Vahiyden Kültüre

Bu ayki tanıtacağımız kitaplardan bir diğeri, Celalettin Vatandaş'ın "Vahiyden Kültüre" kitabı...

Kitap pınar yayınlarınca yayımlanmış olup yazarı Celaleddin Vatandaş’tır.

“Tarihin, kültürün doğrularını değil, onların üstündeki mutlak doğruları elde etmek ve böylelikle vahiyde anlamını bulan Müslüman olabilmek için geçmişi ve bize bıraktığı mirası sorgulamak zorundayız. Bu miras yanlış olmayabilir aynen yaşanması hidayete eriştirebilir. Ancak doğru değilse!…” diye not düşerek başladığı kitapta vahiy toplumundan kültür toplumuna geçişi konu edinmiş. Vahiyden kültür toplumuna geçişin şartlarını üç maddede özetliyor.

A) Tarihi Şartlar:

Bu başlık altında fetihleri ve beraberinde farklı kültürden insanların İslam’a geçerken kültürleri ile İslam’a girişlerini anlatmıştır. Özellikle Türklerin şaman geleneklerini İslam’a taşıdıklarını anlatmıştır. Bununla birlikte Fars ve Şia kaynaşmasını anlatırken Zerdüştlüğün İslam’a nasıl mal edildiğini çok güzel vurgularla dile getirmiştir.

B) Fikri Şartlar:

Bu başlık altında bilginin kaynağı problemine değinmiş. Kimilerine göre bilginin kaynağı akıl iken kimilerine göre bilginin kaynağı atalar olmuştur. Akıl-vahiy ya da gelenek-vahiy çatışmasında Kur’an değil çoğunlukla ya akıl ya da gelenek tercih edildiğinden vahiyden uzaklaşılmıştır. Tasavvufçulara göre bilginin kaynağı keşif olduğundan vahiyden kopularak Allah’ın şeyhin kalbine, şeyhin hiçbir çaba sarf etmesine gerek duymaksızın nakşettiği ilim sayesinde olduğuna inanmalarından dolayı vahiy toplumdan koparılmıştır.

C) Siyasi Şartlar:

11. yy.’da tamamıyla İslam’ın siyasal mekanizmasının zayıflamasıyla farklı inanç ve kültüre ilginin arttığı felsefe, kelam ve tasavvuf adı altında İslam dışı inanç ve yaşantı unsurları halkın inanç ve yaşantısına hakim olduğu ictihad sonucunda oluşan anlayış farklılıklarının mezhep halinde adeta din haline getirilmeye başladığı dilimi oluşturur. Bu siyasi şartları anlatırken yazar İslami Ekollere değinmiştir. Şia, Mürcie, Kaderiye, Havariç gibi ekoller bunlardan bazılarıdır.

Daha sonra İslam’daki bozulmaya büyük katkısı olan kelam, tasavvuf gibi konulara değinmiştir. Özellikle tasavvufun gelişim aşamalarını ayrıntılı bir şekilde açıklayan yazar, Cüneyd Bağdadi, İbni Arabi, Mevlana Celalettin Rumi gibi, Beyazit Bestami gibi meşhur kimselerin İslam’ı nasıl katlettiklerini kendi eser ve görüşleriyle dile getirmiştir. Tasavvufun kaynağı olarak Felsefe, Hint Mistisizmi ve Şamanizm gösterilmiştir.

Kitapta ayrıca Fıkıh üzerinde de durulmuş olup ictihad geleneğinin devam edilmesi gerektiği vurgusu üzerinde durulmuştur. Mezheplerin bir din olarak algılanması yerine zamanın değişen koşullarına uygun olarak vahiyden sapmadan yeni çözümlemelerin getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Kitabın genel olarak Müslümanlar için kaynak kitap olma özelliğini taşıdığı kanaatindeyim. Kur’an ile tanıştırılanların ilk okuması gereken eserlerden biridir diye düşünüyorum. Gelenek ve vahiy ayrıştırmasını çok canlı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Hazırlayan: Nihal ZERAN