İdeolojilerin etkisini yitirdiği, büyük medeniyet düşüncesinin devreden çıktığı, moda hâline gelen kimi durumların dalgalarla insanlığı kuşattığı ve savurduğu bir dönemdeyiz. İletişim araçları vasıtasıyla kitleler ve büyük topluluklar bir anda savrulabiliyorlar. Nedensiz ve sonuçlarının ne olacağı kestirilemeden. Son çeyrek yüzyıldan beri; bu, alabildiğine etkili. Sosyalist bloğun dağılması hem büyük bir şaşkınlık oluşturdu, hem de insanlığın belli bir kesimi neye uğradığını bilemedi, şaşkınlık içinde ve boşlukta kaldı.
Birbirlerinin ters yüzleri olan kapitalizm ile sosyalizm ya da Marksizm’in oluşturdukları dengeler bir yere kadar sürebildi. Sonrasında bu dağılmanın getirdiği süreç bir bakıma ideolojisizlik bu sürecin bir gerçeği hâline geliverdi.
Görünen yüz kapitalizmin değişik yüzlerinden ve renklerinden oluşan tonları. Onlar şu sıra farklı durumlarla dünyayı abluka altına almış bulunuyorlar. Ürettikleri durum ve nesnelerle çok rahat bir biçimde insanlığı çekip çeviriyorlar.
Kapitalizmin ideolojisi para ve çıkardır. İnsanlık çıkarlarına olan nesneler konumundadırlar. İnsanın bu yapıda ve kurguda bir önemi ve değeri yoktur. Para putu ile kuşanmış olan insanlık, küçük nesneler edinmek için varını, yoğunu ortaya koyuyor, kendini tüketiyor.
İnsanlığın savrulduğu bir dönem olarak da bakabiliriz.
Müslümanların kendilerini bu durumlar karşısında koruyabilme bilinçleri yeterince oluşsa bu büyük oyun kendiliğinden bozulur. Bazı şeyleri göze almak gerekiyor. Bunun içinde manevi bir disiplin gerekiyor.
İslâm uçlara kapılmaya izin vermiyor. Her uç bir uçurumdur. İnsanın doğasını zorlayan durumlardır.
Aşırı tüketim bir uçurum, yeme, tıkınma, haksız kazanç bir uçurum.
Ahlâk ve adalet en temel kurallarıdır. İnsanlık için de en gerekli durumlardır bu iki oluş.
Kapitalizmin ne ahlâkı ne de adalet anlayışı var. Aşırılık üzerine kurgulanan bu yaşama biçimi. İnsanlığı mal gibi ya da köle görme gibi bir anlayışa sahip. İnsanlığın zararına olabilecek hiçbir tutum ve eylemden kaçınmaz.
Bu anlayışa ve yabancılığa karşı sloganlarla ya da sıradan eylemlerle karşı konulamaz. Konulmamalı. Ona karşı kendini onun konumuna düşürme çabaları ise başka sonuçlara götürür, kapitalist ruhun arzusuna uyulmuş olur.
İdeolojilere büyük bir kültür ve düşünce bilinciyle karşı koyulabilir.
Kapitalizm ruhuna uygun tip ve karakterler oluşturur. Onlar bir biçimde birbirlerini tamamlarlar.
Müslümanların aşırılıklara kapılmaları kendi ruhlarına özgü bir durum değil, olamaz. Faizli ve zekâtsız bir hayat anlayışı Müslümanların dünyasını temsil etmez. Bugünün Müslümanları ise bu tuzağa kapılmış bulunuyorlar. Bu, nasıl olunacak denecekse, belli hamleler bir başlangıç olabilir. Bankalarla olan ilişkilerini zayıflatmak mümkün, onlara ait olan nesnelerden ve bağlı durumlardan kaçınmak. Bir toplantıda kapitalizme karşı nasıl bir direniş gösterilebilir diye bir soru sorulduğunda öncelikle üzerinizdeki kredi kartlarını imha ile başlayın. Gönüllü tüketici ve faiz ödeyicisi olmayın, karşılığını vermiştik. Belki kimi durumları göze alma cesareti de gerekli. Mahalle esnafından, bakkalından ya da satıcılarından alışverişte bulunmak. Komşuluk ve sokak ya da çarşı kültürünü yeniden oluşturmak gibi. Oyunları bozmak için oyun kurucu olmak gerekiyor. Dayanışma komşularla başlar. Birbirine destek ve güç verenler daha güçlü olurlar. Kredi kartlarının faizlerine ödenen parayla mahalle veya çarşı esnafıyla bir güç birlikteliği oluşturulabilir. Bu ve benzeri durumlar zor görünebilir, ancak bilinç ile dayanışmalar çoğaltılabilir ve zorluklar aşılır. Zaten asıl eylem zorlukları aşma olmalı. Yoksa çaresiz teslim olunmuş olur.
Milli Gazete / Ali Haydar Haksal