İran filmleri özellikle İslam dünyasında ilgiyle izleniyor kanaatindeyiz. Her yıl uluslar arası alanlarda ödül almalarının da kanıtıdır bu. Batı dünyasının İran’a olan düşmanlığı dolayısıyla başarılarını nasıl yorumluyorlar tam bir bilgiye sahip değiliz. Türkiye özeline döndüğümüz zaman durum farklı mı? Pek de farklı değil galiba. Bir filme bakış açısı o toplumun yaşam biçimini ve dünya görüşünü ele verir diye düşünüyoruz. Hangi tarz filmler izlenme rekoru kırıyorsa, toplumun hayat tarzı veya ideolojik yapısı da odur diyebiliriz.
Ahlaki değerlerin, insani faziletlerin çıtasının yüksek olduğu bir toplumda ne izlenir? Cevabını isterseniz siz verin. Bu hafta sizlere, yine akıllarda iz bırakacak, Afganistan gerçeğine yeni bir bakış açısı getirecek, bir solukta izleyeceğiniz bir İran yapımı eseri paylaşacağız.
Filmin adı
UTANÇ. Yönetmenimiz bir hanım;
Hana Makhmalbaf. Kendisi on beş yaşındayken bu filmi çekmiş. Filmin yapım tarihi 2007. Yönetmenin babası da, hatta aile bireylerinin hepsi sinemayla uğraşıyor. Sinemacılık Makhmalbaf’ın içinde büyüdüğü bir alan. Zaten küçük yaşta bir kız çocuğunun böyle bir başarıyı yakalaması ve böyle bir zihin yapısının oluşması ailenin katkılarını ön plana çıkarıyor. Her zaman olduğu gibi bu filmde de hep beraber kolları sıvamışlar ve işe koyulmuşlar. Böyle güzel bir çalışmadan dolayı ailesine ve yönetmenimize teşekkür ediyoruz.
Hana Makhbmalbaf ve Baktay karakteri
Filmin konusu Afganistan’da yaşayan küçük bir kızın hayat hikâyesi. Baktay ismindeki küçük oyuncumuz, oldukça sıradan ve sevimli bir karakter. Kendisi okuma arzusuyla dolu. Komşuları olan Abbas’ı, okula gittiği için kıskanır. Hatta kendisinin okuma ve yazma bilmediğinden dolayı utanç duyar ve okula gitmeye karar verir. Baktay, okula gitmek için kendince zorlu bir mücadele başlatır. Fakat taştan yontulmuş putları yıkan Taliban rejimi kafalardaki putları yıkamadığı için Baktay’ın işi oldukça zordur.
Afganistan şartlarını ve Afganistan’da yaşamanın ne demek olduğunu filmi izleyince daha iyi anlayacaksınız. Gerçi, bu kadar refahın içinde bu film nasıl anlaşılır onu da sizin takdirlerinize bırakıyoruz. Bir ülke düşünün, tüm dünya kâfirlerine başkaldırıyor onlardan korkmadan savaşabiliyor. Onları yenilgiye uğratabiliyor. Fakat ne yazık ki, kendi içerisindeki mücadelede başarılı bir metot geliştiremiyor.
Afganistan bir İslam ülkesi… Dolayısıyla kadına bakışın batılılar gibi olmasını asla istemiyoruz. Ama Allah’ın insana verdiği hürriyetin çiğnenmesini asla tasvip edemeyiz. Biz inanıyoruz ki, kadınlar da Allah’a hesabı kendileri verecek. Kadına bakıştan dolayı Baktay’a yapılan aslında tam bir utanç vesikası. Cehalete karşı savaşan bir dinin kadına bakışı, tüm ideolojilerin tüm izmlerin üzerindedir. İranlılar da kadının sosyal hayattaki yerini iyi anladıkları için, bu tür yapımlarda başarılı oluyorlar. Yönetmenimiz, böyle ciddi bir konuyu beyaz perdeye aktardığı için güzel bir amel işlemiştir diye düşünüyoruz. İzlemeyen kardeşlerimiz, filmi mutlaka izlesin ve izletsinler.
Son olarak yönetmene bir de eleştirimiz var. Filmin müspet veya menfi yönlerini eleştirmek hakkımız. Filmin bir kesitinde, bir şekilde okula girmeyi başaran Baktay, kalemi olmadığı için annesinin çantasından habersiz aldığı ruju kalem olarak kullanır. Tabi tüm çocuklar şaşkındır. İşte tam da burada kafalarımızda bir soru işareti beliriyor..!. Bu sahne İran kadınlarını mı yansıtıyor, yoksa Afganistan kadınlarını mı? Sormak lazım Makhmalbaf’a neden ruj?
Küçücük bir çocuğun eline tutuşturulan bu nesne, bir yandan kadının bastırılmış duygularını yansıtırken, diğer taraftan ülkenin içinde bulunduğu şartlara ve İslami geleneğe ters düşüyor. O kadar yokluğun sefaletin içinde, makyaj malzemesi olarak rujun öne çıkarılması biraz şaşkınlık verici.! Kadının süslenmek istemesi fıtridir diyebiliriz. Bu fıtri duyguyu daha değişik boyutlarda yansıtabilirdi Makhmalbaf diye düşünüyoruz….
“Ne izlenir?” in bir başka bölümünde görüşmek üzere…
Selamlar.
Ahmed Durmuş
FİLMDEN KARELER