Değerli okurlar… Evet İstanbul seçimlerinin yenilenmesi ile ilgili bir karar alındı. Şu an hararetle bu konu konuşuluyor fakat ben sizlere bugün, daha hayati olduğundan şüphe duymadığım başka bir olaydan bahsetmek istiyorum.
Öyle bir olay ki, bu köşede ısrarla yazdığımız konuların hayata adapte edilmiş hali gibi.
Hangi konular diyorsanız, önce olayı anlatalım.
Anadolu’nun şirin bir ilçesinde birkaç kuşaktır ikamet eden çekirdek bir aile düşünün…
Anne eğitimli bir ev hanımı, baba eğitimli ve esnaflık yapıyor.
Bu ailenin küçük oğlu, gittiği Anadolu lisesinde yeni bir arkadaş ortamına giriyor.
“Bu zamanda ferace giyilir mi? Bu nasıl bir geri kafalılık!” diyerek çocuğun annesini, ailesini, aile değerlerini eleştirmeye başlıyorlar. Delikanlımız da bu eleştirilerin akıntısına kapılıyor…
Aynı eleştirileri annesine ve ailesine yapmaya başlıyor.
Yaşanan bu kırılmayı popüler kültür etkisi büyük, kapanmaz bir yarığa dönüştürüyor zamanla. Çünkü delikanlımız akranları gibi iflah olmaz bir popüler kültür bağımlısı…
Gay tiplerin sunduğu yemek programları, gençlik dizisi adı altında şehvet düşkünlüğü pompalayan düşük zekalı diziler izleniyor; on kelimeden mürekkep popüler şarkılar dinleniyor…
Bu arada kaşlar alınmaya başlanarak kişisel bakım meselesi başka bir boyuta taşınıyor.
Durumdan kaygılanan aile genç adamla birlikte bir psikiyatra gidiyorlar ve psikiyatrdan bu belirtilerin gayet normal olduğunu, çocuğa kesinlikle bir baskı uygulanmaması gerektiğiyle ilgili telkin alıyorlar.
Anne ve baba bir gün, genç adamın odasında, fondöten, rimel gibi makyaj malzemelerine rastlıyor… Anne gördükleri karşısında büyük bir şok yaşıyor. Makyaj malzemeleri toplanarak çöpe atılıyor…
Makyaj malzemelerinin olmadığını fark eden genç adam anne ve babasını ilçenin çarşısında yakalayarak rezalet çıkarıyor. Kendini yerlere atıyor ve “Bunlar bana işkence ediyorlar” diye bağırıyor. Aile rezil olmakla kalmıyor genç adamın şikayeti üzerine savcılığın yolunu tutuyorlar.
Savcı “Bu çocuğa kötü davranmanıza izin vermeyeceğim, onun yaşam tarzına karışamazsınız, kılına bile dokunamazsınız” diyerek aileye bir şok daha yaşatıyor: Baba denetimli serbestlik kararıyla ancak salıveriliyor…
****
Değerli okurlar şimdi bu tabloya dikkatle bakalım.
Bir ülke düşünün ki eğitim sistemi, popüler kültürü, halkın değerlerini yozlaştırsın…
Böyle bir kültürde büyüyen çocukların ebeveynlerini anlamasını, onlarla ortak noktalara sahip olmasını beklemek boşunadır.
Bu genç adamın başına gelen de böyle bir şey…
Şehvet ve eğlence dışında hiçbir değeri olmayan bir popüler kültür iklimi içinde yetişirken annesinin feracesinin, babasının mazbutluğunun bu dünyada hiçbir karşılığı olmadığını; anne ve babasının popüler kültür değerleri içinde bir “yabancı” olduklarını görüyor.
Feraceye de, mazbutluğa da onları doğuran kültüre de nefretle bakar hale geliyor. Hem köklü ahlaki değerleri hem de popüler kültür değerlerini benimsemesi eğer dürüstse mümkün değil zaten.
Gittiği devlet okulunda aldığı dejenere eğitimle aile değerlerine düşman haline geliyor.
Yargı sistemi hiçbir cebir kullanılmasa bile aileyi adeta geleneksel değerlerinden dolayı mahkum ederek çocukları üzerindeki tedip hakkını ellerinden alıyor…
Çocuğu adım adım kendisinden koparılan, elinden çocuğuna karşı kullanabileceği bütün hakları alınan bu gibi aileler sizce ne yapmalılar?
Bu tür durumları geçmişte Almanya’da ikamet eden Türk işçi aileler yaşar, çocuklarını o gün için kabul edilmez bulunan Alman kültürüne kaptırmamak için çabalarlardı.
Şimdi aynı süreç kendi ülkemizde yaşanıyor.
