Elçiler muhatap oldukları topluma evvela Allah’ı birlemeleri gerektiğini ve ona ortak koşmanın en büyük suç olduğunu hatırlatmışlardır. Bu durum ilk etapta anlaşılması zor bir mesele olsa bile geçen zaman içerisinde bu yöntemin ne kadar da mükemmel bir yöntem olduğu anlaşılıyor. Mesela bazı sahabeler kelime-i tevhidi zikretmelerine rağmen belli bir süre alkol kullanmışlar, kumar oynamışlar ve daha sayamadığımız birçok müspet olmayan haller içerisine girmişlerdir. Buna rağmen ilk etapta Allah, bu insanları bu halleri dolayısıyla kınamamış ve uyarmamıştır. Daha sonraları yasaklanan bu gibi durumlar İslam dininin, muhatapları tarafından anlaşılması ve içselleştirilmesi için bir yol ve yöntem üzerine kurulu olduğunu gösteriyor.
Yaşadığımız şu zamanda kendisini İslam’a nispet eden insanların, dini anlayış ve yaşayış şekillerini Kuran’ın süzgecinden geçirdiğimizde maalesef çok komik sonuçlar ile karşılaşabiliyoruz. İnsanlar hedefe merdivenin ilk basamadığından ziyade ortasından ya da sonundan varmaya çalışıyor. Sonuçta merdiven boşluğuna düşen insanımız dini hayatın büyük bir kısmını ya da hepsini kaybedebiliyor.
Ahmet, yaşamış olduğu toplumdan farklı olarak Kuran’a hakim ve İslam’ı özümsemiş, muvahhid bir gençtir. Tıp fakültesini kazanır ve üniversite hayatına merhaba der. Davetçi biri olması onu mücadeleci, sosyal, iyi ve etkileyici bir hatip kılmıştır. Okumuş olduğu zaman içinde hocaları da dahil okul arkadaşlarına bazen birebir bazen de topluluk halinde İslam’ı tebliğ etmiş zaman zaman olumlu tepkiler ile karşılaşmışsa da, genel anlamda dışlanmış ve özellikle de hocaları tarafından rencide edilmiştir. Bu durum onun mücadele azmini kırmış, ümitsizliğe düşürmüş ve yalnızlaştırmıştır.
Bir gün bayan hocalarından birinin kocasının Hristiyan olduğunu duyar. Oysa hocası kendisini İslam’a nispet eden ve namaz kılan birisidir. Önce çok şaşırır ve bu durumu garipser. Daha sonra okula kendini ispat etmek için bu durumu fırsata çevirebileceğine inanır. Hem hocasının hidayetine vesile olmak hem de okuldaki sözlerinin daha fazla değer kazanması sebebiyle hocasının bu yanlıştan dönmesi için onu ikna etmelidir. Sonuç olarak hem yalnızlıktan hem de düşmüş olduğu ümitsizlikten kurtulacaktır.
Hocası; yıllarca Amerika’da eğitim alan, oranın kültüründen etkilenen, emekliliğine kısa bir süre kala kendi insanına hizmet etmek için vatanına geri dönen, özgüveni tam, sürekli özgürlükten bahseden, kendi duygu ve düşüncelerinin üstünde herhangi bir şeye tahammül edemeyen bir kişiliğe sahiptir. Ahmet işinin çok zor olduğunu bildiği halde hocasının yanına gitmeye karar verir ve gider. Kapıyı çalıp, müsaade ister. Hocasından müsaade alan Ahmet durumu izah edip meseleyi anlatmaya çalışır. İlk etapta beklemiş olduğu olumsuz tepkiyle karşılaşan Ahmet mücadeleden yılmaz ve sonunda hocasını ikna eder. Artık hocası, müslüman bir kadının gayri müslim bir erkekle nikahlanamayacağına ikna olmuş ve kocasını da müslüman olmaya ikna etmiştir. Bu durum Ahmet açısından son derece gurur kaynağı olmuş ve bu durumu arkadaşlarına gündem etmiştir.