Modern kültürle iç içe yaşadığımız bu zaman diliminde her Müslüman’ın şu veya bu şekilde hayata dair kaygılarının olduğunu düşünüyoruz. Bu kaygıyı duyanlardan birisi de elimizdeki kitabın yazarı SERTAÇ TİMUR DEMİR. Yazarın kaygılarını nereden anladık? Kuşkusuz onun üç yılımı aldı dediği elimizdeki kitap yetmiş beş sayfadan oluşuyor. Kitabın hacmi küçük ama tespitleri oldukça büyük ve değerli. Hatta Müslümanların gündeminden hiç düşmemesi gereken bir konu. Kitap Açılım kitaptan çıkmış. Her bir konu bir makale niteliğinde olup yaklaşık on başlık altında incelenmiş. Sorunları çok güzel tespitlerle ortaya koyan yazar, çözüm önerisi de sunuyor. Sunduğu çözüm önerisi tam net anlaşılmıyor ama kendisi yeterli bulmuş galiba. Kendisi Anadolu Üniversitesi iletişim bilimleri mezunu ve Avrupa’da devlet bursuyla eğitimini tamamlamış. Şu sıralar Gümüşhane üniversitesinde görev yapmaktadır. Yazar hakkında bu kadar bilgiden sonra kitaba geçelim.
Özgürlük açmazı olarak beden
”Beden kültürünün en sembolik Pazar söylemi özgürlüktür. Modernitenin en yüce ve en klişe erdemi olarak özgürlük, bugün kendi dışındaki tüm erdemleri yok sayacak kadar dogmatikleşmiş ve banalleşmiştir. Yani özgürlüğün ifadesi tenin teşhirine muhtaç gibidir.”
Ayna vitrin olarak beden
.“Ayna, bedene karşı içinde bulunduğu çağın hâkim ve geçerli diliyle konuşur. O güne özgü modanın kurallarını fısıldar. Beden toplumu aynaların insanileşip; insanların aynalaştığı bir mübadeleyi, dahası topluca paylaşılan ve elbirliğiyle yürütülen hareketli sistemi beyan eder. Modern bireyin karşısında durduğu ayna modernitenin kendisidir. Orada arzular tekrar tekrar yazılır ve silinir. Ayna kalıcı olanı sevmez ve bakanı kesintisiz revizyona zorlar.” Sertaç Timur hocanın bu ayna tespitlerine katılmamak mümkün mü? Anlaşılan o ki Sertaç hoca modernizmi, kapitalizmi ve emperyalizmi iyi okumuş.
Ekran objesi olarak beden
“Bireyleri kitleleştiren ve onları ortak bir yıkımın eşiğine getiren ekran, bugün beden rejiminin kamusal alana ait bir değer olduğu fikrini de üretir. Yani bedene dair yaraları işaretleyen ekranlar, bu yaraların merhemlerini de gösterir. Modern kapitalist toplumda iyi bir beden için yapılan tüm harcamalar, bunun sonucu olarak, gider kaleminden muaf tutulur. Modern birey, yaşarken olduğu gibi, artık ölürken de bağımsız ve hür değildir. Bir zamanlar ölmekte olanın üzerindeki sıkıntıları dindirmek adına görev ve ayinleri topluca hayata geçiren pastoral ve maneviyat merkezli toplumlar, bugün sevdiklerini son vakitlerinde çağın din adamları olan doktorlara ve çağdaş mabetler hükmündeki hastanelere teslim etmektedir.”
Söz konusu kitapta yazarın bazı düşüncelerine katılmayabiliriz. Bundan dolayı böyle bir çalışmayı görmezden gelemeyiz. Buradan hareketle tüm Venhar okuyucularına Ten medeniyeti adlı çalışmayı mutlaka okuyun ve okutun diyoruz. Günümüz insanı bu fikirlere çok muhtaç. Özellikle de genç kuşak okusun istiyoruz. Modern hayatın bize dayattığı olumsuzlukları nasıl içselleştirip yaşam biçimine dönüştürdüğümüzü yakından görecekler. Bu çalışmasından dolayı da Sertaç Timur Demir hocaya içtenlikle teşekkür ederiz. Burada şunu vurgulayalım biz kitaptan küçük alıntılar yaptık. Maksadımız dikkat çekip kitabın okunmasını sağlamak. Ten medeniyetini okuduğunuzda seveceğinize inanıyorum.
Son olarak şöyle diyor Sertaç hoca; “Mahremiyetin çözülüşü teşhirci toplumun zaferi değil; yitimidir; çünkü gizlenecek bir şey kalmadığında gösterilecek de bir şey kalmamış demektir. Bu şartlar altında çağdaş beden endüstrisinin önünde iki yol vardır: Ya kendisini ilga etmek ya da mahremiyeti yeniden değerlileştirip bedeni bezginlik verici pornografik teşhirin kollarından kurtarmak. Kendi bedeniyle kıyasıya savaşan insanların dünyasının şayet sonu gelmediyse, yeniden riyazet ve mahremiyet çağının yaşanmasının gerekliliği aşikar; gerçekleşebilirliği muhaldir. Bu oto-kontrol mekanizması devre-dışı kalmış modern toplumun elinde kalan tek geçerli reçetedir. İşe koyulmadan evvel, yeniden en başa yani insanlığın en kadim sorusuna dönülmelidir: “İnsan kimdir?” diyor Sertaç Timur Demir.
Biz de hocaya bu verimli çalışmasından dolayı teşekkür ediyoruz. Biz de insanların kurtuluşu için mutlaka ama mutlaka sözü eğip bükmeden Allah’ın kitabına dönmeleri gerektiğini vurguluyoruz. Tin(can,ruh)’den tene evrilen bu insanlığın kurtuluşunun tek reçetesi Allah’ın kitabını hayata hâkim kılmak, aksi takdirde modern hayat dünyayı cehenneme çevirdiği gibi ahiretimizi de cehennemle sonuçlandıracak. Bundan Allah’a sığınırız.