Popüler kültür, zehirliyor; eğitim sistemi, çözüyor; yasalar, parçalıyor…
****
Eğitim sistemi, yasalar ve popüler kültür organize bir şekilde bu çocuğu ailenin elinden almaya çalışıyor. Eğer iyi niyeti bir kenara bırakırsak görürüz ki sadece onu değil, bu ülkenin tüm çocuklarını almak; dönüştürmek, yeni bir kimlik vermek istiyorlar.
Bunun için organize olmuş durumdalar.
Popüler kültür bu noktada çok önemli bir role sahip. RTÜK büyük ölçüde işlevsiz. Eşcinseller, özellikle kadınların izlediği gündüz kuşağı programlarına ve romantik dizilere yerleştirilerek, eşcinselliği kadınların zihninde kabul edilebilir hale getirmeye çalışıyorlar. Çünkü kadınlar bu durumu bir kez kabul ettiler mi artık toplumun kabul etmesi sadece bir zaman meselesine dönüşür… Bir erkek yorumcu bu çelişki ile ilgili şöyle yazmıştı: “Kerimcan’ı çok severek takip eden annem, benim eşcinsel olduğumu bilse ne tepki verirdi acaba?”
Eşcinsel eğilimlerin, üniseks kimliklerin giderek çoğalmasının arkasında büyük ve planlı bir medya gücü mevcut. Bu medyanın moda değeri erkek kimliğini silikleştirmek, değersizleştirmek. Erkeği, kendi bedeni içinde erkekliğinden iğrenir hale getirmek. Şiddetle, magandalıkla, tecavüzle, istismarla eş anlamlı hale getirerek erkekler için bile erkek kimliğini düşmanlaştırmak… Bu düşman kimliğin alternatifi ne peki? Tahmin edebileceğiniz gibi, törpülenmiş, popüler siparişlere göre dizayn edilmiş, rötuşlanmış yeni sürüm “Erkek tipi.”
****
Aile, Kültür ve Gençlik bakanlıklarının ekranlarda baş gösteren yeni sürüm erkek tipine karşı hiçbir şerhleri yok anladığım kadarıyla. Ben bu bakanlıkların ekranlarda olup bitenler hakkında konuştuklarını, siyasal irade koymalarını geçtim, kişisel tepkilerini gösterdiklerini bile görmedim, duymadım. Popüler kültür tehlikesi ile ilgili yüzlerce yazı kaleme aldık; bir tek telefon açılmadı, en ufak bir tepki bile almadık… Bu işler bu kadar körlüğü, gafleti kaldırmaz. Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oluyoruz. Sadece ve sadece siyaseti ana gündem yapmanın sonucudur bu. Bu ülkenin delikanlıları eşcinsel orduların saflarına katılıyor ve sizin eğitim sisteminiz, kültürünüz, yargınız bunun zeminini hazırlıyorsa siyaset buna bigane kalamaz. Bazı şeylerin ihmali, bahanesi, özrü olmaz. Olsa bile kabul olmaz. Gençlerini kaybeden geleceğini, varsa iddiasını da kaybeder… “Def’-i mefasid, celb-i menafiden evlâdır.” Hiçbir şey yapamıyorsanız bari baştan çıkarmayı engelleyecek yasal mekanizmaları harekete geçirin ve ekran denetimini, eğitimde medya okur yazarlığını aktif hale getirin…
Bu minvalde medyanın, popüler bir youtuber’ın pornografik paylaşımını ana haber bültenlerinde rahatlıkla haber haline getirmesi büyük bir utançtır. Hem ülkemiz, hem de medya için büyük bir ahlaki düşüştür. Böyle bir medya düzeni, bu kadar kontrolden çıkmış bir popüler kültür mekanizması olamaz. Eğer olursa bu kesinlikle toplumun temel dinamikleri aleyhine bir fonksiyon icra eder. Tıpkı biz de olduğu gibi…
Ortalama bir Türk ailesinin başına gelenleri kabaca anlatmaya çalıştığım yukarıdaki tabloda, kültürel bir çözülmeye tabi tutulan toplumumuzun hikayesi gizli bana kalırsa. Çocuğunun ellerinden kayışını izleyen o mazbut ve çaresiz aile bu toplumun ta kendisidir. Biliyorum değerli okur, “İstanbul seçimleri ne olacak?” tartışmasının arasında bu ailenin dramı karambole gidecek ama, sen yine de şu ihtimali aklının bir kenarında sıkıca tut bence: “O ailenin başına gelen, pekala senin ailenin de başına gelebilir… Bu mesele ne kadar o ailenin meselesi ise, o kadar da senin meselendir.”
Akit / Ali Osman Aydın