Şaban Özderya, konuşmasının içeriğinden kısaca bahsederek başladığı konuşmasının ilk bölümünde, Orhan Gencebay’ın “Batsın Bu Dünya” isimli şarkısının sözlerini okudu. Şarkının içeriğinde Kur’an ve İslam düşüncesi ile son derece çelişen konulardan bahsedilmesine rağmen, yıllardır bu ülkede nasıl da rağbet gördüğünü ve;
“Batsın bu dünya!”, “Kaderin böylesine, yazıklar olsun”, “Her nefeste bin sitem var”, “Ben mi yarattım?” ve “Öyle bir dert verdin ki, kendime gelemedim” gibi sözlerin, çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda aynı lafzın kullanılarak müzik sayesinde nasıl da insanlara mânâ sorgulaması yapmadan benimsettirildiği örneğine dikkatleri çekti.
Herhangi bir metnin/kitabın anlaşılabilmesi için, öncellikle onu bizlere gönderenin/yazarının iyi tanınması gerektiğine vurgu yapan Özderya, Kur’an’ın anlaşılabilmesi için de mutlaka Rabbimizin iyi tanınması gerektiğini ve onun gücünün ve kudretinin farkında olunarak okunması gerektiğine değindi. Öncelikle Allah’a saygı duyulmadan, kitaba saygı duyulamayacağını da sözlerini ekledi. Bu anlamda, okumaya başlamadan önce, yine Kur’an’da kendisinin bizlere öğrettiği isimlerinin (Esma-ül Hüsna) bilinmesinin onu tanımak açısından faydalı olacağını belirtti.
Âlim kavramının Türkçe karşılığı “bilen” demek olduğunu ve insanların Kur’an bilgisine sadece ilahiyatçıların ulaşabildiğini zannettiğini, oysa ki her Müslüman’ın Kur’an bilgisi konusunda kendi başına hesaba çekileceğini ve mesleki olarak kendine o alanı seçenler kadar ilimde derinleşemeseler bile her Müslüman’ın karşısındakini ikna edecek kadar bu bilgiye sahip olması gerektiğini hatırlattı.
Zaman zaman İslamî araştırmalar yapanların, eserlerinde konuyu insanlara Allah’ın istediği şekilde izah etmek yerine, daha fazla teferruata boğarak aşırı gidebildiklerine(Allah’ın insanları yükümlü tutmadığı şeylerde, insanları sorumlu tutarak güçlerinin ötesinde zorlayabildiklerine) dikkat çeken Özderya, “Peygamber’in ‘Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; Müjdeleyin, korkutmayın!’ sözünü unutmamak gerekir.” dedi.
Ardından En’am Suresi 119 ve Maide Suresi 87. ayeti “Ey iman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.” okuyan Özderya, Müslümanların kitabın aslını (Kur’an’ı) okumak yerine, vahyi indirenin yarattığı kulların kitaplarını önceleyerek, Kur’an’ı o kulların kitaplarına göre değerlendirmeye başlamak gibi büyük bir yanlışa düştüklerini ve bu büyük yanlıştan beri olmak gerektiğinin altını çizdi.
Kur’an’da devlet başkanından sokaktaki sade vatandaşa kadar her türlü bilginin yer aldığını ve Dünyevi ve uhrevi bilgilerin tamamını Rabbimiz tarafından dile getirildiğini belirttikten sonra; En’am 155, Bakara 79 ve Sa’d 29 ayetlerini okudu.
Özderya günümüzde Müslümanların Kur’an okuma anlayışlarına ve alışkanlıklarına da değindi. Cenazelerde verilen yemeklerin sonunda yapılan dualarda, “Yediğimiz yemeklerin yüzü suyu hürmetine…” ve “Okuduğumuz Kur’an’ın yüzü suyu hürmetine…” gibi yanlış ifadelerin yer aldığını, Kur’an’ın bu şekilde kimseye bir fayda getirmeyeceğini ve sanki Kur’an’ı afiyetle yiyormuş gibi bir hal aldığını belirtti.
Kur’an okumaktan anlaşılan tek değerin “sevap” olduğunu, oysa ki Kur’an’ı yüzüne ve makamla okumanın, Allah’ın rızası için yapılan iyilik demek olan sevap kavramını karşılayamayacağına sık sık değinen Özderya, Cebrail’in vahyi bu şekilde(teganni ve makam ile) peygambere okumadığını; okumuş olsa idi bu durumun birbirimize “Nasııııııılsıııın Ahmet aaaabiiiiiii?” demek gibi okuduğumuz metinle dalga geçecek bir hal almış olacağını belirtti.
Özderya, Ahmet Gazi Ayhan tarafından keleme alınan ve çok hüzünlü bir hikayesi olunan “Yarim İstanbul’u Mesken mi Tuttun” türküsünün sözlerinin tertil ile, ve evsafının melodi ile sulandırılmadan okunması halinde, bahsettiği içeriğin insanın kalbinin derinliklerine nasıl da işlediğini anlatarak konuşmasını bitirdi. İşte o türkünün sözleri;
Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun (aman)
Gördün güzelleri beni unuttun (aman)
Sılaya dönmeye yemin mi ettin (aman)
Gayrı dayanacak özüm kalmadı (aman)
Mektuba yazacak sözüm kalmadı (aman)
Yârim sen gideli yedi yıl oldu (aman)
Diktiğin fidanlar meyveye döndü (aman)
Seninle gidenler sılaya döndü (aman)
Gayrı dayanacak özüm kalmadı (aman)
Mektuba yazacak sözüm kalmadı (aman)
Gençlik elden uçtu gitti
Gelmene lûzum kalmadı yâr yâr
Ahmet Gazi Ayhan