasını isteyen halka “haydin hiç günah işlemeyeniniz ilk taşı atsın” sözünün anlamını… ya da Musa’nın tebliğiyle Allah’a iman eden o büyücülerin Firavun karşısındaki o net duruşlarını… Bize sarsılmaz imanlarıyla asıl olanın ne olduğunu öğretirler. Asıl olan şey her şeye rağmen yaşamak olmadığını, insanlara efendilik taslamak olmadığını, zenginlik ve şöhret içinde yaşamak olmadığını öğretirler. Allah’ın Adem’e öğrettiği o kelimelere dönüşe çağrı yaparlar. Beşer formundan insan olmaya yükselten o vahye çağrı yaparlar. İşte o zaman sır çözülebilir. Yerin altından ve üstünden insanlar dilediklerince yiyebilirler. İşte o vakit Allah bizden öncekileri yeryüzüne hükümran kıldığı gibi bizleri de yeryüzüne egemen kılabilir. Tek şart yitiğimizi yitirdiğimiz yerde aramaktır. İğneyi ahırda kaybettiysek orada aramaya devam etmektir. İnsanın hayat yolculuğu da bunun için vardır. Yitiğini bulan insan kemale en yakın noktadadır. Onun içindir ki Allah; dini, son demde kemale erdirmiştir. İnsan kemali mi yoksa modern hayatın kargaşası ve kaosu içinde zevali mi seçecektir? İnsan için seçecek ve başlayacak hayat…